otuz bir

4.5K 343 96
                                    

*
pazartesi
13.55
doğa

"artık sağlıklı bir biçimde konuşabiliyorsunuz."

termosundan kahve dolduran Doğa, sessizce güldü. "insanız sonuçta."

"ona güveniyor musun?" Pınar, küt kesim saçlarını ellerinin arasında almış onlarla oynuyordu.

"güvenmeli miyim?"

"hâlâ düşündüğün kadar kötü birisi mi sence?" hafif bir eyeliner ve kalın bir rimelle iri gözleri karşısındaki kıza dönüktü Pınar'ın.

"ne kadar tanıyorum ki sanki Tuna'yı." elindeki termos kapağını Pınar'a doğru uzattı. Pınar, Doğa'nın kahvesinden birkaç yudum aldıktan sonra kapağa bulaşan rujunu baş parmağıyla sildi ve sıraya geri koydu.

"dokuzuncu sınıftan beri hiç kimseye bir kötülüğü dokunmadı aslında."

Doğa, dirseğini sıraya dayayıp pencereye çevirdi gözlerini. "hiç kimseye mi gerçekten?"

Pınar, dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra "sen hariç yani." dedi.

"buna matematik hocası da dahil mi?"

"yani... bir de o hariç."

"resmen soruları çaldık ya." kendi kendine güldü Doğa.

ani bir sesle "onu affedecek misin?" diye sordu Pınar.

"Tuna'yı mı?"

"evet."

"affetmek istemiyorum." dedi Doğa. Pınar, anlayışla başını salladıktan sonra kahveden bir yudum daha almıştı. "o kadar söylediği şeyi yalayıp yutamam yani. bana yardımcı olmaya çalıştığını biliyorum ama bu, söylediklerini değiştirmiyor."

"ona kızgınsın yani hâlâ?" Pınar'ın yeşil gözleri Doğa'ya döndü.

"değilim." sıradaki kalemi eline alıp onunla oynamaya başladı. "onunla konuşabiliriz, onunla anlaşabiliriz ama onunla arkadaş olamayız. zaten herkesle arkadaş olmak zorunda değilim ki, nötr olsam yeter."

"fazla düşünüyorsun bence."

sessizce "öyle mi yapıyorum?" dedi. bu soruyu Pınar'a değil, daha çok kendisine sormuştu.

"keşke artık mezun olsak." diyerek konuyu değiştirdi Pınar.

"daha çok var."

"denize gitmek istiyorum."

"ben havuzu daha çok seviyorum." dedi Doğa gülerek.

"dokuzda arkadaş grubu olarak Çeşme'ye gitmiştik. ben, Selim, Tuna, Salih, o zamanlar Pınar diye bir kız daha vardı sınıfta ama Pınar Nur'du o, bir de Deniz. keşke yine o günlerde olsak."

"çok mu yakındınız Tuna'yla?"

"en yakın arkadaştık."

"sonra ne oldu?"

Pınar, canı sıkkın olmasa da derin bir şekilde nefesini verdi. "sınıflar her sene karma oluyor. herkes farklı sınıflara düşünce aramız açıldı sanırım. on birde yine aynı sınıfa düştük ama çoktan farklı arkadaş ortamlarına girmiştik."

"anladım." dedi Doğa. o sırada zilin çalmasıyla Pınar, Doğa'nın kahvesinden bir yudum daha aldı.

"ders beden." diye hatırlattı Pınar.

"dışarı mı çıkacağız gerçekten?"

"yoklama spor salonunda alınacakmış."

Doğa, oflayarak sıranın üzerindeki test kitabını çantasına koydu. iki dakika içinde hazırlanırken Pınar da çantasını sırtlayıp Doğa'nın yanına gelmişti.

"tuvalete gidebilir miyiz?"

"gidelim." askılıktan montunu aldıktan sonra beraber kapıya doğru yürüdüler.

kapının önüne geldiğinde, birinin ona seslendiğini duydu Doğa. arkasını döndüğünde Rüzgâr karşılaştı. "bana mı seslendin?" diye merakla sordu.

"evet, evet." dedi Rüzgâr. "işin var mı?"

"tuva-"

"ben aşağıda beklerim." diyerek araya girdi Pınar ve hemen ardından kapıdan çıktı. Doğa onun arkasından şaşkınca baktı.

"işim... yok sanırım."

*

erreur l textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin