Yoongi ile mesajlaşmamdan yaklaşık beş dakika sonra kapı çaldı. Ardından odamın kapısı tıklatıldı. "Gel." dediğimde içeri Yoongi'nin girmesini beklemiyordum.
Hızla girdi ve sandalyeyi çekerek karşıma oturdu.
"O mesajları yazan sen değildin, değil mi?"
"Bunu da nerden çıkardın? Tabii ki ben yazdım."
Telefonundan mesajları gösterdi ve "Ciddi misin? Sen ve kelimeleri hatalı yazmak? İlk defa böyle oldu." dedi.
Gözlerimi ekrandan çekip onun gözlerine diktim ve "Sadece hızlıca yazmak istediğim için öyle oldu. Kusura bakma ama teklifini gerçekten reddettim." dedim.
"İyi de neden? O kadar zaman bunu beklemedin mi?"
"Amacım sevgilin değil, arkadaşın olmaktı Yoongi. Ki artık arkadaşın bile olamayacakmışım gibi duruyor."
"Nasıl?" dedi şokla.
"Birkaç gün sonra Japonya'ya taşınıyoruz."
"Ne? Bu kadar basit mi bir yerden bir yere gitmek?"
"Zaten buraya da henüz tam anlamıyla yerleştiğimiz söylenemezdi."
Yoongi sinirle ayaklandı ve "Beni kendine aşık edip sonra da çekip gidiyorsun. Çok saçma değil mi? Neden bana bu eziyeti ediyorsun?" dedi.
"Bana aşık olabileceğin aklımın ucundan bile geçmezdi. Hem daha liseye giden iki ergeniz. Beni kısa sürede unutursun."
Hayal kırıklığına uğramış bir şekilde "Sen beni kısa sürede unutacaksın yani..." dedi.
"Ben onu demek istemedim."
"Ne demek istediğini çok iyi anladım. Ama şunu bil ki beni seni asla unutamam Mi Soo. İlk defa bir insanı bu kadar iyi tanıyabilmiştim. Görünüşüne bakıp yargılamadan dost olduğum tek insandın. Ya da... bence seni hiç tanıyamadım Mi Soo."
Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Söylediğim her şey onun kalbini kıracaktı. Fakat ona ümit verip sonra bu dünyadan göçseydim onun için daha zor olacaktı.
Uzun süren sessizliğin ardından Yoongi çıkmak için kapıya yanaştı. Ardından bana dönerek "Sana son kez bir şey sormak istiyorum. Beni reddetmek bu kadar kolaysa neden ağladın?" dedi.
Öylece kalakaldım. Verebilecek bir cevabım yoktu. Aslında vardı ama kendime bile söyleyemezdim. O zaman Yoongi'yi bırakamazdım.
"Peki." dedi. "Elveda. Son olarak bilmeni isterim ki seni bir daha görmeyi bekleyeceğim."
●●●
Birkaç gün sonra gitmek için her şey hazırdı. Bu süre zarfında Hoseok ile görüşmüş ve onunla vedalaşmıştım. Ölme riskimi duyunca o kadar çok ağlamıştı ki... Bu hayatta b kadar değerli bir arkadaş bulduğum için kendimi çok şanslı hissetmiştim. Artık ölsem bile sorun değildi benim için. Ailemden sevgi gördüm, gerçek bir dost edindim, aşkı tattım... Belki bir ömür için çok büyük şeyler değildi ama bana yeterde artardı.
Yoongi'yi ise hiç görmemiştim. Odasının perdelerini çekmişti. Bu yüzden arada bir penceresine baksam da onu göremedim.
Annemler arabaya eşyaları taşırken ben de kapıda onları bekliyordum. Bu sırada Yoongi'lerin evinin kapısı açıldı ve o dışarı çıktı. Beni gördüğünde bir süre durdu ve bana baktı. Ardından da yanıma geldi.
"Gidiyorsun ha?"
"Evet..."
Bu sırada evden çıkan ve son eşyaları getiren annem "Merhaba Yoongi. Vedalaşmaya mı geldin?" dedi.
Yoongi kafasıyla onayladı ve "Kendinize iyi bakın." dedi.
Annem eşyaları yerleştirene kadar ezberlemek istercesine bir süre yüzümü süzdü. Ardından yavaşça uzaklaşmaya başladı.
Annem de beni arabaya almak üzereyken "Yoongi!" diye bağırdım.
Arkasını döndü dolmuş gözleriyle.
"Teşekkür ederim!"
"Ne için?" diye sordu çatallaşmış sesiyle.
"Var olduğun için."
Gözünden düşen bir damla yaşı gördüm. Arabaya biner binmez hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Aşkı bulmak ve kaybetmek çok kısa sürmüştü. Ama bu kısa ömrümde bana bu duyguyu tattırdığı için ona minnettardım.
Final yakındır dostlar.💜🌪