Bölüm 2

202 67 178
                                    

Merhaba :) İkinci bölümü en sonunda tamamlayabildim. Aksiyon sahneleri yazmak meğersem ne zormuş. Gerçi şu iki bölümde öyle çok olaylı ya da yakın dövüş vs gerektirecek kısımlar yazmadım fakat yazacağım anlar olacak. Şimdilik ilk bölümler çok uzun olmayacak. Karakterler ve olaylar tam oturduğunda bölümleri bir tık daha uzatacağım.  Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. :) 

21.06.2019*

Kod 120: Araçlı Rehine Vakası


Elli sekiz dakika; şehri boydan boya geçip merkeze ulaştığım süreydi. Trafiği birbirine katarak hız sınırlarını zorladım ve elli dokuzuncu dakikada beşinci katta bulunan Emniyet Özel Birim Müdürü yazan kapının önüne gelmiştim. Kapıyı hafifçe tıklatarak içeri girdim.

"Müdürüm?" Müdürümüz Kemal Başaran müdürden öte, amcamdı. Annelerimiz öldükten sonra bana ve Cemal'e kol kanat germiş, bizi en iyi şekilde yetiştirip bu yaşa gelmemizi sağlamıştı. Çoğu zaman Kemal amcamı deli etsek de bize anne babasızlığımızı hissettirmemek için elinden geleni yapmıştı. Durup bakıyorum da Kemal amcamın yer yer aklaşmış saçlarının biraz da sebebi bizdik. Okuldan kaçarak amcamın peşine takılıp, gittiği operasyonlara kaçak girerek kendimizi az tehlikeye atmamıştık. Her seferinde yapmayacağımıza söz versek de yine bildiğimizi okumakta ısrarcıydık. Aslında ben okuldan kaçarken Cemal de benim peşime takılıyordu ve o bunu hiç istemiyordu. Ben ne kadar anarşist isem o da bir o kadar kuralcıydı. Karşıdan karşıya geçerken bile illa o kırmızı ışığın yanmasını bekler, diğerleri gibi yolu boş bulduğunda geçmeye kalkışmazdı.

"Geç kaldın, benim saatime göre iki dakika geciktin."

"Ben yine ne yaptım şimdi? Resmen çocuk gibi ceza veriyorsun bana."

"Sana kaç kere dedim şu operasyonlarda delice işler yapma diye? Kızım sen beni delirtecek misin? Kendine acımıyorsun kızına acı bari. Ya o sırada sana bir şey olsa? Melek'in bir anneye ihtiyacı var, kaç gündür yanına da gitmiyormuşsun."

"Melek beni mi şikayet etti? Aaa bak sen şu küçük cadıya."

"Kız kaç gündür ne seni ne de Cemal'i göremeyince merak edip beni aradı. Ben de okul çıkışına birini gönderip buraya getirmesini söyledim. Birazdan burada olur. Melek gelince akşam izinlisin, sabah trafik ekiplerinin yanına gidiyorsun ve bir hafta boyunca hiçbir operasyona katılmıyorsun. Bu kesin bir emirdir, uymadığın takdirde kendini arşivde bulursun." Bu resmen acımasızlıktı. Amcam olduğu için torpil olayını kesin bir şekilde bertaraf etmiştim fakat bu kez de her olayın faturasını bana kesmekten geri kalmıyordu. Üstüm olduğu için susup kabul etmek zorunda kaldım.

"Anlaşıldı müdürüm, sözünüzün üstüne söz söylemek ne mümkün." Yüzüme sahtelik akan bir gülümseme yerleştirdim ve müdürümün cevap vermesini beklemeden çıkacaktım ki kapı bir anda açıldı. Kızım Melek beni görünce yüzü aydınlandı ve üzerime atılarak sarıldı. Sarılmasına aynı şekilde karşılık vererek sarıldım ve mis kokulumun saçlarından öptüm.

"Demek birileri beni şikayet etmiş ha? Çok mu özledin anneni?" Küçük kızım birkaç santim benden uzaklaşarak başını evet anlamında salladı ve bana tekrardan sarıldı. Doğumdan sonra ilk kucağıma aldığımda yüzü melek gibi parlıyordu, minicik gözlerini açmaktan aciz yüzünde ise bir gülümseme hâkimdi. Bu yüzden adını Melek koydum, adının başına da annemin adını ekledim. Böylece kızımın adı Sabah Melek oldu; sabahlarıma güneş gibi doğan melekti. Şu an on yaşında olmasına rağmen benim için hala ilk kucağıma aldığım gibi küçücük bir melekti.

"Bu kadar uzun süre ayrılma benden, insan biricik kızını özlemez mi yahu? Değil mi büyük amcacım?" Bak hele, resmen amca torun bana karşı komplo kuruyorlar.

Can KırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin