Heyyoooo! Ben geldim hoş geldim, hepinize selam selam selaaaaammm. İlk bölümümüz hazır ve tek eksik olan sizin bu bölümü okumamış olmanız...
Sizden bir ricam olacak. Bu hikayeye ne zaman başladıysanız şu an buraya tarihini ve saatini yazar mısınız? Ufak bir rica :)))
Şimdi ise, hepinize keyifli okumalar^^
1. Bölüm: Daire 8.
*Bi çaresi bulunur çıkmazların, bi uyuyup uyanalım."Günlerden pazartesi, haftanın ve yeni hayatımın başlangıcının ilk günündeyim. Her iki elimdeki valizlerimi zorla yeni binama sokup asansörün önünde durdum. Daha ben hiçbir tuşa basmadan kapıları açılan lüks asansöre karşı, "Vay canına..." deyiverdim. Zorla sığdığım valizlerimle birlikte dairemin bulunduğu katın numarasına basıp yuvarlak tuşun yeşile boyanışını izledim ve tam şu an sizin "Bundan sonra hayatını geçireceğin yeni evine sadece iki valiz eşyayla mı taşınıyorsun?" dediğinizi duyar gibiyim. Fakat bilmediğiniz bir şey var, valizlerimden sadece biri kıyafetlerimle dolu, diğeri bir laptop, bir sürü dergi, mantar panolarım, ofis malzemelerim ve bir sürü ufak tefek eşyamı taşıyor. Yani sandığınızdan daha az eşyayla taşınıyorum. Ben kendi ufak tefek eşyalarımı hazırlarken anlaştığım bir mimar bir hafta gibi kısa bir sürede evin eşyalarını döşemiş ve evi sadece benim iki valizimi alıp geleceğim şekilde hazır hale getirmişti. İşinde detaycı olduğunu nevresimlerime kadar alışından anlamıştım. Kapı açıldığında asansörden zar zor inip koridorda ilerledim.
"Daire 8..." diye mırıldandım kendi kendime. "Yeni evime hoş geldim..."
"Umarım, bu son evimiz olur Derin..."
Evet, tanıştırayım. Bu benim iç sesim. Kendisini sevmiyorum. Her işime burnunu sokma gibi bir huyu var. Her lafıma mutlaka bir cevabı vardır. Bir ameliyatla içimizdeki sesi aldırabilseydik kendimde değiştireceğim ilk şey bu olurdu. Gerçi kendimle ilgili değiştirmek istediğim bir sürü şey var. Ama bunları yapabilmek için zaman gerekiyor ki o bende bir gram yok...
"Merhaba..." diye mırıldanarak kendi kendimi karşıladım ve kapıyı kapatıp valizlerimi salonun ortasına bırakıp evin içinde öylece bir göz gezdirdim.
"Garip..." diye mırıldandım kendi kendime.
"Çok garip..." diye tamamladı iç sesim. Sanki bu eve adımımı attığım ilk andan beri kendimi çok şeyde gibi hissetmiştim. Şeyde...
"Evde?" İç sesimin beni yanıtlamasıyla şaşkınlıkla başımı salladım.
"Aynen öyle..." dedim etkilenmiş bir sesle. "Sanki yıllardır bu evde yaşıyormuşum gibi."
Gri koltuklarım, mavi duvarlarım, koltukların arasına konulmuş üç bonsai çiçeğim, zebra perdelerim, özenle yapıldığı belli olan yuvarlak koca yemek masam, mumlarım, loş ışıklarım, abajurum, evin diğer bölümleriyle alakası olmayan beyazla bezenmiş yatak odam... Bu ev o kadar bendi ki anlatamazdım size. Her bir detay için ayrı ayrı uğraşmışım gibi. Her bir aksesuar için günlerce mağaza mağaza gezmiş ve en bana uygun olanı bulmuşum gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Gölge
Teen FictionDerin internet üzerinden kendi kendine açtığı sayfasında paylaştığı dergi sayesinde kısa süre içinde tanınan bir grafik tasarımcı olmuştur ve milyonlarca takipçiye ulaşmıştır. Şimdi ise hayatının onu sürüklediği yeni yolunda yeni bir maceraya adım...