LGBTİ?

644 66 17
                                    

Şu televizyonun açıldığı o an için derlediğim hoş küfürlerimi bir sıraya soktum. Sabahtan beri açık ekrana hipnoz olmuştum. Şimdiyse tekli koltukta bacaklarıma sarınmış hem yemek yapıp hem birbirleriyle tartışan kadınları izliyordum. Tamamen mantıktan uzak gerçekleşen diyaloglar beni isyan etmekle, izlemeye devam etme arasında kışkırtıyor ve aklımla kavgaya tutuşturuyordu.

Bu sırada bana eşlik eden Oğuz abinin misafiri araya haklı bir yorum sıkıştırdı.

"Çok saçma. Biraz önce gelinini koruyordu bu kadın. Şimdi birbirlerine girdiler."

Adının Selin olduğunu bildiğim biriyle birlikte sessiz sedasız salonda oturmamız ve dikkatlerimizin değişik programların himayesine girmesi de tuhaf durumlar arasından sayılabilirdi.
Koray kahvaltıdan sonra ortadan tüymüş, Selin abla geldikten sonra da Oğuz abi atıştırmalık alıp döneceğini söyleyerek çıkmıştı.

Tüm bu yarım saatlik süre içinde birbirimizle konuşma mahiyetinde yalnızca merhabalaşmıştık.
Buna rağmen evde ikimizin olması beni rahatsız hissettirmiyordu. Benimle gereksiz konuşmaya çalışmıyor, saçma sapan sorular sormuyordu hiç yoksa. Şahsen böylesi daha çok işime geliyordu.
Dakikalar öncesine kadar kendi halinde kitabını okuyordu hatta.
Fakat ekranda dönen hayret edilecek kaosa onun bile odağı kayıtsız kalamayınca kitabını dizlerinin üzerinde beklemeye almıştı.

Televizyondaki kadınların sesleri yüksek volümden birbirine girince sıkıntılı bir isyan ilişti kulaklarıma.

"Kanser oldum ya bu ne!.. Değiştirsek mi?"

Dizlerinin üzerindeki kitabı sehpaya bırakıp hemen yanındaki kumandayı kaptı.

"Fark etmez." Dedim göz ucuyla dikkatime giren kitabın adına bakmaya çabalarken.

Kitabın sahibi ise kanallar arasında dolaştığı sırada, bu gayretimi görüp kitabı sehpanın üzerinden elinin ucuyla hafifçe bana doğru sürükledi.

"İnceleyebilirsin."

Bir hevesle kitaba hızlıca uzanıp kapağına baktım.

'Adınla Çağır Beni'

Daha önce okumadığım bir kitaba rastlamaksa hoş bir şans denebilirdi.

"Pek ilgini çekmeyebilir." Dedi bu sefer uyarır gibi.

"Neden?"

Sonunda belgesel yayınlayan bir kanalda durduğunda tereddütle gözlerini bana çevirdi.

"Konusu iki erkeğin aşkıyla ilgili."

Üzerime sabitlenen gözlere karşı bakışlarımı kısa bir süreliğine kitaba indirdim.
Tepkimi merak eder gibi bir hali vardı. Ben ise yalnızca omuzlarımı silktim.

"Kitap güzelse sıkıntı yok." Dedim sakin bir tebessümle.

Hafif bir şaşkınlık belirtisiyle gülümsedi. Biraz dağınık, çene hizasında biten siyah saçları ve bembeyaz dişleri göze hitap eden bir zıtlık görseliydi. Bakışları ise nezaket ve mütevazilik içeriyordu. Açık olmak gerekirse tarz ve davranışlarının Oğuz abiyle alakası yoktu.

"Çok güzel bir kitap. Okumak istiyorsan sana verebilirim."

"Sen nasıl okuyacaksın?"

"Biraz önce bitirdim zaten."

Başımla onayladım kitabın sayfalarına göz atarken.
"Birkaç gün içinde geri veririm o zaman."

"Acele etme. Ne zaman istersen okuyabilirsin."

Anlayışlı ve kibar tavrı ister istemez benim de konuşma üslubumu etkiliyordu. Öncekinden daha hafif bir yavaşlıkta salladım başımı ve gözlerimi yeniden kitabın sayfalarına indirdim.

Cafuné [boy×boy]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin