*Plan başladı. *
'Güneş, doğmak için Ay'dan vazgeçmişti. Ay, Güneş için batmayı göze almıştı oysa ki. Nankördü Güneş. Kendisi için sevdiğini harcamıştı. Fedakardı Ay. Sevdiği için kendini harcamıştı. Aydınlık, karanlıkla savaşmıştı, ön plana çıkardığı nesneler için. Karanlık, aydınlığa beyaz bayrak sallamıştı, ön planda olan nesneleri için. Ama ikisi asla bir araya gelemeyecekti.'
"Sana kaç kere söyleyeceğim?! Ateş nerede? Bana hemen söyle küçük kız! Yoksa seni burada gebertirim. Şimdi tekrar soruyorum. O Ateş denen adi nerede? Şimdi cevap istiyorum. Hemen!"
Deniz ağlaya ağlaya yaklaşık yarım saattir aynı soruyu cevaplıyordu. Cevabını biliyordu. Ama bunu yapamazdı. Ve yapmayacaktı da.
"Gerçekten bilmiyorum. Bilsem de sana söylemem zaten. Beni rahat bırak!"
Ve bir tokat daha.
"Lütfen, gerçekten... Bi-bilmiyorum... "
"Seni yalancı küçük aptal! Buna inanacağımı düşünmüyorsun herhalde. O senin ikizin elbet biliyorsundur!"
"Bilmiyorum..."
Ve bir tane tokat daha geldi. 2 saattir yediği dayağı saymazsa altıncı tokattı bu. Ağzına kan tadı geldi bu sefer. Ateş için kendini feda ediyordu. Ağzında ki kan tadı giderek artıyor ama Deniz asla Ateş'in yerini söylemiyordu. Çünkü birbirlerini korumaları gerekirdi, değil mi?
"Sana son bir kez sorucam Deniz! O Ateş nerede? Yoksa seni öldürürüm! Yemin ederim öldürürüm. Onun gibi biri için ölmeye değer mi? Söyle!"
Deniz suskun kaldı. Çok korkuyordu. Ne yapacağını bilemedi. Ama bir planı vardı.
"Bana eğer bir bardak su getirirsen daha iyi konuşabiliriz. Şu halime bak!" Yüzünde ki kanı göstererek.
"Tamam, bekle burada." Dedi adam. Ve mutfağa doğru adım attı.
Plan başladı.
Deniz etrafına baktı. Yanında ki sandalyenin üstünde bir CD vardı. Arkasında bağlanmış olan elleri ona yetişmeye çalıştı. 'Biraz daha... Az kaldı... Evet! Başardım' dedi içinden. Şimdi CD ellerinin arasındaydı. CDyi kırdı. Ve keskin kısımlarını ince ipe sürttü. Yapabildiğince fazla hareket ettirdi. Ve ip en son Deniz'in ellerini iki yana doğru güçlüce açmasıdan dolayı koptu. Adam odaya girdi. Genç bir adamdı. Kahve gözleri, dalgalı siyah saçları vardı. 181 boyunda yaklaşık 79 kiloydu. Deniz'in onu alt etmesi çok zordu. Hatta imkansızdı. Ama Deniz imkansızları severdi.
"Al iç bakalım. Ama sonra söyleyeceksin. Anladın mı beni?!" Dedi adam sinirli sinirli. Şeytan gözü vardı sanki adamda. Tek emirle gözünü kırpmadan silahın namlusunu çekebilecek biriydi. Sağ kol, emir kolu, pis işlerini halleden ya da nişancı... Siz ne derseniz... Her şeyi kenara koysak bile adam pis işlerin içine bulanmış biriydi. Belliydi.
Deniz adamın elinden suyu alıp içti. Ağzında ki kan midesine geri dönmüştü. Bunun üzerine Deniz bir kere öğürdü.
''Pislik yapma! Zaten senin Ateş ile ne ilgin var anlamadım ama! Aşık mısın kız yoksa sen buna?" Adamın iğrendirici bakışları altından Deniz gözünü devirdi. Adam pis pis gülüyordu.
"İkiziz biz! Ne aşkı? Bu senin bacınla aşk yaşaman gibi bir şey. Ağzından çıkan her şeyi kulağına sokmaya ikna et!" Dedi Deniz adamın pis gülüşüne karşılık vererek. Kaçmalıydı. Bunu yapmalıydı. Yoksa bu tanımadığı adamın ellerinden gelen ölümle gidecekti. Hayır, buna asla izin vermezdi Deniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Denizinde Sönermiş
Ficțiune adolescenți" Tam karşımdasın Deniz. Senin gözlerine baktıkça kendimi görüyorum. Kendi gözlerimi. Tam karşımdasın ama sana dokunamıyorum. Ne kadar saçma değil mi? Adında boğulmak istiyorum Deniz. Denizlerinde boğulmak. Çünkü bilirsin Ateş Denizinde Sönermiş..."...