8.bölüm

49 4 0
                                    

Simay DEMİRTAŞ

Yolda ilerlerken kafamı cama yasladım ve düşünmeye başladım. Ne olmuş olabilirdi ki. Kötü bir şey olmasından korkuyordum. Sonunda karakola gelip arabanın durmasıyla iki yanımdaki polis arabadan indi ve "buyurun gidelim" dedi. Arabadan indim ve merkeze doğru yürümeye başladım. İçeri girdiğimizde, her yerde polis vardı. 'oha Simay cidden mi? Nasıl olur bu? Aklım almıyor! Karakolda polis olması! Vay be.' iç sesime gözlerimi devirdiğim sırada beni bekleme odasına aldılar. Ardından odanın kapısı açıldı. Hemen o tarafa baktım, gelen babamdı.
-"Simay, kızım" dedi telaşla, kötü bir şey olmuş gibi
-"Baba" dedim. Bende telaşlanmıştım. Gülümseyerek " Sakin ol, bir şey olacağı yok kızım. Egemen' le konuştum. Birini dövdüğünü söyledi." dediği sırada kaşlarımı çattım. " Sadece ne olup bittiğini senden dinleyecekler. Ona göre bir tutanak hazırlanacakmış." Soner! Bir de utanmadan tehdit etmiş. Tam babama cevap verecekken tekrardan kapı açıldı ve bir polis içeri girdi.
" Simay Demirtaş, benimle geliyorsunuz." Başımı onaylarcasına salladım ve babama gülümseyerek ayağa kalktım. Polis memurunun peşinden ilerlerken "Burası" dedi ve kapıyı çalıp içeri girdi.
"Başkomiserim. Simay Demirtaş geldi."
"İçeri gelsin Faruk" diye bir ses duydum. İsminin Faruk olduğunu öğrendiğim komiser muavini "Sizi bekliyor, girebilirsiniz" dedi başıyla kapıyı işaret ederek. "pekala" dedim ve kapıyı çaldım. Ardından "Gel" sesini duydum ve içeri girdim. İçeri de sadece Egemen vardı. Başını bilgisayardan kaldırdı ve gözlerini bana çevirdi. Masanın önündeki sandalyeyi göstererek " Oturmaz mısın?" diye sordu. Sorusuyla birlikte masaya doğru yaklaştım ve koltuklardan birine oturdum. Çok korkuyordum. Biraz rahatlamak için konuşmaya başladım ve ellerime bakarak "Değişik" diye mırıldandım. Bana baktığını göz ucuyla görebiliyordum. "Değişik olan ne?" diye sordu. Yüzüne baktım ve gülerek "Yani..." diye eveleyip gevelemeye başladım. Burnundan bir gülme sesi çıkararak tatlı bir tebessümle yüzüme  baktı. "Rahat ol" dedi konuşmama teşvik amaçlı "Filmlerde daha farklı oluyor. Yani sorgu odası; 1 tane masa ve masanın üzerinde ki sallanan ampul." Bu dediğime dişlerini göstererek güldü. "Aslında o kadar da farklı değil." Dediği şeye gülümsedim ama içimdeki kaos hâlâ devam ediyordu. Bunu fark etmiş olacak ki "Korkmanı gerektirecek bir durum yok." dedi. Daha fazla dayanamadım ve " O zaman neden çağırdınız?" diye sordum.
-"Sabah AVM'de birisiyle kavga etmişsin hatırlıyor musun?" Dediği şeyle şaşırdım kaldım.
-"Evet... Ama sen nereden biliyorsun?"
-"Bende oradaydım."
