2.1 (dava)

1K 80 182
                                        

hayal gücünüzü açık tutun

***

"Jooohnn!"

Sonunda elindeki kalın, eski ve kırmızı ciltli kitabı sertçe kapattı ve bir eliyle havada uçuşan tozları uzaklaştırdı Sherlock. Dizüstü bilgisayardaki youtube videosunu da kapatıp bilgisayarı önünden çekti. John'dan cevap gelmeyince tekrar bağırdı.

"Bittiiiii."

Sonunda elinde daha ince, ciltsiz bir kitapla salonda göründü John. Odasında açık olan bilgisayardaki videodan hala sesler geliyordu. Kaşları kitapta yazılanlara çatılmış, yatağında uzandığı için sabahlığı kırışmıştı. Kafasını kaldırıp kendisine sırıtan sevgilisine baktı.

"Gerçekten mi? Yani şimdi...tamamen...gerçekten bitti mi? Bu kadar kolay mı?"

Sherlock ilgisizce omuz silkti.

"Bir haftadır üzerinde çalışıyoruz John. Zaten biraz aşina olduğum bir dildi. Aslında 4 gün önce bitirmiştim ama sana biraz daha zaman vermek istedim."

Ağzı şaşkınlıkla açılırken Sherlock'un karşısındaki yerini aldı.

"Ama ben..ben henüz alfabeyi bitirdim.."

Sherlock kaşlarını çattı.

"Ve..Ve birkaç günlük cümle öğrendim. Bilirsin...'Merhaba, güle güle, memnun oldum, nasılsın?, iyi günler, teşekkür ederim, adın ne?'.."

Elindeki kitabı masanın üzerinde sürükleyerek Sherlock'un görüş alanına soktu.

"Ama hala şu harfi anlamadım..Üzerinde çizgi olan g? Nasıl okuyacağım ki? 'Okretmen?' "

Sherlock bir kahkaha patlattı.

"Hayır..Onun yerine y'yi kullan." dedi Sherlock hala gülümserken.

"Hmmm..Peki. 'Oyretmen' gibi mi?" yavru köpek bakışlarıyla Sherlock'a bakıyordu.

Karşısındaki adam sabırlı bir öğretmen edasıyla kendisini izliyordu.

"Evet, daha iyi. Ama 'o' değil 'ö' ."

Sherlock gülümserken bir elini John'un ağzının kenarına koyup okşadı. Sonra çenesini tutup ağzını açtı ve kendisi konuşurken John'un dudaklarını oynattı.

" 'Ö.' "  dedi John dudaklarını gereğinden fazla büzerek.

Sherlock bu görüntü karşısında John'un çenesini daha sert tuttu ve karşısındaki özenle kıvrılmış dudaklara uzanıp bir öpücük kondurdu. Elini geri çekerken John zevkle kapattığı gözlerini yavaşça açtı, ikisi de gülümsüyordu.

"Anladın mı?" Sherlock tekrar ciddiyetle öğretmen edasıyla konuşuyordu.

"Evet..Yani sanırım."

John başka bir sayfaya geçti.

"Yani...Şunu okurken..." sayfada altı defalarca çizilmiş kelimeyi gösterdi.

... 'yay' diyebilirim?"

Sherlock derin bir nefes aldı.

"Diyemezsin John..Bu başka bir anlama gelir."

John üzülerek dudak büzdü.

"Hadi ya."

Onu teselli edercesine gülümsedi sevgilisi.

"Sorun yok. Hem dava çözmeye gidiyoruz, yemek programına değil.Biliyorsun...Bu benim için gerçekten önemli bir dava. Bir şeyler...hissediyorum..."

John anlayışla kafasını salladı.

"Anlıyorum...Sence aradığın şeyi Türkiye'de mi bulacaksın?"

Sherlock kafasını önüne eğip bakışlarını kaçırdı. Masanın altındaki elleriyle oynamaya başladı.

"Bilmiyorum John...Ama hissediyorum, inan bana...Mycroft'un küçükken burayla ilgili hikayeler anlattığınu hatırlıyorum...Burası olmalı.Kızıl Sakal'la...kabuslarımla yüzleşmem gerekiyor...Davayı bu yüzden aldım."

"Sorun değil. Hem en kötü 'lahmacun' yer döneriz." dedi John samimiyetle.

"Sen onu nereden öğrendin?" derken kafasını kaldırdı Sherlock. Alnı merakla kırışmıştı.

"Aç kalmayı istemem doğrusu. Hem Türk mutfağının güzel olduğunu duydum. Denemeden gidemeyiz."

Sherlock hafifçe gülerken John'a dikkatlice baktı. Saat gece yarısını geçiyordu ve günlerdir uykusuz olduklarından göz altları şişmiş, koyulaşmıştı. Yorgun gözlerle ona bakan erkek arkadaşını daha fazla uykusuz bırakmak istemedi.

"Hadi, gel. Biraz uyuyalım. Birkaç saate uçağımız var." dedi ayaklanıp bir elini John'a uzatırken.

"Şöyle deliksiz bir uyku iyi olurdu." dedi John Sherlock'un elinden destek alıp ayağa kalkarken.

Sherlock adımlarını yatak odalarına yönlendirdiğinde deliksiz lafına kıkırdarken John çoktan kendisinin kolları altına sokulmuştu.

Kolları altında kedi gibi mırlayan sevgilisinin saçlarına bir öpücük kondurdu ve yatak odalarının kapısını kapattı.

Hala açık olan bilgisayarı kapatıp yatağa iyice yayıldıklarında John Sherlock'a tekrar sokuldu. Üstüne çarşafı örttükten sonra gece lambalarını kapattı ve John'a sıkıca sarıldı Sherlock. Gergindi, hiç uykusu yoktu.

"Sence nasıl olacak..? Türkiye...Nasıl bir yer?" derken gözleri kapanmıştı John'un.

"Bence çok eğleneceğiz." Sherlock da gözlerini kapatmıştı şimdi.

"Hmm.."diye sessiz bir mırıltı çıkardı John. Sesi iyice azalıp uykuya dalarken devam etti.

"Tam olarak...nereye gidiyorduk..?"

Sherlock da uyumak için büyük çaba sarf ederken cevap verdi.

"Güneşe ateş edilen şehre, Adana'ya."

***
IRMAĞININ AKIŞINA ÖLÜRÜM TÜRKİYEM🧿🇹🇷

(devam edecek)

John H. Watson HolmesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin