Hadise eve gelmişti sinirini hala atamamıştı. Odasına çıktı üzerini değiştirdi. Çok oyanlanmadan evden çıktı.
Her zamanki gibi fazla mini ve fazla şıktı ne içindi bu dağ başında tek başına oturup ağlamak için mi?
Evet tamda bunun içindi
Hadise biraz sonra arabasını durdurdu. Eski mahalleye yakın bir dağ başıydı burası buranın özelliği şuydu;
Burayı yazın sıkılıp geziye çıktıklarında bulmuşlardı. Deniz ayaklarının altındaydı manzara mükemmeldi. Bir özelliği daha vardı ki bu özellik burayı onlara özel yapmıştı.
Dört, dört tane kocaman ağaç vardı. Burayı keşfettiklerinde sadece fidanlardı. her canı sıkıldıklarında buraya gelmeye başlayınca onların mekanı olmuştu. İlk başlarda o fidanları korumak için çok çabalamışlardı ama ilerleyen zamanlarda selimin burayı satın alması üzerine onlara ait olmuştu. Hadise arabadan bir şarkı açtı. Biraz illerdeki dört ağacın ortasında durdu. Hepsinin agacı belliydi. İsimlerinin baş harfleri vardı. Hadise kendi agacına yaklaştı eğildi. En aşağıdaki H ve M harflerini okşadı. O adam her yerdeydi.
Hadise uçurumun kenarına yaklaştı. Kendi kendine dertleşiyordu."Salaksın kızım sen, adam ne yapsın seni keşke balık hafızalı olsaydım. Bu kadar üzülmezdim. He iyice saçmaladın Hadise kızım bu ne hal hemen pes ettin. Pes etmeyipte ne yapacaktım acaba, savaşacaksın kızım onca zaman bu anı bekledin. Şimdi vazgeçme, vazgeçmedim zaten ama, ne ama hadise ne ama sus ve savaşmaya devam et. Ya yenilirsem ya annem haklıysa, off tamam topla kendini yenilmeyeceksin."
Hadise kendi kendine konuşmasına bir ara verip araba ilerler mini giydiği için üşümüştü. Arabayı biraz daha ileri aldı. Arabadan bileklerine kadar uzanan bebe mavisi kabanını aldı. Bagajdan bir şişe çıkarttı.
Torpidodaki bardaklardan birine biraz doldurdu.
Koltuktaki telefonunuda alıp yine İstanbulu seyretmek için indi arabadan.
Elindeki içkisini yudumlarken deminden beri çalmakta olan telefon tekrar çaldı.
Hadise bu sefer dayanamayıp açtı.Hadise:ne var evde söylediklerin yetmedi mi? Biraz da Burda mı kusacaksın öfkeni, anlat dinliyorum. Nasıl bir kadınım gözünde?
Murat :sakince dinliyeceksen başlıyorum.
Hadise arabaya yaslandı.
Murat: sen nasıl desem tuafsın hadise çok tuafsın senden kaçmak istiyorum ama yapamıyorum. Ona teslim olayım diyorum onuda yapamıyorum. Sen büyüleyicisin senin yanında ben ben oluyorum. Kaybediyorum kendimi. Sende tutuklu kalıyorum. Sen o kadar güzelsin ki keşke böyle olmasaydı diyorum bu şekilde tanışmasaydık. Sen biraz inatçı biraz masum biraz fazla savaşçı bir kadınsın. Hadise ben neden gidemiyorum. Yanacağımı bildiğim halde neden bu ateşe yürüyorum.
Hadise: o ateşin adı aşk Murat. Senin kabul etmediğin o aşk.
Bi süre sessizlik olur.
Murat: neredesin sen konuşalım.
Hadise: biraz yolun sonu, biraz kırık hayellerim, biraz çocukluğumun olduğu yerdeyim. Bir kaç adım atsam belki benden kurtulabilirsin.
Murat :hadise korkutma beni neredesin?
Hadise:hatırla bundan 15 yıl önce ilk kez gelmiştin buraya delicesine koşan beni ölümden kurtarmıştı, sonra dizlerinde ağlamıştım. Seni sana anlatırken, ağlayarak uyuya kalmıştım. Sormuştun ya kim bu şanslı çocuk diye sendin o... Hatırladın mı... Diycem ama nereden hatırlayacaksın neyse ne Murat eğer biraz seviyorsan gelirsin.
Hadise bunu söylerken arkadan gelen aslının sesiyle acı bir tebessüm oluştu yüzünde.
Hadise,:tabi biricik karını bırakabilirsen, aaa unutmuşum sen onu çok seviyorsun dimi? Nasıl bırakasın onu neyse Murat önemi yok zaten artık.
Hadise Murat'ın bir şey demesine izin vermeden telefonu kapadı.
"tutuklu kalıyormuş bende, keşke başka şekilde tanışsaymışız. Sevmiyorum biz olamayız demiyorda."
Murat :aslı ben çıkıyorum çok önemli bir işim çıktıda.
Aslı:tamam yemek yiyelim gidersin.
Murat:acele gitmem lazım siz yiyin bekleme beni bu gece olur mu?
Aslı:murat ne bu kadar önemli olan şey
Murat: sonra anlatırım canım ben çıktım.
Murat arabasına binip çıkmıştı. Neredeyse iki saattir dolaşıyordu, aklına gelebilecek her yere bakmıştı. Sonunda pes edip arabayı bir kenarda bıraktı. Düşünmeye başladı. O günü hatırlamaya çalıştı.
.......
O gün murat hadiseyi yolun ortasında elinde telefonla görmüştü. Hadise elindeki Muratın nişan fotoğrafına bakıyordu. Arabayı yanaştırıp camı açtı. Hadiseye seslendi.
Murat:hadise ne yapıyorsun burada.
Hadise donmuş kalmıştı. Murat bir kez daha seslendi. Hadise bu kez hafif kafasını kaldırıp dolu gözleriyle murata baktı. Gözlerini gözlerine kenetlendi. Muratın "iyimisin" sorusu üzerine kendine gelmişti. Arkasına bile bakmadan koşmaya başlamıştı. Murat ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Olanı idrak edince arabayla peşinden gitti. Biraz ilerde yakalamıştı onu. Hadise dört tane küçük ağacın arasına çökmüş ağlıyordu. Murat arabadan indi,yanına gitti. Elini omzuna koydu.
Murat:iyimisin
Hadise cevap veremiyordu. Murat dinlemeden sarılmıştı ona. Biraz sonra murat arabaya yaslanmıştı. Hadisede kafasını dizlerine koymuştu.
Hadise:çok seviyorum onu, ama görmüyor bir türlü beni her seferinde kırıyor param parça ediyor beni... Be ben artık dayanamıyorum. Ölüyorum onsuzluktan, bir gülüşüyle bütün dünya benim oluyor. O o kadar tatlı ki yemyeşil gözleri, mükemmel bir kalbi var. Onu çokkk seviyorum.
Murat:bunun için mi ağlıyorsun bu kadar, üzülme bir tanem senin yaşın bunlar için daha çok küçük, hem bir kız veya kadın asla bir erkek için göz yaşı dökmemeli yazık degilmi onlara. Sen düşünme bunları, ağlama hem elbette oda görecek birgün senin sevgini
Hadise sırt üstü döner yukarı bakar, murata kafasını eğer.
Murat:ağlama üzülürüm.
Murat elleriyle hadisenin yüzündeki yaşları siler.
Murat:o göz yaşları değerli.... En azından benim için. Yoksa mezuniyette nasıl ağlayacaksın.
Hadise :ya hocam
Murat:hah şöyle gül sen hep gül. Sen daha çok küçüksün bu yüzden üzme kendini, he bu arada kim bu yakışıklı merak ettim. Okulun, okulu geçtim benim en zeki öğrencimi hangi çocuk bu hale getirmiş... Söyle kırıyım ağzını gözünü
Hadise:neden
Murat:ağlatıyor seni, hem aşık etmiş seni şimdi notlarında düşer...
Hadise:yok düşmez.
Murat:iyi bakalım. Hadi kalkalım.
Hadise:biraz daha kalalım.
Murat:peki
.........
(bu araziyi tarif edeyim orman aslında ama ormanın sonunda uçurum gibi bir yer var açıklık alan ağaçlardan 20 metre felan ilerde. Ortada dört ağaç var. Ağaçların ilerisi uçurum. Deniz var, ve bütün İstanbul gözüküyor.)
.......Murat bunlar aklının bir köşesinde canlanırken çoktan araziye giriş yapmıştı, arabasını bırakıp ilerledi. Biraz sonra uç kısımda durmuş hadiseyi gördü.
Hafif bir müzik çalıyordu. Hadiseye yaklaştı.
Hadise:gelmezsin sanıyordum. Sevmediğin gibi
Murat:geldimm
Hadise:ne yapmamı bekliyorsun.
Murat bir şey demeden arabanın üzerindeki içkiden kendinede doldurdu. Hadisenin tam yanında durdu, oda hadisenin yaptığı gibi karşıya baktı.
(Umarım aklınızda canlandıra biliyorsunuzdur.)
Murat:ağlamıyorsun.
Hadise:bir gün benim için değerli olan biri, ağlama üzülürüm demişti. O göz yaşları değerli, en azından benim için demişti. O günden sonra hiç bir erkek için ağlamadım,ama beni hep o ağlattı biliyormusun? Her sözüyle yaktı kalbimi benim kalbim eziliyor. Nefes alamıyorum. Bundan tam 15 yıl önce kalbime bir bıçak saplandı, şimdi sen işkence olsun diye o bıçağı iyice derine bastırıyorsun. O kadar çok canım yanıyor ki hissetmiyorum artık.
Murat:seni her gün öldürüyorum dimi? Her gün an be an canını yakıyorum. İşte aşk bu hadise canının yanacağını biliyorsun ama hala bana doğru yürüyorsun.
Hadise:belkide aşk değildir bu, belkide gidecek başka yerim yoktur, yolum yoktur.
Murat:belkide bütün yolların buraya çıkıyordur. Aşka...
Hadise:belkide yeni bir yola hiç bilmediğim bir yola girmek istemiyorumdur. 15 yıldır yürüdüğüm yoldan dönmek istemiyorumdur. Yıllarca verdiğim savaştan dönmek istemiyorumdur.
Murat:belkide yenilmek, yenilmekten korkuyorsun.
Hadise:belkide, belki zamanı gelmiştir. Bilmediğim bir yola girme zamanı
Murat:bilmediğin bir yol, tanımadığın insanlar yeni sevinçler, yeni aşklar, yeni acılar, yeni hayal kırıklıkları...
Hadise sinirlenir artık.
Hadise:ne istiyorsun sen benden sevdim sevmedin, vaz geçicem izin vermiyorsun. Kusura bakma ben ömür boyu senin peşinde beni sev diye dolanamam.
Murat:vaz mı geçiyorsun? Bu savaşa son mu veriyorsun.
Hadise: ne savaşı ya ne savaşı ben her ateş ettiğimde kendi canım yandı. Artık başkaları benim için savaşsın.
Murat:benim tanıdığım Hadise o yemyeşil bir çift göz ona baksın diye dünyayı yakardı.
Hadise: evet o masum gözler için yakardım yanacağımada bilsem yakardım ama, ama artık bitti.
Murat:bitmesin...
Hadise:efen...
Murat hadisenin konuşmasına izin vermeden dudaklarını birleştirmişti.
Yanlış veya doğru, siyah yada beyaz aşk veya pişmanlık umurunda değildi. Geri çekildikerinde yine hadisenin konuşmasına izin vermemişti.
Murat:o gün sen uzanmıştın bugün bende
Hadise tebessüm etmişti. Muratın elinden tutup çekti.
Ağaçlardan birinin dibine çöktü. Muratta yerini aldı kafasını hadisenin dizlerine koydu. Sırt üstü yattı.
Hadise:saçlarını okşayabilir miyim?
Murat tebessüm etti kafasını evet anlamında salladı.
Hadise:bu an o kadar değerli ki senin yanında güçlüymüş gibi davranmamak. Olduğun gibi davranmak o kadar güzel ki. Beni sevdiğini bilmek.
Murat:artık bir umudun daha var vazgeçmiyorsun o zaman.
Hadise gülümsedi...Çooooooooooook özür dilerim. Çok aksattım biliyorum. Ama İnternette bi sorun vardı. Bu yüzden giremedim. Düzelincede yazmaya başladım ama fikir gelmedi. Bu gece esti aklıma yazdım. Yazım hatası varsa kusura bakmayın yeni klavyeye geçtim biraz zor oluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİCESİNE AŞIK
Fiksi PenggemarÇocukluğunda aşık olduğu adamı,büyüdüğü zaman elde etmeye çalışan bir kadın, bu aşkı ne kadar istemediğini söylesede zevk alan bir adam.