Yoongi'den
Servise geç kaldığım için otobüs ile okula gittim. Mi Soo'yu görmek ve ona sarılmak için ölesiye can atarken bu aksilik canımı sıkmıştı. Umarım günün devamı güzel geçerdi.
İkinci derse yetiştim ve sınıfa girdim fakat Mi Soo yerinde değildi. Hoseok da neşesizce Mi Soo'nun sırasına bakıyordu. Yanına gittim ve "Mi Soo'nun neden gelmediğini biliyor musun? Bir sorun mu var?" diye sordum.
Yüzüme bile bakmadan "Bugün kendini çok iyi hissetmediği için gelmeyeceğini söyledi." dedi.
Bana gerçeği söylediği için mi kötü hissediyordu? Ben bu kadar iyi hissederken...
Okuldan kaçmam çok zor olduğu için çıkışa kadar beklemek zorundaydım. İşleri zorlaştırmaktan zevk mi alıyor bu kız?
mygif: Mi Soo,
mygif: benim yüzümden mi okula gelmedin?
bluer: Hayır, sadece kendimi iyi hissetmiyorum.
mygif: emin misin?
bluer: Evet.
mygif: o zaman ben okuldan döndüğümde bir yürüyüşe çıkalım, sana da iyi gelir hem.
bluer: Bak Yoongi bunca zaman gerçeği saklayarak büyük bir hata yaptım, biliyorum.
bluer: Ama senin azarlamalarını dinleyecek hâlde değilim.
bluer: Daha iyi olmamı bekleyemez misin?
mygif: bekleyemem, çok sinirliyim sana.
bluer: Haklısın ama kendimi toplamam için bana birkaç gün müsaade et.
mygif: müsaade falan edemem.
mygif: her zamaki gibi saat 5'te seni almaya geleceğim.
bluer: Peki, ne olacaksa olsun...
Aptal kız, şimdi de yalan sırası bendeydi sanırım...
●●●
Eve varır varmaz en güzel kıyafetlerimi giydim, saçıma ellerimle hafif çeki düzen verdim ve parfümümü de sıkarak saat 5'i beklemeye başladım.
Neden 5 dediysem sanki? Bekle bakalım şimdi gerzek Yoongi.
Saat 5'e yaklaştığında hızla Mi Soo'nun evinin önünde bittim. Nefesimi ayarladıktan sonra kapıyı çaldım ve annesi kapıyı açtı.
"Kusura bakma Yoongi yavrum, Mi Soo henüz hazırlanmadı. Biraz rahatsız ama temiz hava iyi gelir diye müsaade ediyorum zaten. Sen geç içeride bekle."
Kafamla onayladım ve salonda Mi Soo'nun gelmesini beklemeye başladım. Gerginlikten bacağımı sallamadan duramıyordum.
Arkamdan "Ben hazırım, beklettiğim için özür dilerim." dediğinde heyecanla ayaklanıp o tarafa döndüm. Her zaman olduğu gibi çok güzeldi. Saatlerce, günlerce, aylarca, yıllarca ve hatta asırlarca onu izleyebilirdim.
Hemen kendimi ele vermemek için trip atar gibi "Neyse, sorun değil." dedim sandalyesinin arkasına geçtim.
Evden çıktık ve yaklaşık on beş dakikadır hiç konuşmadan yürüyorduk. Konuşmak istiyordum ama ilk o konuşsun diye bekliyordum.
Bir on dakika daha bu şekilde geçtikten sonra Mi Soo sonunda "Neyi bekliyorsun Yoongi? Hadi, azarlayacaksan azarla da bitsin bu sessizlik işkencesi." dedi.
"Ne diyebilirim ki, gerçekten çok iyi bir oyuncusun. Sana asla güvenilmez. O saf görüntünün altında ne kurnaz bir insan yatıyor, hayret ettim doğrusu."
Durdum ve önüne geçtim. Kafasını eğmiş elleriyle oynuyordu.
"Tanrım... Bir Oscar hak ediyorsun doğrusu. Ee, beni kandırmak eğlenceli miydi bari?"
Çatallaşmış sesiyle "Amacım asla eğlence değildi." dedi. Aptal kız kafasını bir kaldırsa şu an benim onunla alay ettiğimi anlayacaktı ama azimle ellerine bakıyordu.
"Neden sana inanayım ki tek ayak üstünde kırk yalan söylüyorsun."
"Benim ayaklarım hiçbir işe yaramıyor Yoongi." dedi ağlamaklı sesiyle.
Sanırım fazla ileri gitmiştim. Bunu yanlış anlayabileceği aklımın ucundan bile geçmemişti.
"Üzgünüm, onu kast etmedim." dedim fısıldarcasına.
"Sorun değil, senin öyle bir insan olmadığını biliyorum." dedi.
Dibine kadar girdim ama hâlâ kafasını kaldırıp bana bakmıyordu. "Şu kafanı kaldırıp bana bakacak mısın?" dediğimde yavaş da olsa kafasını kaldırdı.
Ve ben gözünden düşen o bir damla yaşı gördüm. Tanrım, ben ne yaptım? Onun kalbini kırdım...
Önünde eğildim ve baş parmağımla gözündeki yaşı sildim. Ardından gözlerimi gözleri ile buluşturdum.
"Ağlama Mi Soo, ben sadece ufak bir şaka yapayım dedim ama sanırım şaka kaka oldu. Çok özür dilerim. Seni asla ağlatmak istemedim. Sana kızgın değilim, aksine bluer sen olduğun için mutluyum."
Gülerek "Sanırım bunu hak ettim." dedi. O sırada günlerdir yapmak istediğim şeyi yaptım. Aşık olduğum o gülüşü öptüm.
N'aber?