Multimedya Oğuz
Eda 'dan
Bu da kim? Sanki bir yerden tanıyorum ama nereden?
"Vuur! Vur! Kafasına, kafasına vur!" sonunda çocuk, Burak' ı fena bir şekilde benzetti. Sonra da postaladı.
"Yardımların için teşekkür ederim"
"Rica ederim, ne demek?"
"Ben seni nereden tanıyor olabilirim acaba?"
"Sizin okula karşı maç yapmıştık bir kaç kez, basket maçı. Oğuz ben bu arada "
"Eda -şimdi kafama dank etti- Haa! Evet, şimdi hatırladım sen karşı takımın kaptanıydın. Hatta bu günde maç vardı sanırım"
"Evet maç vardı" dedi yüzü düşerek
"Kim kazandı?"
"Biz kazanamadık" dedi sessizce. Başımı onaylar gibi salladım. Ve ikimiz de ne olduğunu anlamadan bir kişi Oğuz 'un üstüne atladı diyebiliriz.
"Yuhh! - dövüşmeye başladılar- Ya ne yapıyosunuz siz ya?! Manyak mısınız oğlum siz?!" sonra Oğuz' un üzerine atlayan kişiyi gördüm. Bu Kerem 'di. Öfke problemi olan manyak yani.
"Ya bi ayrılsanıza siiz!!!" diye son ses bağırdım. İkiside bana baktı. İkiside yerdeydi ama Kerem Oğuz' un yakasından tutmuştu diğer elini de yumruk yapmış Oğuz 'a vurmak için hazırlanıyodu. Oğuz ise Kerem' i kendinden uzaklaştırmaya çalışıyodu.
"Ya siz ne yapıyosunuz sokağın ortasında?! Kerem bırak Oğuz' u" önce bi durdu
"Bırak dedim!" sonra da bıraktı. Ve ayağa kalktı.
"Ben sizin kavgalarınızla uğraşamam! Ne o öyle yedi yaşındaki çocuklara bakan bir bebek bakıcısı mıyım ben?!" dedim. Ve oradan olabildiğince hızlı bir şekilde uzaklaştım. Normalde kavga kıyamet, kaos türü ve benzeri şeyleri sevsem de böyle çocukça şeyleri acayip derecede gereksiz buluyorum. Durduk yere niye dövüşüyolar ki?! Bu Kerem ayrı manyak zaten bir kaç kez 'en kötüler' olarak aynı anda o odada kalmıştım onunla iki dakika yerinde duramadı. Volta atıp durdu olmadı duvarı yumrukladı orayı burayı dağıttı ruh hastası resmen. Söylene söylene eve kadar geldim. Annemler çalıştıkları için evde tek başımaydım şu an. Odama gidip üstümü değiştirdim. O sırada kapı çaldı. Annemler bu saatte gelmiş olamazdı. Kapı çalınmaya devam ediyodu. Bir zile basılıyodu, bi kapı tıklanıyodu. Daha fazla bu salak gürültüye katlanamayıp açtım kapıyı.
"Senin burda ne işin var?!"
"Sessiz ol istersen apartmanda bir tek sen yaşamıyorsun sonuçta"
"Bunu söyleyen sen misin?"
"Ne kadar kabasın insan bi içeri davet eder"
"Bana kabalıktan bahsetme istersen Kerem" kenara çekilip elimle 'içeri geç' işareti yaptım. O da içeri geçti.
"Ayakkabılarını çıkarmasan da olur" beni dinleyip ayakkabıları ile içeri geçti. Ve koltuğa oturdu bende baş ucunda durup kollarımı bağdaş yaptım.
"Ne var Kerem?" diye sordum sesimi yükseltmemeye özen göstererek.
"Ben, ben-... Ben üzgünüm"
"İki saattir 'üzgünüm' demek için mi debeleniyosun böyle? -göz devirerek- Mal."
"Üzgünüm dedim işte kızım! Ne uzatıyosun ?!"
"Ay seninle de iki dakika normal insan gibi konuşulmuyo!"
"Sen kendine bak bana diyo bide normal olmayan diye. Çünkü sen değildin dimi 'en kötüler' den Eda öğretmenleri-" sözünü kestim.
Sizce Eda ne dedi?
Umarım bölümü beğenmişsinizdir ❤️