yirmi sekiz

4.6K 373 112
                                    

gece bes bolumu ii geceler

*
çarşamba
12.38
doğa
tuna

Doğa, elinde termosunun kapağıyla Tuna'nın sırasına oturduğunda gözlerini yerden ayıramıyordu.

"Doğa?" kaşları hafifçe çatılmış öylece yere bakan Doğa'ya baktı Tuna. birkaç saniye sonra da göz göze geldiler. ikisinin de yüzünde tarif edilemez duygular vardı, birbirinden ayrılmayan.

Doğa, termosunun kapağını Tuna'nın sırasına bırakıp ellerini onun etrafında birleştirip parmaklarını ısıtmaya çalıştı. söylemek istediği bir şeyler vardı fakat nereden başlayacağını bilmiyordu. hafifçe yanaklarını havayla doldurmuş, öylece kapağın içindeki kahveye bakıyordu. "bir şey mi oldu?"

Tuna'ya dönüp "annene ne kadar ödememiz gerekiyor?" diyerek direkt konuya girdiğinde Tuna'nın göz bebekleri yavaşça titredi ve hemen ardından yüzünde genişçe bir gülüş canlandı. oturuşunu dikleştirip kıza yaklaştı. kız ise ellerine bakmaya başladı.

"yardım etmemi kabul mü ediyorsun yani?"

"yardım kabul etmiyorum." dedi gözlerini Tuna'ya çevirirken. çocuk, yüzünde aptal bir sırıtışla kıza bakıyordu. "ne kadar ödeme yapacağımızı soruyorum."

kısık bir kahkaha attı Tuna. "izin veriyorsun yani?"

aslında, eve gittiğinde annesinin umutlu sevinçlerini görmeseydi yardımı reddetmeye devam edecekti fakat annesi sanki babası şimdiden eve gelmiş gibi davanın yeniden görüşülmesine çocuklar gibi seviniyordu. Doğa'nın düşündüğü gibi değildi, annesi de babasının suçsuz olduğuna inanıyordu. davanın tekrar açılması demek, dosyaların tekrar açılması demekti. bir ihtimal, babasının çıkması demekti.

"ödeme yapacağız."

sessizce güldü Tuna. "sizden para koparmak için yapmıyoruz bunu."

"ama ödeme yapacağız."

Tuna, uyuşuk bir bakışla kıza yaklaştı. "aslında," dedi dalga geçer gibi "...annem dolandırıcı bir kadındır. insanları deli gibi kullanır. gördüğün tüm avukatlardan daha kötüdür. amacımız sizi dolandırmakt-"

"eğer bana yardım etmek istiyorsan ödeme yapmama izin ver." bu sefer Tuna'ya düşman gibi değil, bir arkadaşı gibi bakmaya başladı. soğuk değil, sıcakkanlı gözlerle Tuna'ya baktı. Tuna, onun bu tepkisiyle belli belirsiz şaşırmıştı fakat belli etmedi. yutkundu ve Doğa'nın devam etmesini bekledi. "öylece izleyemem. benim de bir katkım olmalı."

Tuna hafifçe uzaklaştı ve gözlerini kaçırdı. kalemle oynamaya başladı. ondan para alacak değildi, o almak istese bile annesi kabul etmezdi. annesine bu davayı anlattığında annesi kendi isteğiyle bu davaya bakmak istemişti.

gözlerini karşısındaki kıza çevirdi. büyük bir beklentiyle ondan cevap bekliyordu. iri gözleri, pencereden yansıyan ışıkla olabildiğine parlıyordu. Doğa, ona böyle bakmayalı uzun zaman olmuştu. bu tavrının birkaç dakika sonra silineceğini ve kızın ona yine düşman gibi bakacağını biliyordu. bu bakışlara alışmıştı ve bu durum onu fazlasıyla yoruyordu. "o kadar çok istiyorsan sonra konuşuruz bunları."

"ödeyemeyeceğimiz bir miktarsa daha fazla karışmana izin veremem."

"sana yardım etmeyi ben istedim Doğa, zorla yaptırmıyorsun."

kızın gözleri tekrar ellerindeki kahveye ulaştı. bir süre öylece baktı. düşünüyordu ve onun ne düşündüğü hakkında en ufak bir fikri yoktu Tuna'nın. sadece, kızın gereksiz bir gurur yaptığını düşünüyordu. "dün," diye sessizce konuştu Doğa. "...sana ağır şeyler demiş olabilirim."

"anlamadım." dedi Tuna afallayarak.

"ileri gitmemeliydim." Doğa, Tuna'ya bakmadan söylüyordu bunları. amacı ondan özür dilemek değildi. sadece, o Tuna değildi. bir insanla, onun canını yakmak için konuşmak Doğa'ya göre değildi. o, tartışmadan ya da kavgadan hoşlanan bir insan değildi. Tuna'yı sevmiyor olabilirdi ama bunu sözlerine yansıtmak istememişti.

"sana söylediğim o kadar şey varken, sen kendi söylediklerine mi takılıyorsun?"

başını iki yana salladı Doğa. "sana kızdığım konuma düşmek istemiyorum."

Tuna belli belirsiz güldü. "düşmedin."

Doğa anlayışla başını salladı. birkaç saniye susup ellerine bakmaya devam etti. çekingen ya da utangaç birisi değildi fakat yine de inatla gözlerini Tuna'ya çevirmedi. Tuna da aynı şekilde Doğa'ya bakmıyordu, ikisi de farklı noktalara gözlerini dikmiş sessizce oturuyorlardı.

oturduğundan beri içmediği kahvesini hafifçe Tuna'ya doğru uzattı. "içmek ister misin?" masumca sorduğu bu soruya kalkık kaşları da eklenmişti. "ben daha içmedim. istiyorsan içebilirsin."

Tuna, düşünceli tavrını anlık olarak kenara bıraktı. önce Doğa'ya, sonra eline baktı. "ne ki o?"

"kahve." biraz daha uzattı. "içmek istiyorsan içebilirsin, tiksinmem."

Tuna, kendisi de farkında olmadan güldü. "teşekkür ederim." diyerek onu reddetti. "bende de kahve var."

Doğa, tekrar başını salladı ve gülümsedi.

*

erreur l textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin