𝐂𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐟𝐨𝐮𝐫

100 19 73
                                    

Luke sınıfına vardığında sırasının etrafında o çocukları gördü. Sırasına yanaştı ve üstüne kazınmış kelimeleri gördü; homo, ibne, birkaç penis çizimi ve edepsiz daha birçok söz.

Luke o an bir şey hisssedemedi sadece yok olmak istedi, görünmez olmak ve geri dönmemeyi diledi.
Hızlı adımlarla sınıfın kapısından çıkıp çıkışa doğru koşmaya başladı. Bahçenin arka tarafına doğru koşup boş bir ağacın önüne çöktü, dizlerini kendine doğru çekip ağlamaya başladı.

Bunları haketmiyordu, kimse sevgisinden ötürü cezalandırılmamalıydı. Kimse duygularından ötürü acı çekmemeliydi.

&&&&&

O sırada Michael müzik sınıfının kapısından koridoru kontrol etti, kimsenin olmadığından emin olunca çıktı. Kimsenin onun piyano çaldığını bilmesini istemiyordu.

Bu özelliğini kendisine saklamaya ve dışarı vurmamaya çalışıyordu. Dışarıya her zaman sert gözükmeye çalışıyordu ve bunu yapıyorduda.

Dersi için sınıfına girmiş, pencere kenarındaki arka yerini almıştı. Hocanın gelmesini beklerken, yüzünü cama döndü ve bahçede ağlayan Luke'u gördü.

Tanımadığı o çocuğu ikinci kez bu halde görmek onu iyice meraklandırmıştı ve hoca gelmeden sırasından kalktı ve çıkışa doğru ilerledi.

Hıçkırık seslerinin yaklaştığı her saniye Luke'a yaklaştığını anlamıştı. Yüzünü gizleyen Luke'un yanına vardığında hiçbir şey demeden yanına oturdu ve sırtını ağaca verdi.

Luke pozisyonunu bozmadan yanına gelen kişiyi görmek için yüzünü yerden kaldırdı ve hafifce sola döndü. Michael'ı görmeyi kesinlikle beklemiyordu, doğrusu kimseyi görmeyi beklemiyordu.

Gözyaşlarını silerek konuşmaya başladı.

"Burada ne işin var? Derste olman gerekirdi."

"Evet senin de öyle. Ama burada durmuş kendine acı çektiriyorsun."

"Ne zamandan beri insanlar duygularından ötürü cezalandırılıp ağladıklarında kendilerine acı çektirmiş oldular?
Ben kendime acı çektirtmiyorum, sadece bu içinde olduğum durum beni üzüyor o kadar."

"Anlatmak ister misin? Biliyorum hiç tanımadığın birine özelini açmak garip gelebilir ama belki yararı olur."

Luke kollarını bacaklarına dolamış halde Michael'a bakmaya devam ediyordu. Gözleri çok güzeldi ve bu kadar düşünceli olması onu daha da zorluyordu. Ona gerçekleri anlatamazdı herhalde.

Susmak dışında bir şey yapmadı, kendisini kötü hissediyordu ve konuşabileceğini sanmıyordu.

"Pekala sanırım konuşacak halin yok" diyerek Michael ayağa kalktı. Arkasını dönüp ilerleyecekken Luke'un sesi onu durdurdu.

"Çok güzel piyano çalıyorsun."

Michael olduğu yerde durup Luke'a döndü şaşırmış bir şekilde eski yerine geri döndü.

"Bunu, bunu nereden biliyorsun?"

"Seni birkaç kez müzik sınıfında gördüm, ve dinledim oldukça güzeldi."

"Güzel, şimdi bunu kimseye söyleme."

"Ne, neden?"

"Çünkü istemiyorum, bunu kimsenin bilmesini istemiyorum. Eğer söylersen bende senin şiirini yayarım."

"Beni tehdit mi ediyorsun? İstediğini yap, artık umrumda değil. Ayrıca şiirimin sende ne işi var?"

"O gün bana çarptığında düşürmüştün, bende aldım. Doğrusu hoşuma gitti, güzel yazmışsın. Yazdığın kişi şanslı olmalı."

"Teşekkür ederim. Yazdığım kişi şanslı mı bilmem, hep dayak yiyorum."

"O çocuklar senden ne istiyor?"

"Bilmem, sadece benim gibilerin olmamasını sağlamaya çalışıyorlar."

"Senin gibiler mi? Yani duygularını kelimelere döken harika bir kalbe sahip olanları mı?"

Luke buruk bir şekilde gülümsedi. Ellerini önünde birleştirip kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır. Yanlış kişiye tutulanları kastettim."

"Yanlış kişi mi? Bağlandığın kişiyi sen seçemezsin, bir yerden sonra o seni gelip bulur."

"Evet ama bu kişi kendi cinsinden biri olunca biraz dikkat çekebiliyor."

"Bunlar saçmalık. Sevgide cinsiyet olmaz, evet bunu insanlara anlatmak zor. Onlar kalplerini dondurmuş varlıklardan farksız oluyorlar. Onlar yüzünden kendinden çekinme ya da saklanma."

Luke şaşırmıştı, bu itiraftan sonra Michael'ın oradan çekip gitmesini beklemişti. Ama o bırakın gitmeyi, şaşırmamış hatta tavsiye vermişti. Luke mutlu olmuştu, sevdiği çocuğun düşünceleri onu rahatlatmıştı.

"Peki o zaman sen niye kendini saklıyorsun? Harika piyano çalıyorsun bunu herkes bilse ne olabilir ki? Seni aşağılamaz tam tersine bunu güzel bulurlar."

"Ben sadece böyle rahat ediyorum, evet bu beni ben yapan şeyse bile o zaman bunu herkese açamam. Sadece değer verdiklerim bilse yeterli, başka kimseye ihtiyacım yok."

İkiside önlerine baktılar ve kısa bir sessizlik oldu. Ardından sessizliği bozan Michael oldu.

"Şiirini kendi bestemde kullandım, açıkcası çok beğendim. Senin için bir sakıncası yoktur umarım."

Luke duyduğu cümle karşısında heyecanlanmışt. Bunu biliyordu ama Michael'ın ağzından duymak onu heyecanlandırmıştı.

"Hayır sakıncası yok, ama sözlerimin sende nasıl durduğunu görememem haksızlık gibi."

Michael tebessüm etti ve devam etti.

"Doğru, o zaman çıkışta yanıma gel ve sana çalayım."

Luke heyecanlanmıştı, şuan boş bir yere gidip çığlık atmak istiyordu. Teklifini kabul edip ayaklandı, veda edip uzaklaşırken Michael arkasından bağırdı.

"Hey adını hala bilmiyorum"

Luke, Michael'a dönüp geri adımlarla yürürken yanıtladı.

"Luke. Luke Hemmings."

Ulalume | mukeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin