yirmi

27.5K 2.7K 2.1K
                                    

yakarım burayı ne demek yorum yapılamıyor yaAa


Ufak bir nefes verip hocanın tahtaya yazdığı soruyla biraz daha bakıştıktan sonra gözlerim Dorian'a kaymıştı.

Çatıda söylediği şeyden sonra iki ders, bir de bir öğle arası geçmişti. Ancak neredeyse hiç konuşmamıştık çünkü ne konuşacağımı bilmiyordum.

Bana arkadaşın olmayı öğretilir misin Barış?

Gözlerimi kapatıp iç çektim. Şu hayatta sadece iki tane arkadaşım varken ve bulunduğum okulda birkaç kişi hariç kimseyle iletişimde bulunmazken bunu öğretebilecek kişinin ben olduğunu sanmıyordum. Ayrıca hadi ama... Arkadaş mı?

Elbette tabii ki onun arkadaşı olmak isterdim fakat onun arkadaştan öte gördüğümün farkındaydım. Ben onun hakkında böyle düşünürken nasıl onun arkadaşı olabilir veya bunu ona nasıl 'öğretebilirdim' ki?

Ne zaman tıklatıldığını fark etmediğim sınıf kapısı Erhan Hoca'nın gel sesiyle açılmıştı. Dokuzlardan olduğunu düşündüğüm minyon bir kız elindeki kağıtla dikilmeye başlamıştı.

"Ee hocam, Barış Yeşer ve... Dorian Ongun." İsmimi duymamla sırtım dikleşirken herkesin kafası bize dönmüştü merakla. Ayrıca kız Dorian'ın adını yanlış telaffuz etmişti.

"Ne olmuş onlara?" dedi hoca şüpheyle bir bize bir de nöbetçi kıza bakarken.

"Hoca çağırıyor, müdür yardımcısı yani." dedi kız gergin bir şekilde. Tüm sınıfın önünde konuşmaya çekinen utangaç bir kız olduğu belliydi.

Erhan hoca bir süre bizi süzdükten sonra kafası salladı ve kafasıyla kapıyı işaret etti bize. Kız belli belirsiz iyi dersler dileyip giderken biz de ayaklanmıştık. Dorian herhangi bir tepki vermemişti. Gözlükleri gözünde olduğu için de tam anlamıyla anlayamıyordum tepkilerini.

Biz sınıfın fısıldaşmaları eşliğinde çıkarken gergin bir şekilde başımı önüme eğdim. Bugün sınıfta Zehra hocayı delirttiğimiz için çağrıldığımızı biliyordum. Umarım ailemi çağırmazdı, gerçekten anne ve babamla uğraşmak istemiyordum.

İdari katına inip müdür yardımcısının odasına geldiğimizde açık kapıdan bizi hemen fark etmişti. "Girin çocuklar, girin."

Ben gerginlikle girerken Dorian oldukça sakin görünüyordu. Kapıyı arkamdan kapatıp karşı karşıya konulmuş tekli koltuklar yerine biraz daha geride duran ve yan yana konulmuş ve müdür yardımcısına dönük olan rahat sandalyelere geçtik. Öğrenciler genelde buraya otururdu, misafirler ise koltuklara.

"Evet, gençler..." dedi birkaç kağıdı kenara itip dirseklerini masaya dayarken. "Öncelikle gözümdeki o şeyi çıkar çocuğum, saygı diye bir şey var."

Dorian yavaşça gözlüklerini çıkardı. "Üzgünüm İbrahim Bey, amacım saygısızlık değildi, alışkanlık olmuş."

İbrahim Hoca önce tuhaf bir ifadeyle Dorian'a baksa da bir şey demedi ve önüne döndü. Gözlerinden veya sözlerinden olsa gerek bir şaşkınlığa uğramış gibiydi.

Açıkçası bu, İbrahim Hoca'yla ilk konuşmamızdı, okula yeni gelmişti. Eski müdür yardımcımız nemrut İrfan Hoca'ya kıyasla daha anlayışlı olduğunu duysam da bize ne ölçüde kızacaktı bilmiyordum.

"Evet, bence konuyu siz de biliyorsunuz," Biraz duraksadı ve ifadelerimize baktı tek tek. "birkaç hocadan şikayet aldık. Dersin düzenini bozma konusunda. Üstelik sürekli tekrar eden bir durummuş, dersten kaçıyormuşsunuz. Var mı bir açıklamanız?"

falcı | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin