*17.05.2020
Merhaba :) Bu bölümü hem çok severek hem de hüzünlenerek yazdım. Keyifli okumalar :)
Gözlerimi açtığımda yüzüme vuran güneş ile yüzümü buruşturdum. Her ne kadar güneşi çok sevsem de gözlerimi acıtıyordu ve istemsizce kaşlarımı çatarak gözlerimi kısmama neden oluyordu. Yerimden kalktığımda tanıdık bir yerdeydim. Yatağımın yeri, komodinin üzerindeki kitaplar, dolabımın üzerine giyinmek için astığım kıyafetim bile aynıydı. Evimdeydim. Kalbimdeki ritmik artışa engel olamıyordum. Kaç yıl olmuştu buraya gelmeyeli? Annem öldüğünden beri bu eve ayak basmamıştım. İyi ama nasıl buraya gelmiştim? Yataktan kalkıp terliklerimi giyindim, üzerime de kenarda duran hırkamı alarak ayağa kalktım. Ellerim istemsizce etrafa dokunarak özlem gidermeye çalışıyordu. Bütün eşyaların yerli yerinde durması çok garipti. Kapı birden açılınca irkildim. Annem, karşımdaydı, gülümsüyordu, yaşıyordu... Kalbim deli gibi atıyor, heyecanım mantıklı düşünmeme engel oluyordu. Annem yanıma gelerek yanaklarıma kocaman birer öpücük kondurdu ve bana sımsıkı sarıldı. Anneme has olan o mis gibi kokuyu içime çektim.
"Benim güzel kızım, bugün çok güzel bir gün. Gel hadi içeriye, hep o sevdiğin anne kahvaltısı hazırladım." Yine gülümseyerek odadan ayrıldı. Birkaç dakika boyunca olduğum yerde kaldım. Olayın gerçekliğini kavramaya çalışıyordum. Annem ölmüştü, kollarımın arasında can vermişti ve bu olay olduğunda ben daha sekiz yaşındaydım. Şu an ise olduğum yaştayım ve annem ölmeden önceki halindeydi. Yaşlanmamıştı, tersine gençleşmiş ayrı bir güzellik gelmişti. Bu kesinlikle bir rüyaydı ve ben bu rüyadan uyanmamak için elimden geleni yapacaktım. Daha fazla oyalanmadan odadan çıktım, holün duvarlarında asılı olan fotoğraflarımıza baka baka ilerleyerek salona gelmiştim bile.
Herkes buradaydı; amcam, Cemal, Mümtaz amca, teyzem, eniştem, annem ve babam... Oradaydı. Babam oradaydı ve yine öylece kalakalmıştım. Babam beni görünce gülümseyerek yerinden kalktı ve masanın üzerinde duran hediye paketini elime tutuşturdu.
"Hediyeni vermek için akşamı bekleyemedim. İyi ki doğdun güzel kızım." Yanaklarımdan öperek bana içtenlikle sarıldı. Kollarım sarılmak için kalkmıyordu. Aklım hala annemi öldürdüğü o andayken nasıl sarılacaktım, gülüp mutlu olacaktım? Baba sevgisine o kadar hasrettim ki... Hasret ile öfke arasında sıkışıp kalmıştım. Bir tarafım bunun bir rüya olduğunu, her şeyi bir kenara bırakıp bu anı yaşamamı söylüyorken diğer yanım ise gerçeklikten kopamayarak öfkeliydi. Babam ben de bir farklılık olduğunu hemen sezmişti, biraz geri çekilip neyim olduğunu anlamaya çalışıyormuş gibi bakıyordu.
"Neyin var kızım? Bana neden öyle bakıyorsun?" Mal gibi bakarsam tabi ki adam bir şeyler olduğunu anlar. Durumu toparlamaya çalıştım.
"Yok, bir şey yok. Ben sadece iyi uyuyamadım ve şaşırdım bir an. Teşekkür ederim." Belli belirsiz tebessüm ettim. Babamın elinden kutuyu aldım ve herkesin beklediği üzere hediyeyi açtım. İçinden orta büyüklükte bir kar küresi çıktı. Küçükken buna benzer bir kar kürem vardı, nasıl oldu bilmiyorum ama kırılmıştı ve günlerce bunun için ağlamıştım. Şimdi ise eski anılarım bir bir karşıma çıktığı için ağlıyordum. Babam bir kez daha bana sarılınca kollarım benden bağımsız kalkarak bana sarılan kollara uzandı. Baba kelimesine bin bir hasret çekip ona rüyalarımda kavuşmak meğer ne acıymış. Bunu diyememek, hissedememek öyle içime işlemiş ki çıkması için yıllarımın bu rüyayla geçmesi gerekiyordu. Daha fazla alışmamak için geriye çekildim. Aklıma kızım geldi, sahi o neredeydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Kırıkları
General FictionBir intikam yemini kaç insanın hayatını değiştirir? Peki ya birden fazla ölüm? Küçük bir an, belki de bir saniye içinde aldığınız nefes cehennem azabına dönüşebilir. Yeliz'in hayatı işte tam da böyle küçük bir anda cehenneme dönüştü. Henüz sekiz ya...