İçimde bu gece Chenle'nun terasa geleceğine dair bir his vardı, bu yüzden saat henüz dokuz iken dördüncü kata tırmanan merdivenleri çıkmaya başladım, uzun koridorlarda yürüdüm, sanki ilk defa görüyormuşum gibi en ufak detayları bile inceledim onun odasının önünde, çıkmadı. Kapının ardında durduğunu içeriden gelen birkaç sesten anlamıştım, ama ne kadar beklesem de çıkmadı.
Her zamanki battaniyemle, bu sefer onun için de aldım, koltuğa kurularak bacaklarımı kendime çektim, gözlerim gökyüzündeydi, bu gece dolunay vardı ve eminim ki Chenle bunu kaçırmak istemezdi.
Hava iyiden iyiye soğuyup beni battaniyeye rağmen üşütmeye başladığında bile kalkmadım, eh, dürüst olalım: Ben artık yaşamıyordum. Hasta olmayacaktım.
Neredeyse uykuya dalmak üzereyken duyduğum küçük bir adım sesi beni kendime getirmişti, Chenle olduğunu umarak başımı çevirmedim, bu sefer gözlerimi yüzüne dikmedim.
"Diğer herkes de Lee Jeno gibi katil olduğumu mu düşünüyor, Jisung? Neden böyle düşünüyorlar anlamıyorum ki."
Oldukça sitemli çıkan çatallaşmış sesinden ağlamış olduğunu çıkarmıştım, yanıma oturdu, battaniyeyi aldı ve sarındı. Kızarık burnu, şişmiş gözleri, yumruk yaptığı elleri ve dişlemekten kıpkırmızı yaptığı dudakları öyle tatlı duruyordu ki Jeno onu bir kez böyle görse katil olduğu düşüncesinden anında vazgeçerdi, emindim.
Ama sorusuna nasıl cevap vermem gerektiğini bilemedim.
En iyisi direkt gerçekleri söylemekti.
"Hepsi değil en azından, Jaemin ve Renjun'u biliyor musun? Onlar senin katil olduğunu düşünmüyor hiç, hatta Jaemin, ona seninle konuştuğumu anlattığımda öyle sevindi ki! Hem... Hem ben varım, ben senin katil olduğuna hiç inanmadım."
Başını dizkapaklarına yasladı, ne kadar üzgün olduğunu uzun iç çekişlerinden anlayabiliyordum. Sonra içimden gelen ona sarılma isteğiyle baş etmeye çalışırken buldum kendimi, o ise tamamiyle farklı alemlerdeydi.
"Teşekkür ederim Jisung. Ve Na Jaemin... O hiçbir zaman bir katil olduğumu düşünmedi. Benimle gerçekten konuşmaya çalışan ilk kişi oydu ama cevap veremedim, korktum. Belki bir yıl kadar önce kapımın önünde bana anlattığı her şeye güvenip ona kapıyı açsam şu an katil olduğum düşünülmezdi. O zaman da yok olurdum."
"Ne anlatmıştı ki?"
Meraklıydım. Biliyordum ki Na Jaemin bir şey anlatıyorsa onu gerçekten dinlemeliydiniz, boş konuşuyor gibi olsa bile o kesinlikle dinlenmeliydi.
"Bana kötü olsam bile sıkıntı olmadığını söyledi, artık yalnız olmaktan bıktığımda onun yanına gidebileceğimi, beni asla yargılamayacağını söyledi. Dışarı çıkmama sebebini bilmediğini ama eğer kendime duyduğum özgüven eksikliğinden dolayıysa bana öğreteceğini söyledi. O gece uzun uzun konuştu Na Jaemin, sırtını kapıma yaslayarak, ben de diğer tarafından onu dinledim. Çıkamadım. Yazdığım nottan sonra gitti gerçi, ama bana bir tepsi yemek getirmeyi de ihmal etmedi."
Bu anlattıklarından oldukça etkilenmiştim ve gittikçe Jaemin'e daha çok saygı duymaya başlıyordum. Bu denli harika birinin burada çürüyüp gidiyor olması bana göre büyük bir haksızlıktı.
"Jaemin... nasıl bu kadar sevgi dolu ve iyimser olabiliyor anlayamıyorum."
Konuşmadı ve sadece güldü. Minik bir gülüştü, daha çok kıkırtı gibi.
"Ben nasıl öldüm bilmek ister misin? Normalde bunu kimseye anlatamam hatta şu an yanında oturuyor olmak bile beni fazlasıyla geriyor ama içimden sana her şeyi anlatmak geçiyor, Jisung. Sanırım sana güveniyorum."
Ses çıkarmadım, gülümsedim. Gözleri saniyelik bana döndü, hâlâ bana karşı temkinliydi ancak şu anda gözlerini korku süslemiyordu.
"Sadece adı olan bir ailenin en küçük çocuğuydum, en yaramaz olanlarından hem de. Şımarıktım, elimde olan hiçbir şeyle yetinemezdim, tipik bir zengin çocuğuydum yani. Ve tüm aile üyelerim benden nefret ederlerdi, bunu bana söylemekten hiç çekinmediler, yedi yaşındayken de, on yaşındayken de, on sekiz yaşındayken de...
İlgiye ve sevgiye muhtaçtım, beni neden sevmediklerini bilmiyordum, sadece dikkatleri üzerimde toplamaya çalışıyordum Jisung, böylece bana hak ettiğim ilgi ve sevgiyi verirler sanıyordum. Pek düşündüğüm gibi olmadı. Son yaptıklarımdan sonra babam bana katlanamadı ve ölüm emrimi verdi, yine de sanırım oğlunu başkası öldürsün istememişti, sonrasında da zaten çok parası olduğundan işin üstünü kapatabilmek de zor olmamıştı.
Jisung, ben bir cinayete kurban gittim ve beni çok yanlış anladılar. Ben de kendimi artık kimseye anlatma çabasına girmedim çünkü kimse anlamıyordu.
Ben bir katil değilim, aksine, ben babası tarafından öldürülmüş küçük bir çocuğum."
Anlattığı her şeyi sindirebilmek benim için oldukça zordu çünkü böyle bir şeyi hiç duymamıştım. Benim ailem bana karşı hep sevgi dolu olmuşlardı, onun ailesi ona bunu nasıl yapmışlardı bilmiyordum.
"Eskileri hatırlamak pek iyi hissettirmiyor, değil mi? Babamın beni kendi elleriyle nasıl boğduğu gözlerimin önüne geldikçe hâlâ küçük bir çocukmuşum ağlamak geliyor içimden. Tek istediğim biraz sevgiyken tüm bunların başıma gelmesi ne saçma."
Zhong Chenle insanlardan korkuyordu çünkü onların neler yapabileceklerinden haberdardı, bir başkasına nasıl gözlerini bile kırpmadan zarar verebileceklerini kendi gözleriyle görmüştü ve bu düşünce onu içten içe bitirmiş, kendi kendine olmaya zorlamıştı. O, son anısı kendisinin cinayetiyken bir kez daha nasıl birine güvenebilirdi? Bu çok şeyi açıklıyordu, tek bir şey dışında.
"Peki neden katil olduğunu düşündüler, biliyor musun?"
Başını salladı, bana bakmadı, dudağını ısırmıştı. Ve ben kendimi öyle kötü hissediyordum ki ağlamaya başlamam an meselesiydi.
"İlk gözlerimi açtığımda... yeni olduğum için oradaki herkes beni selamlamaya gelmişti ve ben henüz hiçbir şeyden haberim olmadığından onları babamın adamları sanıp gözlerini korkutmak için ölümle tehdit ettim. Ölmekten korkmuştum ve güçlüyü oynamaya kalktım. O zamanlar bu beni çok rahatsız etmedi ama sekiz yıl sonra bile üzerime kazınmış olan bu isim sinir bozucu."
O çok fazla haksızlığa uğramıştı ve ben ona yapılan bütün bu haksızlıklar yüzünden herkesten hesap sormak istiyordum. Gözyaşlarım akıyordu, çenem titremeye başlamıştı, çok üzgündüm.
"Chenle... sana sarılabilir miyim?"
Gülümsedi ve başını evet anlamında salladı. Sonra kollarımı ona sardım ve başını boynuma yasladım, irkildi fakat hiçbir şey söylemedi. Boynumda titreşen kirpiklerini hissedebiliyordum, tişörtümü sıkıca tutan ellerini de...
Zhong Chenle çok yanlış anlaşılmıştı ve ben bunun yeniden olmasına izin veremezdim.
![](https://img.wattpad.com/cover/224138305-288-k577296.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hotel Of Souls
Short Story"Ruhlar Oteli'nde keyifli zaman geçireceksin, çektiğin tüm acılardan intikam almak için son şansın budur." [parkjisung+zhongchenle]