Annemle birlikte kapının önünde okul servisinin gelmesini bekliyorduk. Bu sırada komşu evin kapısı açıldı. Uykulu gözleri ve dağınık saçlarıyla Yoongi dışarı çıktı.
Kulaklıklarını takmış yola bakıyordu. Bense anneme çaktırmamaya çalışarak ona bakıyordum. Mutsuz görünüyordu.
Gelen servisle bakışlarımı ondan çektim. O hızla binerken ben şoförün rampayı açmasını bekliyordum. Annemin de yardımıyla servise bindim ve sandalyem için ayrılan yere geçtim.
Bazı öğrenciler bana bakıyorlardı. Buna alışık değillerdi tabii ama bu şekilde ötekileştirilmek beni çoğu zaman rahatsız ediyordu. Eski okulumda hemen hemen herkes alışmıştı fakat şimdi babamın işi nedeniyle taşınmak zorunda kalmıştık.
Bu durum beni olduğumdan daha yalnız hissettiriyordu. İki aydır gözlemlediğim Yoongi de bana yapayalnız bir insan gibi geliyordu. Odasında çoğu zaman yüzü asık oturuyor ve öylece duvarları, tavanı izliyor, yağmurda yalnız yürüyor, sık sık uyuyordu.
Yanılıyor olabilirdim elbette ama içinde onu mutsuz eden bir şeylerin olduğunu ve bunları kimseye anlatamadığını düşünüyordum. Anlatacak kadar güvendiği kimse yoktu. Ben de sık sık böyle hissediyordum.
•••
Rehber öğretmenimle sınıfın kapısından içeri girdim. Ön sıradakiler bizi fark etti fakat arkada hâlâ büyük bir kargaşa vardı. Bu yüzden kürsüye çıkan öğretmenim elindeki kitapları sertçe bıraktı ve dikkati üzerine topladı.
Yüzüne koca bir gülüş yerleştiren öğretmen, Bayan Lee, "Yeni arkadaşınız kendini tanıtacak, lütfen onu dinleyin." dedi.
Arkadan biri "Hani ben kimseyi görmüyorum?" dediğinde arkadan bir şaplak sesi geldi. Daha sonra bir başkası "Kör müsün?" dedi. Bu ses Yoongi'ye aitti.
Sınıfın kıkırdaması kesildiğinde derin bir nefes aldım ve "Merhaba, ben Kim Mi Soo. İyi geçinemesek dâhi birbirimize saygı duyalım." dedim.
Daha sonra kafamla selam verdim ve benim için en ön cam kenarında ayrılan yere geçtim. Saldalyemin girebileceği şekilde ayarlanmış bir sıraydı. Okula geleceğimi öğrenince Bayan Lee benim için böyle kolaylıklar sağlanması adına çok çaba sarf etmişti. Çok iyi bir insandı.
İlk ders bittiğinde sınıf başkanı olduğunu öğrendiğim Eun Ha yanımdaki boş sıraya oturdu ve "Sınıfımıza hoşgeldin Mi Soo." dedi. Sadece gülümsedim ve kafamı salladım. Tanımadığım veya gözlemleme fırsatı bulmadığım insanlarla iletişime geçmek beni biraz rahatsız ediyordu.
"Diğer okulunda notların nasıldı?"
"İyiydi." dediğimde bedenini tamamen bana çevirdi ve "Ne kadar iyi? Dereceye girdin mi?" dedi.
Belli ki derslerinde iyi bir öğrenciydi ve kendine rakip gelsin istemiyordu. Sanki başarı paylaşılamaz...
"Evet, birinciydim." dediğimde yüzünde kısa süreli bir şok ifadesi belirdi. Daha sonra hiç bozuntuya vermeden gülümsedi ve "Ne güzel, ben de burada birinciyim. İyi geçinelim." dedi. Ardından yanımdan kalktı ve beni bu zulümden kurtardı.
●●●
Öğlen yemekhaneden bir şeyler almak için sıraya geçtim fakat uzun bir süredir olduğum yerdeydim. Sürekli önüme geçen birileri vardı ve ben hiçbir şey yapamıyordum.
Tam sıradan çıkmak üzereyken yine o sesi, Yoongi'nin sesini duydum.
"Sırayı kaynatmaktan vazgeçin, aptallar!"
Ardından arkamda sıraya geçti. Bir kişi daha önüme geçecekken onu yakasından tuttu ve geri çekti.
"Az önce dediğimi duymadın herhalde, sıraya geç."
Daha sonra kulağıma doğru eğildi ve "Neden bir şey söylemiyorsun, aptal mısın?" dedi.
Elimdeki tepsiyi kenara bıraktım ve sandalyeyi sıradan çıkmak için çevirdim. Ardından Yoongi'nin yüzüne bakmadan "Liseye geçmiş akıl sağlığı yerindeki bireylerin bu konuda uyarılmaya ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum." dedim ve sıradan çıktım.
Bir şeyler almak için kantine yöneldim fakat tezgah biraz fazla yüksekti. Sıra bana gelmek üzereyken ve ben kara kara nasıl uzanacağımı düşünürken bir el omzuma hafifçe dokundu. Kafamı çevirdiğimde bana gülümseyen bir çocukla karşılaştım.
"İstersen senin için alabilirim. Senin alman biraz zor olacak gibi duruyor." dedi.
Çekingenlikle "Sana zahmet vermek istemem." dedim.
"Ne zahmeti canım? Sen söyle bakalım ne alacaksın?" dedi boşalan sırayı alırken.
Elimdeki parayı uzattım ve "Muzlu süt ve üçgen kimbap." dedim.
Söylediklerimi aldıktan sonra bana verdi ve yüzünden silinmeyen gülümsemesiyle "Bu arada ben Hoseok, aynı sınıftayız." dedi.
"Memnun oldum Hoseok. Ayrıca yardımın için de teşekkür ederim."
"Önemli değil, her zaman yardım isteyebilirsin."
Kafamı sallayıp gitmek üzereyken tekrar konuştu.
"Sakıncası yoksa yemek yerken seninle oturabilir miyim? Hem biraz sohbet de etmiş oluruz. Sadece adlarımızı öğrenmekle tanışmış olmuyoruz sonuçta."
Aslında yeni biriyle tanışmak benim için zordu. Fakat Hoseok'un konuşma şekli, beden dili ve mimikleri hoşuma gitmişti. Bir şans vermek için doğru kişiydi sanırım. Bu yüzden kabul ettim ve bir masaya geçtik.
●●●
Anneme okul günümü anlattıktan sonra odama geçtim ve telefonumu elime aldım.
bluer: İlk okul günün nasıl geçti Yoongi?
mygif: iyi
bluer: Benim de.
*görüldü*
bluer: Her neyse,
bluer: bugün seni engelli bir kıza yardım ederken gördüm.
mygif: bizim serviste misin?
bluer: Kim bilir, belki.
mygif: sana sorsam da cevap alamayacağımı unutmuşum...
bluer: Yaptığın çok güzel bir davranıştı.
mygif: kim olsa aynısını yapardı
bluer: Yanılıyorsun, kimse aynısını yapmazdı.
bluer: Eminim o servistekilerin yarısından çoğu onun inip-binerken vakit kaybettirdiğinden yakınıyordur.
mygif: o kadar da değildir.
bluer: Bunu o kıza sormaya ne dersin?
bluer: Bunu yüzüne söyleyen veya hissettiren kim bilir kaç kişi vardır.
mygif: böyle bir soru soracak kadar samimi değilim
bluer: Samimi olmaya ne dersin?
...
İyi geceler🖤