-"Öyle mi?" diye sordum. Sonra onu otaparkta gördüğüm geldi aklıma.
-"Evet. Kavga ettiğin, pardon dövdüğün kişi senden şikayetçi oldu. İsmi Soner Ünal. Elinde darp raporu var ve kavgayı senin başlattığını söylüyor." dedi sakince.
-"Ama ben başlatmadım." dedim hızlıca. "İşte şimdi senden istediğim..." dedi ve masaya bir ses kayıt cihazı koydu. "Olayın nasıl olduğunu anlatman." Derin bir nefes aldım ve anlatmaya başladım. Eli çenesinde gayet ciddi ve dikkatli bir şekilde dinliyordu beni. Anlatmam bitince kayıt cihazını kapattı ve çekmeceye koydu. Ardından bana döndü. Uzun uzun yüzüme baktı.
"Ne oldu?" der gibi başımı sallayınca dudağının bir kenarı yukarı doğru kıvrıldı. "Sanırım sana yardımcı olabilirim" dedi. Merakla yüzüne baktığımda anlatmaya başladı. Anlatması bitince artık bende sırıtıyordum. "Nerede o?" diye sordum Soner 'i kastederek. "Burada değil. Hemen çağırtıyorum." dedi ve masasındaki telefonu kulağına götürdü. "Faruk, birkaç saat önce darp şikayeti için gelen şikayetçiyi getirmeniz lazım. Soner Ünal. Hızlı olun." dedi ve telefonu kapattı. Ardından bana döndü. "En geç yarım saate burada olur." dedi. Ayağa kalktım gülümseyerek elimi ona uzattım. "Teşekkür ederim. Bu arada düzgünce tanışmadık ama ben Simay." gülerek uzattığım elimi sıktı ve "Bende Egemen" dedi. Gülerek gözlerime bakmaya devam ettiği sırada gülüşü yavaş yavaş yüzünde soldu ve yutkundum. Bu durumdan rahatsız olarak olarak gözlerimi kaçırdım. Boğazını temizleyerek elini elimden çekti ve "Memnun oldum." dedi. Başımı salladım ve odadan çıktım. Az önce ne olmuştu öyle? Peki bu olan şey neden benim aklımdaydı? Düşüncelerim ince bir sesle bölündü.
"Simay?" bu Masal' dı. Ona kızgındım. Eğer söyleseydi. Şuan böyle bir şeyle uğraşmak zorunda kalmayacaktım. Tirpli bir sesle "Efendim" dedim. Mahcup bir şekilde yutkundu ve başını önüne eğdi. "Babanın acil bir işi çıktı da gitmek zorunda kaldı." başımı salladığım sırada merkezden içeri giren birine takıldı gözlerim: Soner! Beni görünce aşağılayıcı bir şekilde güldü. Oysa ben ona çok daha  aşağılayıcı bir şekilde güldüm. Faruk, Egemen 'e bilgi verirken Soner yanıma geldi." Hayırdır? "dedi aynı gülümsemeyle." Konuşmamız lazım." dedim donuk bir ifadeyle. Kendi çapında bir kahkaha attı." Yürü hadi" dedim dışarı doğru giderken. Masal' a "Sen burada bekle" dedim ve dışarı çıktım. Soner 'de peşimden... "Şikayetimi geri almamı mı isteyeceksin?" O an aklıma Egemen' in sözleri geldi:
"Senin kolunu izinsiz bir şekilde tutmuş ve senin" bırak "ihtarına rağmen bırakmamış. İşte bu tacize girer. Ve senin yaptığın şey ise karşı taraftan gelen saldırıya karşı savunma. Yani burada senin hiçbir şekilde suçun yok. Tek suçlu Soner. Şimdi 2 seçeneğin var: Ya tacize kalktığı için Soner'den şikayetçi olacaksın; ya da uğraşmak istemiyorsan Soner ile konuşup şikayetini geri çekmesini aksi takdirde ona karşı bir taciz davası açacağını söyleyeceksin. Eğer akıllı bir adamsa başının ağrımaması için şikayetini geri çekecektir."
Hâlâ aynı gülüşle bakarken,bende o şekilde güldüm ve konuşmaya başladım:
-" Şimdi beni iyi dinle. Şikayetini çekeceksin. Eğer çekmezsen bu olayda kendimi korumak zorunda kaldığımı söyleyerek sana karşı taciz davası açacağım. Her şekilde ben haklı çıkıyorum Soner. Kamera kayıtları var. He, eğer dersen ki" yo ben akıllanmadım. Şikayetimi çekmeyeceğim. "işte o zaman başın biraz ağrıyacak." sırıtması yavaş yavaş yok olurken son bir cümle kurdum:
-"Seçim senin. İyi düşün" dedim ve ona göz kırpıp hızlıca içeri girdim. Soner'in görüş alanından çıktığım zaman Simay dansını yapmaya başladım. Kendi kendime gülerken birden nerede olduğumu hatırladım. Yutkunarak etrafıma bakınırken arkamdan gelen "Simay" çığlığını duydum ve o tarafa döndüm. Tabiki de Masal' dı.
-"Kuzum neredesin? Seni çok merak ettim. Bir şey'in var mı?" diye soru yağmuruna tutan Masal' a göz devirdim ve ardından cevap verdim.
-"Kızım sakin ol be, benden çok paniksin bir şey olduğu yok." onunla küsmüştüm. Bana önceden söylememekle hata yapmıştı.
-"Simay... Ben... Çok üzgünüm. Sana söylemeliydim. Ama şu lanet olası kafam çalışmadı. Evet aklıma kavga etme olasılığı geldi ama bu kadar büyüyeceğini tahmin etmemiştim. Şimdi seni bu hâle getiren benim biliyorum ama ne yaparsan yap ister küs, ister barışma ama ben senin için hep endişeleneceğim. "
O kadar hızlı konuşmuştu ki bir an dilim tutuldu ve istemsizce
-" İyiyim, merak etme"dedim. Ardından bir nefes verme sesi duydum. Bu kızı seviyordum. Ne kadar hata yapsada benim için çok değerliydi. Kardeşim gibiydi.
-"Barıştık mı?" diye tatlış olmaya çalışan Masal'ın sesi geldi. Ve ben buna nik bir tebessüm ettim. Beni şuan bu duruma getirmiş olsa bile ona küsemezdim.
-"Küsmüşmüydük?" dedim. Ne cevap vereceğini çok merak ediyordum.
-"Nasıl yani?..." dedi. İşte bu kız böyleydi ve ben bunu buyüzden daha çok seviyordum. Anlamış olacak ki konuşmaya devam etti.
-"Biz hiç küsermiyiz yaa. Tabiki anladım, şaka yapıyorsun değil mi?" dedi. Ama bakışları anlamışa benzemiyordu.
-"Ayy Masal ayy. Ne yapacağım ben seninle."
-"Bilemem artık sana kalmış." dedi ve bir kahkaha patlattı. Bende dayanamayıp gülmeye başladım. Hemen etrafımıza baktım. Bir-iki kişi anlamaz gözlerle bize bakıyordu. Bu kadar rezillik yeterdi.
Masal' a sen burada bekle hemen geliyorum dedim. Kafasını onaylarcasına salladı. Hızlı adımlarla bekleme odasına gitmek için içeri girdim.

