3. Bölüm: "14 DRN 87"

12 4 14
                                    

Merhabaaa <3

Gazi sayılmalıyım... Bu kadar uzun süre hangi yazar bölüm atmamış...

Bu bölümü yaşayarak yazıverdim, sizde hissediverin gari ajshhajjahs

İYİ OKUMALAR, BOL VOTE BOL YORUMLAR...

İYİ OKUMALAR, BOL VOTE BOL YORUMLAR

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


3. Bölüm: 14 DRN 87
*Bir şey eksikmiş... Tamamlanınca anladım.*

Hayatın bana öğrettiği bir çok şeyden sonra küçük bir kafesin içine hapsetmiştim ruhumu. Duygu içerebilecek her olaydan kaçmış, her ilişkiden uzak durmuştum. Bir darbeyi daha kaldıramayacağımdan yapmıştım bunu. Beni bir kere daha derinden sarsacak her işten elimi ayağımı çekmiştim. Kendi kendime yemek yiyebilmeyi, kendimle sohbet edebilmeyi, tek başıma sinemaya gidebilmeyi öğrenmiştim. Zordur. Gerçekten bazen bunları göz önünde yaparken kendi kendinizi sorgular duruma geliyorsunuz. Hiç bir anormallik yokken, sanki varmış gibi hissediyorsunuz. Ve bunu size hissettiren insanların sorgulayan bakışları oluyor. Sanırım güçlüydüm. Bu hayatta kimseye ihtiyaç duymadan tek başına yaşayabilmek bir güçtü benim için.

Peki ya kendi kendimi kendimle bırakmamak için nasıl mı oyalıyorum? İşim ve gözümü bürüyen başarı hırsı yeterli oluyor...

Koray'ın da söylediği gibi; Sen ve senin şu iş aşkın...

Unutma, güçlü kalman için, acıya ve yalnızlığa ihtiyacın var. Acı ve yalnızlık, bu hayattaki en büyük öğreticilerdir.

Zihnimdeki bulutlar birer birer dağılırken bana ulaşmaya çalışan sese odaklanmaya çalıştım. Kendimi buzlarla dolu bir havuza itilmiş gibi hissediyordum.

Üşüyordum.

"İlk defa kışın balkonda uyuyan bir deli görüyorum. Derin, çabuk kalk! Senin ne işin var burada?"

Kulaklarıma ilişen ama benim boğuk boğuk duyduğum bu ses Koray'a aitti. Sinirli oluşunu burnundan solumasından bile anlayabiliyordum. Ama yine de gözlerimi açamadım. Bir baskı yapılıyormuşçasına ağrıyordu gözlerim.

"Derin kime diyorum?"

Aniden alnıma bastırdığı soğuk eliyle gözlerimi açıp kısık gözlerle Koray'a bakmaya çalıştım.

"Kızım sen yanıyorsun ya..." diye mırıldandı, ben daha ne olduğunu bile anlayamazken. Beni kollarımdan çekip ayağa kaldırmaya çalışırken, "İyiyim ben." diye mırıldandım. Yavaşça ayağa kalktığımda belimden destek veriyordu bana, düşerim diye.

"Hayır, değilsin. Hemen hastaneye gidiyoruz." Dedi tahammülsüz bir sesle.

Başımı hızla iki yanıma sallarken sarhoş sesimle, "Hastaneye gitmek istemiyorum." diyerek itiraz ettim.

"Neden?" diye sorduğunda balkondan çıkmış salona girmiştik. Mutfaktan gelen enfes kokular saçma bir şekilde midemi bulandırmıştı. En ufak bir gripte bile burnum çok hassaslaşıyordu. Bundan nefret ediyordum.

Beyaz Gölge Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin