Her ne kadar birbirimizden ayrı bir bayram yaşasak da hepimizin gönüllerinin bir olduğunu biliyorum. Nice mutlu bayramlara birlikte girmek dileği ile bayramınızı en içten dileklerimle kutluyorum. İyi bayramlar...
Gecenin karası, günün ilk ışıltılarıyla sessizce dans ederek, yerini yeni güne devrederken, günün kızıllığı da yavaş yavaş gökyüzünde yerini almaya başlamıştı. Bu saatlerde deniz, ışıltılarla süslü yakamoz elbisesini çıkarmış, yerine mavi gelinliğini salına salına giyiyordu.
Sabahın ürperten serinliğinde gözlerini manzaraya dikmiş, sessizce duran adam aslında karşısındaki güzellikten bihaberdi. Ne önündeki muhteşem güzellik ne de yatağında kendisini bekleyen kadın umurundaydı. Gözlerini ufuk noktasına dikmiş, hayatının en güzel günlerini düşünüyordu. O günler çok uzaklarda kalsa da ne benliği ne de kalbi unutmasına izin veriyordu. Sigarasından derin bir nefes çektikten sonra, yüzünde acı bir gülümseme peydah oldu. Hastalarına ilk söylediği söz 'sigarayı hemen bırakmalısınız.' olurken, yıllardır bu zıkkıma kendisini görünmez zincirlerle bağlamıştı. Ne kadar yanlış olduğunu bilse de zor günlerinde kuvvet aldığı, tek sessiz dostu olarak görmüş ve ondan destek almıştı. Halbuki bir doktor olarak o da bunun külliyen yalan olduğunun farkındaydı ama ne çare, yalnızlığına Çağdaş ve sigaradan başka merhem olan dostu olmamıştı.
Nasıl bu hale geldiğini ve nefes almaktan başka bir işe yaramayan bu hayatı neden yaşadığını bilmiyordu. Oysa bundan birkaç yıl öncesi ne kadar da mutluydu. Deliler gibi seviyor ve seviliyordu. Ya da ahmakça sevildiğini düşünüp kendini kandırmıştı. Ciğerlerindeki dumanı dışarı verirken; sevildiğime ne kadar da inanmıştım diye düşündü. Nerede ve nasıl bir yanlış yaptığını yıllardır düşünüyor ama bir türlü bulamıyordu. Zaten bulsa da hiçbir şey değişmeyecekti. O kendi isteği ile bile bile bu karabasanın içine girmeyi kabul etmişti. Başını yana doğru çevirdi ve yatağını paylaştığı kadını süzdü. İçinde en küçük bir sevgi kırıntısı dahi hissetmediği bu kadınla yıllarını geçirmişti ve geçirmeye de devam edecekti.
"Peki neden?" diye homurdandı. Neden bunca yıldır bu kadını çekiyordu? Gurur! Lanet olası gururu yüzünden bu kadınla evlenmişti. Sevdiği kadın tek bir iz bile bırakmadan çekip gittiğinde, ayakta kalmak için tek tutunduğu şey gururu olmuştu. Gururu yüzünden sevdiği kadını aramamış, ona neden onu terk ettiğini sormamıştı. İstese nerede olduğunu birkaç gün içinde rahatlıkla bulurdu ama kırılan gururu buna engel olmuştu.
Elinde hissettiği yanma hissi ile izmariti kül tablasına bastırdı ve balkondan içeri girdi. Bu saatten sonra uykunun ona uğramayacağını bildiği için, banyoya geçip hızlıca duşunu aldı ve giyindi. Henüz erken olmasına rağmen, bavulunu aldı ve sessizce evden ayrıldı. Evden çıkar çıkmaz içine derin bir nefes çekti. Bu eve her girdiğinde görünmez bir elin boğazına yapıştığını hissediyor ve dakikalar sanki saatler kadar uzun geliyordu. Karısının yapmacık işveleri ve tavırları adamın midesini bulandırıyor ama o verdiği sözden geri dönemiyordu. Değil ona dokunmak aynı yatağı paylaşmak bile ona işkence gibi geliyordu. Evden dışarı çıktığında ise bir anda özgürlüğüne kavuşmuş mahkumlar gibi özgür hissediyordu.
"Bir ömür sevmediğim kadınla nasıl geçecek?" diye söylendi. Nasıl geçeceğini bilmiyordu ama bu evliliğe onay verdiği için çok pişmandı. Sevgili validesi ölüp bayıldığı, evlenmesi için yalvardığı kadının şimdi suratına dahi bakmazken, o bu kadınla yaşamaya mecburdu. O zaman başka gelin asla istemem diye önüne ket çeken kadın, "Bu kızın soyu sopu belli, ailesi de tam ailemize göre, karşında pırlanta gibi bir kız dururken, soyu bile belli olmayan bir köylü kızına soyadımızı asla veremezsin. Buna ölsem de izin vermem." diyerek savaş boyalarını kuşanan kadın, şimdi yere göğe koyamadığı gelinine selam dahi vermiyordu. Annesi verdiği yanlış kararın şimdi farkına varmış olsa da aynı kendisi gibi gururuna yedirip, yanlışını kabul edemiyordu. Çünkü o da oğlunun ne kadar mutsuz olduğunun farkındaydı ve eğer yanlışını kabul ederse, tek evladının mutsuzluğuna sebep olduğunu da kabul etmiş olacaktı. Aslında mutsuzluğunun annesi ile ilgisi yoktu. Mutsuzluğunun tek sebebi onu yarı yolda bırakan kadındı.