chapter ❊ sixteen

457 28 12
                                    

Calum'dan

Önümdeki büyük siyah çelik kapının önünde açılıp açılmayacağından emin olamadan bekliyordum. Muhtemelen açılmayacaktı, yine de sinirden köpürüyordum ve Devi açana kadar gitmeyecektim.
Yaklaşık 10 dakikadır kapıda dikiliyordum, zili çalmıştım, kapıyı tıklatmıştım, evde ailesinin olmadığını bildiğimden yukarı kata doğru seslenmiştim; kapıyı yine de açmamıştı.  Bu durum beni çileden çıkarıyordu, bu kadar umursamaktan ve karşılığını alamamaktan gerçekten nefret ediyordum. Üstelik yaptığım bir yanlış yokken. Tamam kabul ediyordum, bazı büyük hatalar yapmış olabilirdim; bu yine de bana böyle davranmasını gerektirmezdi. Eğer hatalarım karşılığında ilişkisini kesmek istiyorsa kesmeliydi. Ama ilişkisine hiçbir şey yokmuş gibi devam edip, bir anda arka dönmek bir seçenek değildi. Bu bencil insanların yapacağı türden bir şeydi, Devi böyle bir insan değildi. Onu tanıyordum, işin içinde başka bir şeyler olmalıydı, aksi takdirde bu saçma sapan ilişkimizi ben de kendi kafamda bitirip hayatıma devam etmeliydim. Bu kararı alabilmem için de, net bir cevaba ihtiyacım vardı.
Cevabımı almadan buradan gitmeyecektim. Telefonumu arka cebimden çıkardım ve mesajlarıma girdim. Bağırma ile olmayacak bu iş diye düşündüm ve Devi'yi mesaj yağmuruna tutmak için yazmaya başladım.

Devi Kruger
Bugün 17:45

Calum: Kapıyı açmayacak mısın

Calum: Kapıyı aç

Calum: DEVI KAPIYI AÇ YOKSA TÜM MAHALLEYİ İNLETİRİM

Devi: Calum yalvarıyorum git

Devi: Yalvarıyorum diyorum hiçbir
şey ifade etmiyor mu senin için

Calum: Etmiyor aç şu kapıyı

Kapıyı açmıyordu. Şaka gibiydi gerçekten, çocuk oyunu oynuyormuşuz gibi... Alt tarafı kapıyı açıp benimle yüzleşecekti. İnsanın düşündüklerini söylemesi bu kadar mı zordu? Kapıyı açıp ne düşünüyorsa söylemeye bu kadar mı korkuyordu? Alt tarafı ağzını açıp birkaç cümle söyleyecekti. Bunun neresi bu kadar zordu anlamıyordum.
Kapının arkasından gelen adım seslerini duydum. Sonunda diye geçirdim içimden. Gerçekten çok sinirliydim, ama sinirimin beni ele geçirmesine izin vermemeliydim.
Sakin ol Calum. Sakin ol.

"Gitmeyeceksin değil mi?" kapının arkasından bana seslendi. Sesi çok kısık ve boğuk geliyordu. Tanrım, bir de ağlıyor muydu? Bu durumda bile olayı sadece kendinden ibaretmiş gibi nasıl gösterebiliyordu? Ağlayan kişi olsa olsa ben olabilirdim. Tanrım, ne kadar bencildi.
"Aç şu kapıyı, Devi. Yoksa siktiğimin camını kırar yine içeri girerim."
Kapı açıldı, Devi yüzüme sanki benden iğreniyormuş gibi baktı, ruhsuz ve duygusuzca. "Babam de senin boğazını keser o zaman." dedi.
"Ağlıyorsun sanıyordum? Rol kesmede çok başarılısın." dedim ve sıyrılarak yanından geçtim. Salona girdiğimde bakışlarımı tavana diktim. Tanrıdan güç dilermişçesine iç geçirdim. Diyeceklerimi kafamda toparlamaya çalıştım, ama tek istediğim kırıp dökmekti. Sinirlerime hakim olamıyordum. Resmen yıkıma sebep olmak istiyordum.
"Ağlamıyordum. Senin için ağlamayacağım."
"Neden, ben ağlamana değmez miyim yoksa? Değersizin teki miyim?"
"Hayır, değsen bile ağlamayacağım."
"Kes bu saçmalıkları, Devi. Duygu sömürüsü yaparak bu işin içinden sıyrılamayacaksın." dedim ve saçlarımı çekiştirdim. Sanki sakinleşmeme yardım edecek bir hareketmiş gibi.
Bakışlarını yere kitledi, "Calum, kapıyı senden azar yemek için açmadım. Söyleyeceklerini söyleyip gitmeni istiyorum."
"Ah öyle mi, ama her şey senin istediğin şekilde ilerlemeyecek Kruger. Neden biliyor musun, çünkü sen ilah değilsin; bir şey değilsin. Sen hiçbir şey değilsin."
"Benim evimdesin, seni istediğim zaman kovabilirim."
Beni çıldırtıyordu. Gerçekten çıldırtıyordu. Tanrım, bir insan ile anlaşmak bu kadar zor olabilir miydi?
"Senin şu tavırlarından inanılmaz derecede bıktım, Devi! Sanki beni istediğin gibi yönetebilirmiş gibi konuşuyorsun sürekli." Bağırıyordum, bir yandan cümlelerimi düzgün seçmeye çalışıyordum. Bu kadar fazla duygu ve düşünceyi kontrol etmeye çalışmak beni inanılmaz derecede çok yoruyordu.
"Calum, seninle konuşmayı istemediğimi söylüyorum. Sen ise seni yönettiğimden bahsediyorsun. Seni uzaklaştırmaya çalışıyorum, sen ise bana her şey senin istediğin gibi ilerlemeyecek buna izin vermeyeceğim diyorsun. Ne kadar anlayışsız olduğunu göremiyor musun? Senin gibi biri ile neden yerini konumlandıramadığım bir ilişki yaşamak isteyeyim? Ne saçma göremiyor musun? Bana ihtiyacın da yok hem, Ash-"
"Sakın bana Ashley veyahut ötek kızlardan bahsetmeye kalkma, Devi. Sakın. Bunu bahane etmeye kalkma. Sakın." dedim onu tehdit edercesine yüzüne doğru parmağımı sallıyordum. O ise sakince karşımda duruyordu. Onun bu duygusuz tavırları bana kendimi hatırlattı.
Tanrım, bana benim gibi mi davranıyordu?
Benim ona eskiden davrandığım gibi? İyi de, bunun ne faydası olacaktı? Bana haddimi bildirmeye mi çalışıyordu yani? Bu ne saçmalıktı. "Bahane etmiyorum, Calum. Bana ihtiyacın yok. Bunu daha önce sen kendi ağzınla söylemiştin."
"O geçmişteydi. Şu an böyle hissetmiyorum."
"Sakın bana hislerinden bahsetme, Calum. Sakın bana karşı neler hissettiğinden bahsetme çünkü asla ama asla inanmayacağım. Sana inanmıyorum." dedi ve bir iki adım ilerimizde olan kahverengi koltuğa bıraktı kendini. Ağlayacak diye düşünmüştüm ama beni şaşırtarak koltuğa uzanmayı tercih etti. Gözlerini kapadı, sanki ben burada değilmişim gibiydi. Beni yaralamasına izin vermeyecektim. Beni delirtmek için özellikle uğraşıyordu.
Ağlamamasına neden sinirleniyordum? Bana değer vermediğini kanıtladığı için. Eğer bir nebze olsun bana değer verseydi, ağlardı diye düşünüyordum ve bunu düşünmekten alıkoyamıyordum kendimi. Ne kadar salaktım.
"Bu işin içinde bir iş var. Biliyorum. Bana bunu anlat, seni rahat bırakacağım. Söz veriyorum." dedim yanına çömelerek. Ne kadar acınası durumda olduğumu düşündüm.

"Ne kadar acınası bir durumda olduğunu düşünüyorsun değil mi?" Gözlerimi nasıl anladığını merak edercesine pörtlettim.  "Seni ne kadar iyi tanıyorum." dedi gözlerimin içine bakarken. Pozisyonunu bozarak yukarı doğru eğrildi. Bacaklarını çömelmek için ayırdığım bacaklarımın arasına koydu ve bu sefer bana doğru eğrildi. "Sen benim için bir şeyler yaparken, hep ne kadar acınası durumda olduğunu düşünürdün. Halbuki birine karşı bazı hisler beslediğinde, nasıl göründüğün umrunda olmaz. O kişinin duygularından emin olmana rağmen ve o kişiyi tanıdığını iddia ederken seni ezmeye çalıştığını ya da üzerinde baskınlık kurmaya çalıştığını düşünmezsin, altında bir iş var; biri bunu kandırmış yoksa benden uzak durmaya çalışmaz demezsin. Bir yanlışım olmalı diye düşünmekten korkmazsın. Nedenini anlamaya çalışırken, o kişi sana neye kırıldığını söylemek zorundaymış gibi, kırılan kişinin duygularını umursamadan bunu beni kırmak için yapıyor diye düşünmezsin." saçlarımı düzeltti. Yanağıma elini koydu. Tanrım, bu işin sonu asla istediğim gibi olmayacaktı; bunu hissedebiliyordum.
"Calum, neden Ashley'e 'beni umursamadığını' söyledin demeyeceğim. Neden 'onunla hiçbir şekilde ilişkim yok' dedin diye de sormayacağım. Nedenini biliyor musun?"
"Neden?"
"Çünkü sana güveniyorum. Onların hiçbirini isteyerek söylemediğini biliyorum. İnanarak söylemediğini biliyorum."
"Devi, ben seni kırmak istememiştim." dedim yanağıma koyduğu elini tutarak.
"Biliyorum, ama sonunda her yaptığın şey aynı derecede acıtıyor."

linger ➳cthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin