6. BÖLÜM

23 2 0
                                    

* Seninle yepyeni bir yol mu? *

' Kendine hiç sordun mu? Nereye gidiyorum ben, diye. Kendinden nefret mi ediyorsun? Etme. Pes mi edeceksin? Asla buna izin verme. Çünkü geleceğe gidip kendine bakabilsen, keşke devam etseymişim diyeceğin şeyler yaşayacak olabilirsin. Gençsen hayatını yaşa. Çık dışarı eğlen. Çünkü zaman asla böyle geçmez. Evde oturup ptt yapman hiçbir gelişme vermeyecek sana. Aksine belki zarar verecek. Toparla kendini sen güçlü birisin. Toparla kendini göster dünyaya gücünü...'

3 hafta sonra...

Deniz Dikili'den ayrılalı tam iki hafta oldu. Gitmeden önceki o bir haftayı tamamen Ateş'le geçirmişti. Her gece dışarıda sanki son geceleriymiş gibi eğlendiler. Kumsalda ateş yakıp dans ettiler. Her sabah beraber Limon Kafe'ye gidip kahvaltı yapıp okey oynadılar. Ateş ve Deniz hep aynı takımdalardı. Çünkü onlar birbirlerini tamamlamışlardı. Onur ve Berat çok alışmışlardı Deniz'e. Deniz her gün içinden 'lütfen bu yaşadıklarım rüya olmasın' diye dua ediyordu. Her gün sıkı sıkı sarılıyordu Ateş'ine. Sanki elinden tekrar alacaklarmış gibi. Daha çok bağlandı kardeşine. Daha çok güvendi. Daha çok sevdi. Ve tamamladı onu.

Ateş, Denizi'nden ayrılalı tam iki hafta oldu. İşkence dolu iki hafta. Anne babasının sahte gülüşleri arasında iki hafta... Bu iki hafta boyunca sürekli Deniz'i aradı gözleri Limon Kafe'de. Oturduğu boş sandalyeyi izledi dolu dolu. Hatıralarını göz önüne koyup izledi hepsini teker teker. Anlaşmışlardı. Yarın için, 18 Kasım için. Yarın çıkacaklardı yolculuklarına. Tüm planları yapmışlardı. Ve Ateş şuanda arabasında İstanbul'a doğru ilerlerken planı kafasında kurcaladı. Aslında gayet basitti. İlk önce asıl memleketlerine gideceklerdi. Yani Giresun'a. Tam bunlar olurken Ateş'in telefonuna Deniz'den mesaj geldi.

"Nerdesin? Yollar nasıl?" Deniz evinde valizlerinin yanına çökmüş son kontrolleri yapıyordu.

Ateş Deniz'in bu anaç davranışlarını çok seviyordu. Güvende hissediyordu kendini. Yolda mesaj atmak yerine aradı diğer yarısını. Deniz üçüncü çalışta açtı.

"Yoldayım güzelim. Yazamadım o yüzden. Yaklaşık yarım saat yolum kaldı. Hazır mısın sen?" Deniz son kez etrafını kontrol ettikten sonra,

"Hazırım. Hatta sana bir süprizim var. Ama söyleyemem. Gelince görürsün..." Ateş heyecanlanmıştı.

" O zaman merakla bekliyorum." Deniz kulağında Ateş'in gülmesini duyunca içi ısındı. Yıllardır duyduğu o sahte gülüşleri geçirdi tek tek içinden. Annesinin, babasının, arkadaşlarının... Deniz'in düşünceleri, su gibi aktı gitti gözlerinden. Annesi ve babası gelmemişi Almanya'dan. Yine bırakıp gitmişleri onu tek başına. Her zaman ki gibi...

Deniz derin derin düşündü, onları bırakıp gitmek çok koyuyordu ona. Bir mektup bırakıp gitmek istedi. Biliyordu. Ne kadar zor olacağını içten içe biliyordu. Uzun uzun düşündü. Arkasında bırakacağı fotoğraflara, yerde bıraktığı yıllardır değişmeyen babaannesinden hatıra halıya, mutfakta yediği son yemekte ki tabaklara, Fransa'ya gittiklerinde aldığı duvarın yarısını kaplayan tabloya, babasının annesi için aldığı saksıda duran menekşeye baktı. Dokunamadı, sadece baktı. Çekmecesinden uyku günlüğünü eline alıp bir sayfa kopardı. 'elveda..' diye veda etti günlüğüne . En son yazdığı rüyaya baktı. En son yazdığı rüya Ateş'i gördüğü rüyaydı. Şimdi Ateş'iyle beraber sonsuz bir yolculuğa çıkacaktı.

Deniz mektubunu yazarken, Ateş trafikte Deniz'ine ulamaya çalışıyordu. 'ne kadar çok insan...' diye geçirdi içinden. Dikili sadece yazın araba dolardı. Ama bu kadarı fazla gelmişti ona. Göz kirliliği derdi her zaman arabalara, her yeri gereksiz kaplayan evlere. Şuan onu bile düşünemiyordu çünkü Deniz'iyle buluşacak ve onunla geçirecekti günlerini. Onu düşündü tüm yol boyunca. Dakikalar kalmıştı kanıyla, gerçeğiyle buluşmasına.

Ateş Denizinde SönermişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin