Merhaba sana, size, hepinize. Uzun bir zaman oldu bir şeyler paylaşmayalı. Sizden uzak kalalı.
Amaaaaaaa, geri döndüm!
Umarım iyisinizdir, çünkü bu sıralar iyi olmaya ihtiyacınız var. Kendinize iyi bakın.
Şimdi sizi bu güzel bölümle başbaşa bırakıyorum. İyi okumalar canlarım!
---
2. Bölüm: Menekşeler
*Bugün mutluyum, ama birazdan geçer.*"Hemen geliyorum." diye konuşup telefonumu almak için salona doğru hızlı adımlarla ilerledim. Koltuğun üzerinde unuttuğum telefonumu cebime koyup hemen kapıda bekleyen Barış'ın yanına gittim. Evet evet, gerçekten onunla bestesini dinlemeye gidiyordum. Asla iç sesime nispet olsun diye değil...
"Geldim." diye seslendim geldiğimi belli etmek istercesine.
"Aynen, o anlamadı çünkü geldiğini. Salak ya..."
Gözleri beni bulduğun da kapının önünden yana doğru çekilip geçmem için bana yol açtı. Kapıdan geçip onun yanında durduğumda kapıyı kapatıp eliyle merdivenleri işaret etti.
"Gidelim..."
Yan yana yürüyüp sessiz geçen kısa bir sürenin ardından Barış'ın dairesinin önüne geldiğimizde kapının önünde durduk. Barış cebinden anahtarını çıkarıp kapıyı açtıktan sonra içeriye girip boş boş etrafıma bakındım. Barış kapıyı kapatıp ne yapacağını bilemeyen bana tereddüt ederek bakıyordu.
"Bir sorun yok değil mi?" diye sordu bana endişeyle.
"Hayır..." diye mırıldandım onun tedirginliğini hissedip rahatlatmak isteyerek. "Sadece bir an ne yapacağımı bilemedim."
"Anladım." Diye mırıldandı kısık bir sesle. En azından suratında ki o endişe eden ifade kaybolmuştu. Üzerindeki ceketi çıkarıp askılığa astıktan sonra bana doğru döndü.
"Kendime kahve yapacağım. Sende içer misin?" diye sordu.
"Ne içer miyim?" diye sordum anlamayarak.
"Kahve." dedi kaşlarını kaldırıp soru sorar gibi ağır ağır tekrar ederek. Başımı salladım.
"Olur..." diye yanıtladım onu.
"Tamam, ben kahveleri yapıp geliyorum. Eğer üşümezsen balkona geç istersen. Beste defterim ve gitarım orada."
"Tamam." Barış mutfağa doğru ilerlerken ben tedirgin adımlarla salona doğru ilerledim. Balkona doğru geçeceğim sırada salonun bir köşesinde duran kocaman beyaz piyano gözüme çarptı. O kadar büyük ve güzeldi ki nasıl çalındığını bilmediğim tuşlarına basıp sesini duymak istemiştim. Beyaz ve gözüme çok asil gelen bu piyanonun parasını tahmin edemiyordum. Dudak uçuklattığı kesindi. Balkonun kapısının hemen karşısındaki duvarda ise normal gitar büyüklüğünde dizayn edilmiş bir dekorasyon vardı. Etrafı ışıklarla çevriliydi ve şu an içeriyi aydınlatan loş ışık oradan geliyordu. Gitarın içine yerleştirilen raflarda ise küçük çiçekler vardı. Sanırım benim için işim neyse, onun için de müzik oydu. Onlara bakmayı bırakıp Barış gelmeden balkona çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Gölge
Fiksi RemajaDerin internet üzerinden kendi kendine açtığı sayfasında paylaştığı dergi sayesinde kısa süre içinde tanınan bir grafik tasarımcı olmuştur ve milyonlarca takipçiye ulaşmıştır. Şimdi ise hayatının onu sürüklediği yeni yolunda yeni bir maceraya adım...