Neresi olduğunu anlamadığım o yerdeki ilk günüm beklediğimden çok daha iyiydi ve çok iyi insanlarla tanışmış olmanın heyecanı sarıyordu bedenimi. Köşedeki mavi saçlı çocuk: Na Jaemin, onunla bilardo oynayan diğer bir kişi, sağ gözünün altında haç işaretine benzer bir dövme de vardı, Lee Jeno, kenardaki pufa yayılmış turuncu saçlı Liu Yangyang ve hemen onun yanındaki Lee Donghyuck, odanın diğer bir köşesinde gitar çalan sarışın Xiao Dejun ve kahve tonlarındaki saçlara sahip Mark Lee, ayrıca ritme göre dans eden Wong Hendery... Hepsi çok iyi insanlara benziyorlardı, mutlulardı, gülüyorlardı ve sanırım bu yüzden onlara alışmak hiç de zor olmamıştı.
Ve şimdi de odanın ortasında kocaman bir yuvarlak oluşturmuş sohbet ediyorduk. Bana burası hakkında bir şeyler anlatıyorlardı; güzel anılarını, kaç yıldır burada olduklarını, nasıl öldüklerini...
Na Jaemin çıkan bir yangında hayatını kaybettiğini söyledi. Lee Jeno ise trafik kazasında, Huang Renjun ve Xiao Dejun önceki hayatlarında kuzenlermiş ve birlikte ölmüşler. Gerçi Renjun nasıl öldüklerinden bahsetmek istemedi, elbette hatırlamak istediği bir şey değildi.
"Peki ya sen, Jisungie, sen nasıl öldün?"
Anlatma sırası bana geldiğinde sertçe yutkundum, bunu nasıl anlatabilirim bilmiyordum. Acısı tazeydi benim için, hatırlamak canımı yakmıştı.
"Sevdiğim kişiyi korumaya çalışırken vuruldum sanırım, çok net hatırlamıyorum."
"Bak çocuk sevdiğini korumaya çalışırken ölmüş, Mark, sen de salak gibi intihar ediyorsun! Git gözüm görmesin seni."
Donghyuck'un sitemli cümleleri dudaklarımın şaşkınlıkla aralanmasına sebep olmuştu.
"Bana diyene de bak! Sen de benimle birlikte intihar ettin Donghyuck."
"Ama en azından bir başkası tarafından öldürülebilirdik, bu havalı bir ölüş olurdu. En azından anlatırken utanmazdım."
Donghyuck'un çattığı kaşlarına ve önünde çaprazladığı kollarına bakınca gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırsam da başarılı olamadım.
"Tamam arkadaşlar, sakin olun. Mark, Donghyuck'u üzme. Gece vakti ağlamalarına uyutmuyor beni sonra, tabii sen üçüncü kattasın nereden bilebilirsin ki?"
Yangyang sohbete dahil olduğunda aklıma gelen katımdaki yabancıyla kaşlarım yine çatıldı. Büyük bir merak duygusu beni yeniden ele geçiriyordu ve bu sefer onlara sormaktan kendimi alıkoyamadım.
"Beni buraya getiren kişi katımda birinin daha olduğunu ve onu görmemem gerektiğini söyledi. Neden olduğunu anlamadım, siz bir şey biliyor musunuz?"
Etraf yanlış bir soru sorduğumu belli etmek istercesine rahatsız edici bir sessizliğe büründüğünde bir kez daha yutkundum. Az önce Mark'a trip atmakla meşgul olan Donghyuck bile anlam veremediğim gözlerle bana bakıyordu.
"Eh, tabii merak etmişsindir. Kiminle aynı evde yaşadığını bilmeye hakkın var sonuçta."
Jaemin artık gülmeyen yüzü ve benden kaçırdığı gözleriyle beni korkutmuştu fakat geri bir adım atmadım.
"Zhong Chenle, sadece adını biliyoruz bir de Renjun bir kere uzaktan yüzünü görmüş, bizim mutlu evimizin yüzkarası. Ve o da öyle hissediyor olmalı ki hiçbirimiz onu görmedik. Sadece o yokmuş gibi davrandık ve onun rahat olması için koyulan kurallara uyduk. Hakkında başka hiçbir şey bilmiyoruz ve bazen, bazı gecelerde onun odasından piyano sesleri yükselir. Böyle durumlarda bize uykularımızı haram ediyor. Gerçi sen dördüncü kattasın, onu tamamikyle duymak zorunda kalacaksın, yazık."
Jeno anlaşılmaz bir ifadeyle bana bunları anlattığında tepeden tırnağa irkilmekten kendimi alıkoyamadım.
"Önceki hayatında bir seri katil olduğuna, bu yüzden tanrının onu yanında istemediğine ve buraya gönderdiğine dair söylentiler dolaşıyordu bir ara. Ne kadar doğru bilmiyoruz tabii."
Dejun konuştuğunda Renjun söze atıldı ve duymayı hiç beklemediğim bir şey söyledi.
"Sadece uzaktan görmüş olmama rağmen çok güzeldi. O kesinlikle bir katilin yüzüne sahip değildi."
Bu yabancı gittikçe aklımı daha çok kurcalamaya başlıyordu, merakım beni yiyip bitirmeden önce bir çare bulmalıydım.
Bir şekilde onu görüp sormam gerekirdi, bir katille aynı evde yaşıyor olamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hotel Of Souls
Historia Corta"Ruhlar Oteli'nde keyifli zaman geçireceksin, çektiğin tüm acılardan intikam almak için son şansın budur." [parkjisung+zhongchenle]