chapter ❊ forty-eight

275 18 5
                                    

"Her şey çok güzeldi, Calum. Teşekkür ederim." dedim buruk bir gülümseme ile. Elimdeki dondurma ile henüz işim bitmemişti, fakat feci hale beynimi donduran bir soğukluğu vardı.

Arabanın diğer koltuğundaki Calum, ellerini direksiyondan ayırıp olduğu yerde bana doğru döndü. "Bunun bir adım olduğunu söylememe gerek yok değil mi?" dedi tereddütlü bir ifadeyle. Kaşlarımı yukarı doğru, yaptığı bu açıklamaya şaşırmışçasına, kaldırdım.
"Ne için adım atıyorsun? Anlayamadım, aydınlatır mısın beni?" dedim onunla dalga geçtiğimi anlayabilmesi için sessizce kıkırdadım.

İri eli benim elimi kavradığında gözlerimi yüzüne çevirdim. Tanrım, o kadar güzel görünüyordu ki gerçekten kendimi dizginlemek için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordum.
Bana doğru uzandığında beni öpeceğini anladım ve elimdeki dondurma kartonunu araba kapısının üstündeki boşluğa koydum.

Calum'un yemek sonrası ağzındaki ağır tadı dindirmek niyetine çiğnediği nane aromalı sakız, yüzüme üflediği nefesi ile içimin geçmesine sebep olmuştu.
Onun nane kokulu nefesi ile nefesim aramızda birbirlerini kucaklarcasına buluşup, havaya karışıyordu. Burnu nihayet burnuma sürttüğünde daha fazla bekleyemeyeceğimi fark ettim. Beynim resmen durmuştu, bu noktadan sonra neler yapabileceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Aramızdaki o ufak mesafeyi de kapayıp, dudaklarını dudaklarıma tam bastırabilmek amacı ile boynunu yana doğru bükerek dudaklarımızı birleştirdi.

Breadstix'in karşı kaldırımında park halindeydik ve restoranda oturan müşterilere ön sevişme sahnesi sergiliyor gibiydik. Neyse ki Calum'un pahalı arabası bir kez olsun işe yaramış, siyah içeriyi göstermeyen camları ile içimi rahatlatmıştı.

Calum başta olduğu gibi yumuşak öpüşünden çok geçmeden vazgeçip, sabırsızca ve sertçe dudaklarım ile dudaklarını bir süre dans ettirdi. Bir eli yanağımda, bir eli ise hala diğer elimi tutuyordu. Hala elimi tutuyor oluşu içimi ısıtmıştı. Ya da bilmiyorum, belki o bu içimi ısıtan şeyin sorumlusu şu anda beni sertçe öpen Calum'du.
Dilini dudağımın üstünde hissettiğimde onu durdurdum. Bu iş ciddileşmeye başlamıştı.

"Burada olmaz." diye uyardım onu. Nefes nefese kalmıştım, onun aksine bu işlerde çok uzman değildim ve nefesimi kontrol edemiyordum. Algılarım tamamen kapanıyordu.
"Nereye gitmek istiyorsun?" dedi gözlerini dudaklarımdan ayırmadan.
Bodrum katı olmazdı, öylesine pis bir yerde sevişmeyi istemiyordum.

Benim odam dışında bir çaremiz yoktu. Ailem evde ise, boku tam anlamıyla yemiştik.
"Bir saniye." dedim ve cebimden telefonumu çıkardım. Anneme evde olup olmadıklarını sorduğum bir mesaj çektim.
Hızlı cevap vermesini umarak birkaç saniye bekledim. Evren dileklerimi karşılıksız bırakmamış, annem evde olmadıklarını söylemişti.

Calum'un mesajı benden daha heyecanla bekliyormuş gibi telefonuma bakmasıyla arabayı çalıştırması bir oldu. Onun bu haline kahkaha atmadan duramadım.
"Gidiyoruz güzelim, kemerini sıkı bağla." dedi kocaman gülümsemesi ile.

Eve geldiğimizde tedbirli bir şekilde içeri girdim. Annemler her ne kadar dışarıda olduklarını söylese de tedbirli olmakta bir sakınca yoktu.
Calum evde kimsenin olmadığını anladığında beni kaldırıp kucağına aldı. Kapıyı ayağıyla itti ve merdivenlere ilerledi. Beni taşıması o kadar hoşuma gitmişti ki, kucağında sonsuza kadar yaşayabilirdim.

Karanlık olan odama girdiğimizde beni zar zor seçebildiğim yatağıma bıraktı.
"Bugün yapmıyoruz." dedi perdelerimi aralayarak. Zifiri karanlıktan hiçbir zaman hoşlanmamıştı.
"Ne, neden?" diye sordum meraklıca. Yanıma uzanıp yanımdaki yastığa başını yasladığında kısa saçlarımı kulaklarımın arkasına doğru itti.

"Çünkü bunun özel olmasını istiyorum." dedi ve beni kendine doğru çekti. Vücudum alev topu gibi yanıyordu, ellerim soğuktu ve bacaklarım titriyordu. Birkaç saniye evvel delicesine heyecanlıydım, ama Calum bana bu heyecanımın boşa olduğunu ima ederek bugün sevişmeyeceğimizi söylemişti.

Özel olmasını istiyorum dediğinde her ne kadar bunun fazla klişe olduğunu düşünmek istesem de, içime dokunmuştu. Onun benim iyiliğimi düşünmesi hoşuma gidiyordu.

Bir anlık bozulmamın ardından Calum'un açtığı perdelerim sayesinde daha çok aydınlanan ve kolayca seçebildiğim yüzünde göz gezdirdim.

"Senin kalbini seviyorum." dedim elimi gövdesine yerleştirerek. Elimi oraya koyduğumda sanki gövdesinde elim için yaratılmış bir boşluğa elimi bir yapboz misali yerleştirmişim gibi hissettim.
"Seni seviyorum." dedim yanağına bir öpücük bırakırken. Ondan cevap vermesini beklemiyordum. O da benim beklemediğimi biliyordu.
Beni tekrar kendine doğru çekti, bacağımı onun bacakları arasına sıkıştırdım. Isınmak amacıyla birbirimize sokulmuştuk. Calum'un sevdiğim kokusu kalbimin daha da hızlı atmasına sebep oluyordu.

"Bu parfümü sevmiyorum," dediğimde gözlerini kocaman açtı. Kendini savunmaya hazırlarcasına ağzını açtığında kalın ve pespembe dudaklarının üzerine parmağımı bastırarak susmasını sağladım. "Bu parfümü senin teninde olduğu zaman seviyorum sadece." diye tamamladım cümlemi.

Bu kokuya bayıldığımı bildiğinden kendini savunmak için heveslenen Calum'un, hevesi kısa süreli kursağında kalmıştı.
Sonrasında duyduğu cümle karşısında yüz hatları gevşemiş, uyuşuk gözlerle bana bakıyordu. Hafif gülümsemesinin içimde yarattığı etki sonrası, onu dudaklarından öpmemek mümkün değildi.

Öpüşüme karşılık verirken hafifçe inledi. İnleyişi içime işlemişti. Asla unutamayacaktım. Bu an asla hafızamdan silinmeyecekti. O her ne kadar dengesizce davranıp, bazen beni yüzüstü bıraksa da biliyordum, ben bugün için asla pişman olmayacaktım.

"Ben de." dedi Calum dudaklarını dudaklarımdan kısa süreliğine kurtardığında.

*
bir bölüm yazdım ama ben bile oturduğum yerde şekilden şekile girdim onu ne yapacağız?
umarım başarılı bir bölüm olmuştur şahsen ilk defa böyle bir bölüm yazıyorum bir hikayeye fleöeşdş

linger ➳cthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin