Bugün son kez Yoongi'ye ders çalıştıracaktım. Son kez vakit geçirecek olmak beni üzüyordu ama yapacak bir şey yoktu. Kapıyı çaldı ve içeri girdi. Biraz moralsiz gibiydi.
"Hoşgeldin. Bugün nasılsın?"
"Fena değil, sen?"
"İyiyim."
Yoongi yanımdaki sandalyeye oturduğunda uzun bir süre sessizlik oldu. Bu sessizlik beni rahatsız etmeye başlayınca "Neyi bekliyoruz? Hadi başlayalım." dedim.
Konuyu bitirmem sandığımdan da kısa sürmüştü. Yoongi'ye döndüm ve "İstersen akşam yemeğine kal." dedim.
Biraz düşündükten sonra "Olabilir." dedi. Ben de anneme Yoongi'nin yemeğe kalacağına dair mesaj attım.
Gülümseyerek kafamı telefondan kaldırdım ve "Annem sevindi." dedim. Tam bu sırada Yoongi'nin gülüşüme kilitlendiğini fark ettim. Aşık olduğu gülüş... Yok canım daha neler.
Bir süre öylece baktıktan sonra derin bir nefes alarak ayağa kalktı ve bedenini yatağıma bıraktı. Dönüp kafasını birkaç saniyeliğine yastığıma gömdü ve "Yatağın çok rahat ve çok güzel kokuyor." dedi.
"Bilmem, hiç fark etmedim."
Kafasını kaldırarak eliyle yanına doğru gelmemi işaret etti. Yanına gittiğimde ise burnunu saçlarıma gömerek kokusunu iyice içine çekti.
"Sanırım şampuanından dolayı."
Refleksle kafamı ona doğru çevirdim ama çevirmez olaydım. Bu durum bizi burun buruna getirmişti. Hint dizlerinde olduğu gibi saatlerce bakışmadık, sadece birkaç saniye sürdü ama bu saniyeler bana bir ömür gibi geldi.
Hızla sandalyemi ondan uzaklaştırdım. Yoongi de tekrar uzanarak gözlerini yumdu. Çok saçma bir ortam olmuştu şu an odam. O yüzden ne yapmam gerektiğini bilmiyor ve öylece durmuş Yoongi'yi izliyordum.
Gözlerini açmadan "Mi Soo..." dedi.
"Evet?"
"İki kişiye birden aşık olamaz mıyım?"
"Bu nasıl soru, elbette olamazsın!" diye yükseldiğimde şaşkınca gözlerini açtı.
"Tamam... ama buna engel olamıyorum."
"Bence sadece ikisi de ilgini çekiyor. O kadar."
"Sanmıyorum."
Derin bir nefes almış boş boş Yoongi'ye bakarken içerden annemin sesi geldi. Bizi yemeğe çağırıyordu.
●●●
O gün Yoongi yemekten sonra eve geçmişti ve yemek sırasında da pek bir şey olmamıştı. Okula da servisle gelmemişti. Gerçekten ne düşünüyordu, ne yapmaya çalışıyordu anlamıyordum.
Okulda ilk dersler Eun Ha ile oldukça güzel vakit geçiriyordu. Bense her zamanki gibi genel izleyici kitlesinin bir parçasıydım.
Son derse girmeden önceki tenefüs epey yakınımda oldukları için konuştuklarına kulak misafiri oldum.
"Eun Ha, sana gerçekten güvenebilir miyim?"
"Elbette, neden güvenemeyesin ki?"
"Peki, gerçek misin?"
"Yani, gördüğün üzre."
"O hâlde artık bluer olduğunu itiraf etsen mi?"
Bir anda kaskatı kesildim ve konuşmalarına daha çok kulak kesildim.
"Bluer? O ne be?"
"Bana mesaj atanın sen olduğunu biliyorum."
"Ne şaçmalıyorsun Yoongi?"
"O zaman aç ve kimlerle mesajlaştığını göster."
Eun Ha da Yoongi de sinirliydi. Eun Ha telefonunu fırlatırcasına Yoongi'ye verdi ve "Al bak!" dedi.
Yoongi hayal kırıklığına uğramış bir şekilde telefonu bıraktı ve "Pardon..." dedi. Eun Ha da söylene söylene yerinden kalktı.
Yoongi mahvolmuş gibi duruyordu. Kendini buna çok inandırmıştı, aptal.
●●●
Eve varır varmaz elime telefonumu aldım ve Yoongi'ye yazdım.
bluer: Yoongi, iyi misin?
mygif: hayır, değilim.
mygif: bana mesaj falan atma.
mygif: senden bıktım.
mygif: kafamı kurcalayıp durmandan bıktım.
mygif: ya kim olduğunu söyle ya da bir daha asla bana yazma.
bluer: Peki, sana kim olduğumu söyleyeceğim.
bluer: Ama bundan önce son kez konu başlığı seçmeni istiyorum.
mygif: gerçek.
bluer:
Genel anlamı;
●Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, özbeöz, hakiki.Bana göre anlamı;
●Herkesin hak ettiği ve saklandığına bana göre hırsızlık sayılan doğru.bluer: Üzgünüm Yoongi.
bluer: Uzun bir süre senden gerçeği çaldım.
bluer: Fakat ben sana çoktan gerçek olduğumu söyledim ama sen fark etmedin.
bluer: Şimdi sana gerçeği tamamiyle iade etme zamanım geldi.
bluer: Ben Kim Mi Soo.
Çok uzatmayayım dedim.💜