Bekleme odasına girdiğimde arkamdan biri seslendi. Bu Egemendi. Yüzünde memnun bir sırıtış vardı.
-"Soner şikayetini geri çekti." dediğinde gülümsedim.
-"Tabiki de çekecek. Ben dedim çünkü." dedim ve ufakça güldüm.
-"Vaayy" dedi elini yumruk yapmış ve bana uzatarak. Çok bekletmeden bende yumruk yaptım ve yumruklarımızı birbirine vurduk. Bana göz kırptı ve arkasını dönüp gitti. 'Ayy, gözünü kırpışuna içim eridi.' Ne?! Sus Simay sus! İç sesime söylene söylene merkezden çıktım ve Masal'ı bir bankta otururken buldum.
-"Hadi gidelim. İşim bitti."
-"Eee ne oldu?"
-"Pislik şikayetini geri çekti."
-"Bunu kutlayalım o zaman. Sana masal kurabiyesi yaptım." dedi. Bugün duyduğum en güzel kelimeydi.
-"İşte bu" diye bir zafer çığlığı attım. Gülerek birbirimize sarıldık.

Masalların evine doğru ilerlerken telefonum çaldı. Arayan babamdı. Masal kim olduğunu sorarcasına baktı. Telefonu ona çevirdim. Tebessüm etti.
-"Alo baba" diyerek açtım telefonu.
-"Kızım özür dilerim. Gitmem gerektiği için seni orada bıraktım."
-"Önemli değil baba. Masal vardı, yalnız deldim." Rahatça bir nefes verdi.
-"Şimdi anlat bakalım neler oldu." olan herşeyi babama uzun uzun anlattım. Sonunda rahatlamıştı.
-"Pekala... Şimdi neredesiniz?"
-"Masallara gidiyoruz. Semra sultan yemeğe çağırdı. İstiyorsan seni almaya gelelim?"
-"Yok kızım, siz gidin benim burada daha çok işim var."
-"Sonra görüşürüz o zaman"
-"Tamam kızım görüşürüz." dedi ve telefonu kapattım.

Masalların evine geldiğimizde kapıyı Semra Teyze açtı. Tabi o kadar dağılmıştık ki, kadıncağız korktu.
-"Kızlar bu haliniz ne? Ne oldu? Aman Allahım, içeri geçin" Masal'ın kime benzediğini anlamıştım.
-"Hadi gidin duş alın ve gelin sonra yemek yer ve yatarsınız çok yorgun gözüküyorsunuz. Ama yarın her şeyi anlatıyorsunuz ona göre" azarımızı da işitmiştik.

Yukarı Masal'ın odasına doğru ağır ağır çıkamaya başladık. Masal "ilk sen gir sen daha yorgunsun" dedi. "Tamam" dedim ve duşa girdim. Çıktığımda Masal içeri girdi. Kıyafetlerimi ararken yatağın üstündekileri gördüm. İki tane pijama çıkarmıştı. Birisini alıp giymeye başladım. Masal' da duştan çıkıp giyindi. Ardından saç kurutma makinesi aldı ve "Ben senin saçlarını kurutayım. Sende benimkileri daha kolay olur." dedi. Kafamı olumlu anlamda salladım. Saçlarımızı kurttuk ve aşağı indik. Semra Teyze sarma yapmıştı. Bir güzel yedik. Hiç kimse konuşmuyordu. Masal konuşana kadar.
"Simay doyduysan masal kurabiyeleri'ni alıp odaya çıkalım" dedi. Bu fikir çok mantıklı geldiği için hemen kabul ettim. Semra sultanın yemeklerini överek masadan kalktım.

Masal'ın odasına tekrardan geldiğimizde. Film açtık ve tok olan karnımıza kurabiyeleri tıkmaya başladık. Aklıma bir fikir geldi ve Masal'a döndüm.
-"Bana bu kurabiyelerden yapar mısın?" Ağzında ki kurabiye ile konuşmaya çalışarak
-"Neden ki?" dedi.
-"Sen yapar mısın onu söyle?" diye tekrar bir soru yönelttim. Ağzındaki kurabiyeyi bitirmiş ve rahatça konuşacağını düşünmüştüm. Ama o beni şaşırtarak ağzına bir kurabiye daha attı ve kafasını salladı.
-"Yaparım" göz devirip gülerken. Filmi kapatıp yatmaya karar verdik.











X

Merhaba arkadaşlar bu bölümde böylece bitmiş oldu en kısa zamanda yeni bölümü atacağız okumaya dewamkee😂
😘😘Oy ve yorum yapmayı unutmayın.

Sadece SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin