Bölüm 1

4.4K 140 4
                                    

Fiyuuuu ben geldim efenim ilk bölüm ile.. Varsa bi Hayırlı Olsun'unuzu alırım :D Sevdaluk ile benzer gibi olan ama aslında benzer olmayan bir hikaye ile sizinleyim. Bu hikayede aşk çok ve aşk karşılıklı :) Çokta uzun sürmeyecek samimi, sıcak bir hikaye yazmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz. Ve baştan söylemeliyim ki Mutlu Son'lu bir hikaye.. Fikir ve düşüncelerinizi paylaşırsanız çook sevinirim .Keyifli okumalar dileriimmm :)

Yokuş aşağı giderken yüzünde var olan gülümseme ile Bakkal Mehmet abiye selam veren Nur Sultan istese de bu gülümseme halinden vazgeçemeyeceğini düşünüyordu. İnsan böyle bir sokakta oturuyorsa eğer daima bir gülümseme oluyordu yüzünde. Elbette herkesin içinde kalbine batan minik cam kırıkları oluyordu. Ama kimse bir birine minik cam kırıklarını bahane gösterip saldırmak yerine hepsi bir birine tatlı dilli güler yüzlü yaklaşmayı tercih ediyordu.

Mahallenin başına geldiği anda karşılaştığı Nurhan teyzenin onun demesi ile kokoş Nurhan teyzenin eline tutuşturduğu sıcak simitler ile itiraz etmek istese de itiraz kabul etmediğini bildiği için alıverdi elinden. Nurhan teyzesi 1.70 boylarında maviş gözleri olan küt saçlı ve sürekli gençlik haline benzettiği boyalı sarı saçları ile neşelimi neşeli bir kadındı. Bu neşesini ona miras vefat eden kocası bırakmıştı. Galiba Nur Sultan'ın hayatında böyle aşk dolu hatıralar bırakan birisi hiç olmayacaktı. O hariç..

Saçlarının okşanması ile daldığı düşüncelerden çıkan genç kız

"Şeker kızım. O gözlerini güldürende gelecek gelip de hep kalacak. Dalma sen böyle.." diyen Nurhan teyzesi demesi ile konuyu hemen değiştirip

"İkindiden sonra pantolon boyuna geleyim mi" diye sorup Nur Sultan'ın onay vermesi ile havadan öpücük atıp yoluna devam etmişti. Ah bu kadının neşesi herkese yeter yeterde artardı.

-----

İşte buradan hızlı geçmek istiyordu. Çünkü O'nların yeriydi burası. Karşıya geçtiği köşede mağazası aşağıda ise üretim yeri vardı mağazalarının. Yanında mandıra onun yanında ise kendi terzisi vardı. Kimi günler ağabeysi yada babası ile karşılaşmak ayak üstü sohbet etmek yada bir baş selamı vermek ilaç gibi gelse de, onu görmek gibi hissettirse de kimi günler O'na olan kırgınlığı o kadar ağır basıyordu ki kimseyi görmeden sanki orada öyle bir yer yokmuşçasına geçip gitmek kırgın gönlüne ilaç gibi geliyordu..

O'nun gidişinde onun da suçu yoktu yada vardı. Bilmiyordu genç kız.. Aslında o gidişte kendinin de suçu vardı. El birliği ile istemeden de olsa gitmeye itelemişlerdi O'nu.. Ama gitmesi mi gerekirdi. Böyle yarım yalnız kimsesizliğine eklenmiş kimsesiz bir şekilde mi bırakması gerekirdi. Yada onun kimsesiz bir şekilde gitmesi mi gerekirdi. Onu her şey için affetse bile bunun için af eder miydi işte onu bilmiyordu kırılan her bir parçası..

Dükkana girmesi ile çay kokusunun burnuna dolması bir oldu. İşte böyle zamanlarda Şüheda'yı kocaman öpmek istiyordu. Çay ocağı vardı yan sokakta ama ne gerek vardı.

Bir çok mezuniyet kıyafeti ve düğün için abiye dikmiş olsa da son 1 ay kalması sebebi ile siparişleri pek çoktu genç kızın. Kendi modelleri de vardı çizip diktiği gösterilen örneğinde birebir aynısını yapardı. İşte bu yüzden de semtten hatta şehrin bir çok noktasından gelip gideni çok olurdu. Buna mükabil kazancıda çok olurdu.

En son provasından sonra Neriman teyzesi gelmiş gabardin model pantolon için ölçülerini almış ve onu yolcu etmişti. Bu yaşta bu model pantolon giyip gezen kadına hayranlığını gizleyemiyordu genç kız. Ona kalsa o kalıplarda pantolon yerine robadan elbise giyer gezerdi. İşte genç ruha sahip olmakta böyle bir şeydi.

Toplanmaya başladıkları sırada kapının açılması ve gereksiz tiz sesi duyması ile Nur Sultan yüzünü buruşturmak istese de tuttu kendini. Bir kaşık limon suyunu bir anda yutsa böyle fena hissetmezdi ya neyse..

"Bizim Lamia'nın mezuniyet kıyafeti varmış. Alayım."

Diyen Güllü'ye güzel kaba ve çirkin bir cevap verirdi de bu onun hassas kibar tarafına uymaz ama bu çirkef kızın çirkin taraflarına cuk otururdu. Sahte olmasına engel olamadığı eğrelti gülümsemesi ile önceden ödemesi yapılmış paketi kıza verirken

"Sen o kadar eğitim al sonra böyle kenar köşelerde iş yap. Senden beklemeyeceğim yaşam şekli Nur Sultan." diyen kıza. Ağzını açıp konuşacakken

"Hadi Güllü boş yapma uza" diyen Şüheda cevap verse de Güllü'nün susmaya pek niyeti yoktu ki devam etti konuşmaya

"Ama Şüheda'cım yalan mı konuşuyoruz şurada.."

Gülümsedi Nur Sultan

"Pek tabii bazı söylediklerin doğru Güllü" derken Güllü kısmına istemeden de olsa baskı yaptı Nur Sultan çünkü sosyetik olmak isteyen bulunduğu semti beğenmeyen Güllü pek tabii o güzelim ismini de beğenmiyordu.

"Ama rica edeceğim şekerim herkesi kendin ile karıştırma bu bir. Bir de doğruları konuşmaya kalkarsak sen şu sokağa evinden burnunu uzatıp çıkamazsın " diyerek aba altından sopa gösterdi.

Zilli her mahallenin bir zillisi olurdu ya bu da bu mahallenin deli zillisiydi. Biliyordu derdini ya bilmesine rağmen bir şey de diyemiyordu. Savunduğu sevdası yoktu ki bir şey desindi.

"Bana baksana sen!". diyen Güllü'ye kapıyı açıp

"Tavuk yumurtadan çıkmış çıktığı yeri beğenmemiş. E kızım sanki seni bilmiyoruz. Hadi naş." deyip hafifçe dışarı çıkarttı Nur Sultan.

"O gelse de artık sana gelmez kızım" deyip giden kızın ardından "Kim nereye " diye sorsa da cevap alamadan dükkana geri girmek durumunda kalmıştı..

-----

Aklı karışmış bir şekilde dükkanı kapatmış eve doğru hareket ediyordu ki aynı anda Hilmi Baba'sının da dükkanı kapattığını gördü.

O'nun babasıydı ama aynı zamanda Nur Sultan'ın da babasıydı. Baba gibiydi ne fazla ne eksik tam baba gibiydi. Bir sarılsa genç kız sanki vefat eden babasına sarılmış gibi gelirdi. Küçükken ilk okulda eve dönerken bu yokuşta düşünce kendi babası ile Hilmi babası da koşmuş gelmiş göz yaşlarını silip külah çikolata vermişti ona. Ve hep her zorlukta yanında olmuştu . Hem maddi hem manevi . Şimdi O'na kırgın iken küs iken bu adama bu aileye nasıl küs olurdu.

Hilmi babasının kollarını açması ile kuş gibi sığındı kollarına

"Ara ara bizden kaçıyorsun hissetmedim sanma minik kuş." deyince mırıl mırıl cevap vermek istese de

"Anlıyorum ben seni kızım Menekşe neyse sen de öylesin bana. Biliyorum ben. Toparlayıp geri geliyorsun bize sen. Güçlüsün sen. " deyip

"Haydi şimdi git bakalım evine geçe alma" demiş bırakmıştı genç kızı. Kocaman gülüp yokuş yukarı ilerleyecekken Nur Sultan Hilmi babasının sesini duyması ile durdu

"Hep güçlü kal. Gücünü koru can kızım " demesi ile durup bir şeyler diyecekken vaz geçip başı ile onayıp eve doğru yürümeye devam etti genç kız.

Herkeste bir hal vardı ya çıkardı elbet kokusu..

Birde bu gecede O'nun yokluğuyla harmanlanmış hayaline sarılıp uyuyacaktı ya sabah tez olsaydı bari...

































Terzi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin