Sürpriz

30 4 0
                                    

Çıkış vakti geldiğinde, merdivenlerden inerken Umut yanıma geldi. Kafamı onun olduğu tarafa, sağa doğru çevirdim. Ona baktığımı fark edince gülümsedi, ben de gülümsedim.
       “Eve beraber gidelim mi?” dedim. Ağzımdan kaçıvermişti. Plânlamamıştım bile. O sırada binadan çıkmış, okulun bahçesinde
yürüyorduk. Otobüs durağına vardığımızda Umut benim sol tarafımda durmuş gülümseyerek bana bakıyordu. Ben de tabi ki utandığımdan gülümseyerek karşıyı izliyordum...
       “Sadece aynı mahallede oturuyoruz sanırım.” deyiverdi birden. Mırıldanarak, “Sen öyle san...” dedim kendim bile zor duyacağım bir sesle. Sanırım duymamıştı. Dört, beş dakika daha ayakta, aynı yerde bekledikten sonra otobüs geldi ve bindik. Okula gelirken bindiğim en arkadaki 3'lü koltuğa geçtik. Ben cam kenarına oturdum, o da bir kaç santim yanıma oturdu.
       Değişik hissediyordum. Ellerim buz kesmiş, yanaklarım yanıyordu. Bir domates misâli olduğuma emindim. Sağ kolumu camın kenarındaki yere koydum. Gülümseyerek camdan dışarıyı izliyordum çünkü yapacak ve diyecek birşeyim yoktu...
       Bir, iki durak aralıklarla Umut'un ne yaptığını kontrol ediyor gibi kafamı ona doğru çevirip baktım. İlk seferde karşıya doğru bakıyordu. Boğazındaki âdemelması fazlasıyla belirgindi. İkinci seferde ona baktığımı farkedip gözünü yana çevirerek bana bakıp sırıttı.
       “Biraz daha tanışmak ister misin?” dedi gözlerini kapatarak. O an kalbim daha hızlı çarpmaya başladı. Cümlesini söyleyince rahatlamış gibi oldu. Sanki bir kaç dakikadır kafasında bu cümleyi kuruyor ama söyleyemiyordu.
       “Biraz daha tanışmak?” dedim aptalca. Kolumu camın kenarından indirip yine aptalca gülümsedim. Kafamı salladım, “Olur.” dedim. Omuzlarını kıstı. “Önce sen başlayabilir misin? Biraz daha tanışmak nasıl oluyor bilmiyorum da...” dedim. Sırıttı.
       “Söylediğine göre aynı yaştayız. Doğum gününü de öğrenelim. Belki bir gün lazım olur...” dedi. Son cümlesini yan bir bakışla söylemişti. Ne anlamam gerekirdi bu bakıştan?
       “23 ağustos. Seninki?”
       “4 temmuz. Pek fark yokmuş...” dedi. Kafamı salladım. Daha sonra ikimizin de bu sorunun cevabını aldığımızı düşünüp sıradaki soruya ben geçtim.
       “Ne tarz şarkı dinlersin?” dedim. Bir kaç saniye yüzüme baktı.   
       “Genelde Türkçe indie/alternatif dinlerim. Ama çok nadiren hoşuma giden yabancı pop şarkıları da dinliyorum.” Dediği an şaşkınlıkla yüzüne baktım. Dinlediğimiz şarkı tarzları aynı olduğundan dolayı ruh eşimi bulmuş sayılmıyordum, değil mi?
Bakışlarımı farkedince yüzüme kaşlarını çatarak, “Ne oldu?” diye sordu. “Hiiiç,” dedim. Kendime gelmek için başımı hızlıca sağa sola salladım.
        “Ben de o tarzda dinlerim. Pop eskiden dinlerdim, şimdi sadece indie/alternatif dinliyorum.” dedim. Gülümsedi.
        “Ne güzel...” dedi. Gülümsedim.
       
                        ☆☆☆☆☆☆

Biraz daha konuştuk, birbirimizi tanıdık. Sanki kırk senedir tanışıyormuşuz gibi harika bir samimiyetle gülüştük. Boyu 180'miş. Ortaokulda altıncı sınıftan sekizinci sınıfa kadar okulun basketbol takımında oynamış. Şimdi neden bu kadar uzun olduğunu anlamıştım. Onun boyuna göre biraz (!) kısa olduğum için şakasına şu klasik “Yataktan inerken paraşüt kullanıyor musun?” esprisini yaptı. Bana göre eğlenceli birine benziyordu, zaten bu eğlenceli yanını da yeterince yansıtmıştı bana.
Eve en yakın durakta indiğimizde, yavaş yavaş yürüyerek ve biraz daha konuşarak evin önüne vardık. Kendi evimi gösterdiğimde evlerimizin karşılıklı olduğunu farkedince çok şaşırdı. Biraz erken olduğunu düşünsem de belli belirsiz bana sarılmak ister gibi kollarını açtı. Ben de yavaşça ona doğru ilerleyip sarıldım. Tam o an, annemin veya genelde her mahallede bir, iki tane olan; ve bizde de onlardan üç, dört tane olan dedikoducu “mobese” teyzelerin görmemesi için dua ettim.
       Birkaç saniye sarıldık. Bu kadar kısa sürede bu kadar yakın olmamız tuhaftı ama bir yandan güzeldi.
       Ne yalan söyleyeyim, çok hoş bir kokusu vardı. Gerçekten hoşuma gitmişti. Yavaşça ayrıldık birbirimizden. Gülümseyerek yüzüme baktı. Başparmağımı geriye doğru göstererek binamı işaret ettim.
       “O zaman... Görüşürüz.” Dedim.
       Elini sallayarak “Görüşürüz.” dedi o da. Direkt arkasını dönüp yavaşça ilerleyip binasına girdi. İçeri girmiş olsa da birkaç saniye arkasından baktım ve ben de anahtarımla kapıyı açıp içeri girdim.

☆☆☆☆☆☆
    Eve girdiğimde annem mutfaktaydı. Sessizce odama girip yine aynı sessizlikte kapımı kapatıp içeri girdim. Resim çantamı yatağımın kenarına bırakıp yatağıma hızlı bir hamleyle oturdum. Tabi ki aklımda Umut vardı. Yatağımdan kalkıp tülü açtım, Umut'u görme isteğiyle. Çünkü odası hemen karşımdaydı. Çaktırmadan baktım ilk seferde, tülün sadece uç kısmını açıp tek gözümle baktım. Onun da perdesi açık olduğu için içerisi az çok görünüyordu. Odasına girdi, çantasını bıraktı. Sanırım mutfaktan geliyordu, bir şeyler çiğnediğini farkettim. Pencerenin önüne geldi. Evlerimizin karşılıklı olduğunu biliyordu sadece, odalarımızın değil. Beni görünce gülümsedi. Parmaklarını kestane rengi saçlarının arasına geçirip tarak niyetine kullandı. Yanaklarım sebepsizce kızarmıştı. Sanki uzun zamandır görüşmüyoruz gibi elimi salladım, o da salladı. Annem kapıyı tıklamadan içeri girdi. Kapının sesini duyduğum gibi tülü çektim.
      “Kızım, geldin mi?” dedi. Yok annecim, otobüsteyim hâlâ.
      “Evet... Anne. Geldim.”
      “Neye bakıyordun orda?” dedi ve pencereye yanaştı. O an Umut'un içeri girmiş olması için o üç saniyede elimden geldiği kadar dua ettim. Umut camdaydı. Annem tülü Umut'un odasını görebileceğim kadar açmıştı. Beni farkedince hemen el hareketleriyle içeri girmesini söyledim.
     “Şey... Anne hani her gün pencerenin önüne gelen bir kuş vardı ya. O gelmişti de ona bakıyordum.” Dedim telaşla. Yalan söylediğim biraz belliydi ama, olsun. Annem tülü çekip kapıya doğru yürüdü yavaşça.
    “Hımm... Anladım. Karşı daireye taşınanları gördün mü? Bugün onların evine gideceğiz Nihâl teyzenle. Gelmek ister misin? Belki sana arkadaş olabilecek biri vardır.” İşte bu! O an, sevinçten gözlerim kocaman oldu. Farketmeden gülümsedim. Annem kaşlarını çattı.
    “Aa... Aa... Cidden mi?" dedim kesik kesik. Ardından devam ettim "Olabilir aslında. Belki vardır bana bir arkadaş. Çok severim arkadaşı. Tabi gelirim. Kaçta gideceğiz?” dedim heyecanım hâlâ sürerken.
    “Dörtte falan gideriz. Sen sevmezdin misafirliği, hayırdır?” dedi annem hesap sorar gibi. Kollarını göğsünün üstünde bağladı.
     “Bilmem... Sen öyle dedin ya, arkadaş falan vardır diye. Ondan düşündüm birden yani vardır diye.” Sahte bir gülüş attım. Annem kafasını salladı. “İyi. Üstünü değiştir birkaç lokma atıştır. Orada muhtemelen yiyecek birşeyler verirler.” dedi ve odamdan çıktı. Annem çıktığı an resmen sevinçten dans edecektim. Elimi yumruk yapıp havaya kaldırıp indirdim birkaç kez sevinçten. Hemen pencerenin oraya gittim. Umut yatağında oturuyordu. Beni görünce hemen kalktı. Camı açtım, o da açtı. Annemin gelip gelmediğini kontrol etmek için arkama baktım ve biraz öne doğru eğilerek mümkün olduğunca sesli ama sessiz bir şekilde konuşmaya başladım.
      “Sana bir sürprizim var!” dedim. Kaşlarını çattı, kafasını ‘neymiş o?’ der gibi sağa sola salladı. “Karşı komşumuzla beraber yeni taşındığınız için size gelecekmişiz!” dedim heyecanla. Bir kaç saniye anlamaya çalışır gibi aşağılara bakındı. Birden hafif bir şekilde öksürdü.
      “NE?! Siz bize mi geleceksiniz!” dedi mutlulukla. Sesi olması gerekenden biraz fazla çıktığı için işaret parmağımı dudağıma bastırdım.
      “E annem hiç bahsetmedi bundan!” dedi.
      “Bilmiyorum, onlar bir şekilde bir yerde karşılaşıp anlaşmışlardır. Annelerin sağı solu belli olmaz...” deyip güldüm ve o da güldü.
      “Kaçta gelecekmişsiniz?” dedi.
      “Anneme sordum, dörtte falan gideriz dedi. 1 buçuk saat var neredeyse!” dedim.
      “Tamam tamam, az kalmış. Bize geldiğinizde devam ederiz!” dedi. Kafamı salladım. “Tamam, görüşürüz o zaman. Sizin evde...” dedim, ikimiz de gülümsedik. “Görüşürüz...” dedi ve camını kapadı. Ben de camımı ve tülümü kapattım. Üstümü değiştirdim. Gerçekten çok heyecanlıydım. İlk günden bu kadar yakın olmamız beni oldukça şaşırtmıştı ama dediğim gibi de çok güzeldi. Umarım günler geçtikçe Umut'la yaşadığım her bir dakika bizim için bir anıya dönüşürdü...

Farklı Bir DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin