Yaşadığım o utanç verici anıdan sonra kendimi odama attım ve kahvaltı vaktine kadar dışarı çıkmadım. Uyurken, tavanı seyrederken, duvarları incelerken ve dışarıya bakarken aklımda olan tek şey bana bakış şekliydi. Korkmuş ve biraz da... Tiksinmiş?
Ona kötü bir şey yapmadığım halde öyle bakması beni biraz, çok fazla, kırmıştı fakat bir şekilde üstesinden gelebilirdim. Gelmek zorundaydım, zaten yüksek ihtimalle onu bir daha görmeyecektim, işim o kadar da zor olmayacaktı.
Özellikle hayatımın son zamanlarını kendisine aşık olarak geçirdiğim kişi son birkaç saattir aklıma hiç uğramıyordu bile. Ölmeden önce onun yüzünden saatlerce içim çıkana dek ağlamış olmasam belki onu hemencecik unuttuğumu sanabilirdim fakat öyle değildi. O benim her şeyimdi. Onu öyle kolay unutmazdım her ne olursa olsun. Fakat şimdiki bu aklıma bile gelmeyişi de neydi öyle?
Odamın kapısını yavaşça aralayıp gözlerimi sonsuz uzunlukta gibi duran koridorda gezdirdim, beklediğim gibi kimse yoktu. Zhong Chenle gündüzleri dışarı çıkmazdı bildiğime göre, yani en azından gece on ikiye kadar rahattım.
Sessiz adımlarla koridoru geçtim, merdivenlerden olabildiğince hızlı adımlarla inerken aklımda dünden beri aklımı karıştıran Chenle'nun yüzü vardı. Şimdi ise gerçekten arada kalmıştım: Gördüklerimi diğerlerine anlatmalı mıydım, anlatmamalı mıydım? Anlatmamayı seçersem eğer içten içe patlayacağımı düşünüyordum, sonuçta daha önce bana böyle gözlerle kimse bakmamıştı, herkes tarafından sevilmiştim, herkesle iyi anlaşırdım ve sevilmemek bana pek de yakın bir duygu değildi.
Sadece onca zaman birileri tarafından sevilmişken şimdi tiksinti dolu gözlerin odağı oluşumu kaldıramıyordum. Bu yüzden birinin bana Chenle'nun öyle yapmak istemediğini söylemesi gerekiyordu.
Üçüncü katın merdivenlerinden inen Jaemin'i gördüğümde gülerek ona yetiştim ve selam verdim. O da bana gülümsedi ve kolunu omuzuma attı, birkaç santim kısa oluşu yüzünden zorlansa da bozuntuya vermedi ve bu gün içerisinde ilk kez gülümsememe sebep oldu. Jaemin şu ana dek gördüğüm en sevgi dolu insan olabilirdi, daha dün tanışmamıza rağmen sanki yıllardır yakınmışız gibi rahatça ve tatlı dille konuşmasından anlayabiliyordum bunu.
"Söyle bakalım Jisung, gece iyi uyudun mu? Zhong Chenle yine piyanosunu çalmaya başlamıştı ama nedense dün biraz erken bıraktı. Şaşırtıcı."
Dün benim yüzümden bırakmış olduğunu söylemeli miydim acaba?
Şimdi söylemesem bile Jaemin'in rahatça konuşabileceğim ve beni dinleyeceğinden emin olduğum tek kişi olduğunu söyleyebilirdim. Çünkü gördüğüm kadarıyla o Zhong Chenle'ya karşı önyargılı değildi, konuşması kolay biriydi ve yapmam gerekeni kolayca söyleyebilirdi.
Bu yüzden söylemeliydim, içimdeki bu ağırlığı bir şekilde atmam gerekiyordu.
"Aslında... Ben bir şey hakkında konuşmak istiyordum. Eğer müsaitsen biraz konuşabilir miyiz?"
İçi parıldayan gözleriyle ve büyük gülümsemesiyle bana baktı. Ona güvenmiş olmamdan ötürü oldukça mutlu olmuş gibiydi.
"Elbette, istersen yemekten sonra odamda konuşabiliriz. Sanırım diğerlerinin bilmesini istemiyorsun, o yüzden."
Bu denli anlayışlı oluşu beni gerçekten mutlu etmişti.
Yemek odasına geldiğimizde ise herkes kendi yerine oturmuş ve konuşuyorlardı. Bizim de gelmemizle başladılar, yaklaşık yarım saat sonra Jaemin'e baktığımda bana göz işareti yaptı ve birden ayaklandı.
"Tüm günümü sizinle geçirmekten sıkıldım artık yalnız kalmak istediğim için odama gidiyorum. Eğer beni rahatsız edecek olursanız hepinizi ipe dizerim, saygılar, sevgiler, kendinize iyi bakın."
Bir solukta uzun cümlelerini kurarken diğer herkesten bir göz devirme kazanmış olması onun bu hareketi sık sık tekrarladığı anlamına geliyor olmalıydı. Sandalyesini düzeltti, bana son bir bakış attı ve odadan çıkıp hızlı ve sesli adımlarıyla merdivenleri çıkmaya başladı. Ben de onun ardından boğazımı temizleyerek dikkatlerini üzerime çektim.
"Ben de odama gideyim, bugün çok yorgunum, sanırım bir duş alıp akşama kadar uyuyacağım. Size iyi eğlenceler."
Aynı Jaemin gibi hızlı ve sesli adımlarla odadan çıktığımda arkamdan bir şeyler söylediklerini duymuştum fakat aldırmadım. İkinci katın merdivenlerinde beni bekleyen Jaemin'i gördüğümde ona gülümseyerek el salladım ve o da bana karşılık verdi. En sonunda yanına varabildiğimde koluma girdi ve bana aynı mutlu gözleriyle baktı.
"Eee, ne konuşacağız? Heyecan yaptım da biraz."
"Ah, şey, Zhong Chenle hakkında. Dün... Dün ben onu gördüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hotel Of Souls
Conto"Ruhlar Oteli'nde keyifli zaman geçireceksin, çektiğin tüm acılardan intikam almak için son şansın budur." [parkjisung+zhongchenle]