chapter ❊ twenty-two

370 24 3
                                    

Calum'dan

Michael sırtıma hışımla vurdu. "Calum!"
"Tanrım, ne oldu?" diye sordum elimi acıyı dindirme amaçlı sırtıma götürürken. "Bin defa seslendim, neden cevap vermiyorsun?"
"Veresim gelmedi." dedim ve kendimi koltuğa bıraktım. Dizüstümü dizlerime çekip koltuğa yerleştim. Luke, Ashton ve Michael da karşımdaki tekli koltuklara yerleştiler. Luke her zamanki gibi telefonu ile meşguldü, Ashton ve Michael ise hararetli bir sohbet içindeydiler.
Michael cevabıma sinir olmuş olacak ki kaşları çatık bir ifade ile yüzüme bakıyordu. "Veresim gelmedi ne demek?" diye sordu. "Ne anladıysan o, Michael."
"Yine şıllık tarafından kalkmış bu sabah." diye söylendi Luke, göz temasını telefonundan ayırmadan.
"Onun böyle kalkmadığı sabahlar oluyor mu ki?" diye karşılık verdi Ashton.
"Biz bu çocukla neden arkadaştık bir söylesenize?" Michael kollarını iki yana açtı.
"Arabası var." dedi Ashton elindeki kasede kalan son cipsi ağzına götürürken.
"Ne sikim dostsunuz siz böyle be." Dizüstü bilgisayarımdan sağ alt köşedeki Netflix ikonuna tıkladım. "Calum, ne zaman yardımcı olmaya çalışsak bizi elinin tersi ile itiyorsun. Ne yapmamızı bekliyorsun anlamıyorum ki?"
diye sordu Ashton. Ben de bir yandan ne izleyeceğime karar vermeye çalışıyordum.
"Devi sorsa donuna kadar anlatır her detayı." Luke sahtece sırıttı ve bana baktı. "Değil mi, Gollum?"
"Sabrımı zorlama istersen." dedim ve tehditkar bir bakış attım Luke'a. Umrumda olmamışçasına telefonu ile ilgilenmeye devam etti.
"Sorun onunla ilgili değil mi, Cal?" Ashton ayaklarını önündeki sehpanın üstüne doğru uzattı. "Bunu sormana gerek bile yok." dedi Michael.
"Ne olduğunu anlatmayacak mısın?"
"Hayır anlatmayacağım."
"Anlatacaksın." dedi Luke elindeki telefonu kot ceketinin cebine sıkıştırırken.
"Öyle mi? Nedenmiş?"
"Yoksa kendisine soracağım."
"Parmaklarını teker teker kırıp götüne sokacağımı biliyorsun."
"Tanrım, Calum. Bir kere zorlamadan anlatsan ya ne olduğunu." dedi Ashton bıkmış bir ses tonuyla.
"Devi'nin canı sıkkındı." diye başladım anlatmaya.
"Evine gittim, sorununu çözdük derken..."
"Tanrım, sakın bana malum işi yaptığınızı söyleme." dedi Ashton iğrenmişçesine yüzüme bakarak. "Siktir git, Ash. Sence öyle bir şey yapar mıyım?"
"Başka bir kız olsaydı, evet." dedi Michael omuzlarını silkerek. "Tamam, ama başka bir kızdan bahsetmiyorum." dedim ve gözlerimi devirerek devam ettim. "Bana sarılacağı tuttu."
"Eh, bu mükemmel bir şey değil mi? Sonunda aranızdaki mesafeye bir son vermiş." dedi Luke soğuk bir ses tonuyla. Sanki bana gerizekalı biriymişim ve durumu anlamamışım gibi baktı. "Şu götü kalkığı kim susturacak?"
"Devam et." dedi Michael. "Her neyse..." derin bir nefes aldım ve anlatmaya devam ettim, "Ben çok saçma bir şey yaptım."
"Ne yaptın?" dedi Ashton huzursuzca yerinde kıpırdanarak. "Göt herif, Tanrı bilir ne dedin."
"Bir şey söylemedim, daha kötüsü...gözlerim doldu."
Luke hıyarı tam da tahmin ettiğim gibi gürültülü bir kahkaha kopardı. "Ağladın mı?"
"Luke, Tanrı şahidim olsun seni bir gün gerçekten sikeceğim." Üstümdeki dizüstüyü önümdeki sehpaya bıraktım. "Tamam, sinirlenme." dedi Luke elini bana doğru kaldırarak. "Neden gözlerin doldu anlamıyorum. İyi hissettiğin için mi oldu bu? Yoksa başka bir anlamı mı var?"
"Kullanılıyormuşum gibi hissettim."
"Calum...bu çok saçma. Kimsenin seni kullandığı yok." dedi Ashton ve yanıma oturdu. "Devi'nin seni delicesine sevdiğini bütün dünya biliyor."
"Sen de onu seviyorsun." dedi Michael. Gözlerimi devirdim. "Değil mi? Seviyorsun." dedi Luke dalga geçer gibi. Sikik herif.
"Bilmiyorum." dedim ve sırtımı koltuğa doğru verdim. "Resmen duygularım da düşüncelerim de bloke olmuş vaziyette. Tüm davranışlarımı başkası kontrol ediyormuş gibi hissediyorum."
"Sadece korkuyorsun bence." dedi Michael, oturduğu tekli koltukta bağdaş kurdu.
"Benim duygularım hakkında yorum yapmasanız olmuyor değil mi?"
"Tamam duygularını siktir et. Ben neden bu durumu böylesine uzattığınızı anlamıyorum."
"Çünkü benimle birlikte olmanın yanlış olduğunu düşünüyor. Hem zaten, birlikte olup ne yapacağız. Böyle daha iyi değil mi?"
Ashton kafama vurdu, "Bakayım, hah evet, son kalan beyin hücreni de az evvel kaybettik." Elini ittirdim.
"Ne demek 'böyle daha iyi değil mi'? Dalga mı geçiyorsun sen benimle?"
"Dalga geçmiyorum. Öteki türlü ilişkimiz daha zehirli olacak. Görmüyor musun, daha bu aşamada bile saçma sapan ilerliyor."
"O senin salaklığından, Calum. Bir ilişki önce yatağa atlayalım, sonra sevgili olalım şeklinde ilerlemez. Şu an bu durumda olmanız çok normal değil mi?" dedi Michael ve ayağa kalktı.
"Bu konuyu kapatalım. Kendisine de bir süre benimle konuşmasını istemediğimi söyledim zaten."
"İyi bok yedin." dedi Ashton da Michael'a uyup ayağa kalktı. Gitmeye hazırlanıyorlardı.
Kafamı dinlemek istiyordum, gidecek olmaları beni memnun etmişti.
"Benim sana tek söyleyeceğim şey, hayatında güzel giden bir şey varken onun içine sıçıp sıvamaman. Bu işi hallet. En kısa sürede mümkünse." ve Luke da üstündeki kırıntıları silkeleyerek yerinden kalktı.
"O yere döktüklerini yalatacağım sana biliyorsun değil mi?" dedim Luke'a yeri göstererek. Bana orta parmağını gösterip Michael ve Ashton'ın peşine takıldı.

linger ➳cthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin