Masal SAYGIN
Sabah gözlerimi Simay'ın çığlığı ile araladım. Beni iki kolumdan tutmuş sarsıyor bir yandan da bağırıyordu:
"Masal! Uyanman lazım acil!" gözlerimi yavaşça araladığım da endişeyle bana bakan Simay'ı gördüm.
"Ne oldu?" diye mırıldandım uykulu sesimle.
"Ne olmadı ki?" diye bağırdı.
"Kızım bağırma ya, kulağımın dibinde. Ne oldu söyle?" yattığım yerden doğruldum ve oturdum.
"Saat 11.30 olmuş." dedi aceleci bir sesle.
"Eee?"
"Ne, ee? Kurabiye yap bana acil! Hızlı! Hadi kalk!"
Yataktan Simay gücüyle kaldırıldım ve mutfağa sokuldum.
Hızlıca kurabiye malzemelerini çıkarmaya başladı. Bense hâlâ şaşkınlık içinde suratına bakıyordum.
-"Kızım bakma aval aval. Hadi yoğurmaya başla!"
Tekrar Simay gücüyle kurabiye yoğurmaya başladım.
Bir yandan da Simay'ın hızına yetişmeye çalışıyordum.
-"Tamam Simay, bak yoğuruyorum. Anlat bakalım şimdi, ne oldu?"
-"Hani dün ki polis varya Egemen. Ona dava açma fikrini bana verdi. Bende teşekkür amaçlı ona kurabiye götüreceğim." yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu.
-"Vayy. Demek dün ki polis... Hayırdır Simay? dedim ve göz kırptım.
-" Sus ya! Ne hayırdırı? Teşekkür sadece. Hadi çok konuşma da yoğur. "
-" Neden bu kadar acele ettiriyorsan o zaman?"
-" Çünkü canım uyuya kalmışız. 12.30'da öğle yemeğine çıkıyorlar. Ve saat 12.00 oldu bile!" dediği sırada kurabiyeleri yuvarlamaya başlamıştım.
-" O zaman başımda dikilmeyip git ve hazırlan. Bu halde gidemezsin" Simay üstüne baktı ve pijamalarla olduğunu fark edip gözlerini açarak bana baktı. Arkasını döndü ve yukarıya doğru koşmaya başladı. Ben onun bu haline gülerken kurabiyeleri fırına verdim. 20 dakika sonra kurabiyeleri çıkardım ve bir kaba doldurdum ancak Simay hâlâ gelmemişti. "Simay!" diye seslendi yukarıya doğru. "Geldim" ve koşma sesleri . Gözlerim şaşkınlıkla açılırken Simay'a bakıyordum.
-"Kızım ne oldu sana böyle?"
-" Ne olmuş?" Simay o kadar süslenmişti ki. Asla böyle bir şey yapmazdı. Ağzımda şaşkınlıkla açılırken Simay'a bakmaya devam ediyordum. Askılı dizüstü siyah-beyaz
kareli uçuş uçuş bir elbise giymiş, saçlarını salmıştı. Kısa topuklu-tek bant siyah bir ayakkabı giymiş ve hafif bir makyaj yapmıştı.
-"Niye öyle bakıyorsun?"
-"Kızım düğüne mi gidiyorsun karakola mı belli değil."
-"Ya tamam zaten geç kaldım." dedi ve kurabiye kutusunu aldı. Arabanın anahtarlarını da alıp çıkarken ben kocaman bir sırıtışla arkasından bakıyordum.Simay DEMİRTAŞ
Off ya geç kalıyorum. Saat 12.30 oldu hatta geçti bile. Yani sadece birkaç dakikacık. Karakola vardım ve hızlıca arabadan inip içeri girdim. Egemen'in odasına varınca kapısını çaldım fakat içerden ses gelmedi. Kapıyı açtım ama oda boştu. ' Tabi boş olur. Böyle geç gidersen tabi gider. Keşke haber verseydim.' Hüzünle merkezden tam çıkacakken arkamdan adım seslenildi.
-"Simay?" arkamı dönüp Egemen'i karşımda görünce yüzümde istemsiz bir gülümseme oluştu. Beni görünce o da gülümsedi.
-"Merhaba" diye mırıldanarak yanına gittim.
-"Merhaba. Hayırdır? Kötü bir şey mi oldu?
-" Hayır" dedim şaşırarak "Neden?"
-"Çünkü karakoldasın." dediği şeye kıkırdadım.
-"Seni görmek için geldim."
-"Öyle mi?"
-"Evet. Yani teşekkür amaçlı sadece"
-" Teşekküre gerek yok. Ben görevimi yaptım."
-"İnsanlara tehdit etmesi için fikir vermek mi senin görevin?" dedim gülerek. O da elini ensesine götürerek muzırca güldü...
-" Sana kurabiye getirdim."
-"O zaman kurabiye nerede?"
-"Ne kurabiyesi?" dedim şaşkınlıkla. Kaşlarını çatarak bana bakarken.
-"Hee kurabiye. O... Şey" derken bomboş ellerime bakıyordum. Sonra ona baktım ve "Arabada unutmuşum" dedim. Elleri belinde alt dudağını ısırarak başını bir sağa bir sola salladı.
-"Bekle ben hemen alıp gelirim." dedim ve arkamı dönüp gideceken elimi tuttu.
-"Dur, dur. Bende öğle yemeğine çıkıyordum" derken arkamı döndüm ve yutkunarak elimi tutan eline baktım. O da elimi tuttuğunu fark ederek elimi bıraktı ve konuşmaya devam etti.
-"Birlikte gidelim istersen. Yemek ısmarlayayım sana" dediğinde karnım guruldadı. Ben utanarak başımı önüme eğerken Egemen kahkaha attı. Çok sinirlenmiştim ve kaşlarımı çatarak yüzüne baktım. Kahkahası kısa sürdü ve bana baktı.
-"Birileri acıkmış galiba" Bense hâlâ çatık kaşlıydım.
-"Kahvaltı yapmamıştım." dedim sinirle. O ise tatlı bir şekilde gülümsedi.
-"Önce utanıp sonra nasıl bu kadar sinirlenebiliyorsun? Dur tahmin edeyim çünkü sensin."dediği şeyle birlikte gülümsemem suratıma yayıldı.
-" Aynen öyle"dedim pozitif bir sesle.
-"Bende henüz kahvaltı yapmadım. İleride bir kafe var. İstersen sende gel benimle"
-"Olabilir, yapacak bir işim yoktu"
-"Hadi o zaman"
Merkezden çıktık ve arabadan kurabiyeleri aldık. Kafe yürüyüş mesafesindeydi o yüzden yürüdük. Masaldan birine oturup birer kahvaltı söyledik.
-"E hani kurabiyelerim nerede?" dedi Egemen.
-"Kahvaltıdan önce mi yiyeceksin?"
-"Evet. Ne var? Boş mideme atınca tadını daha iyi anlarım."
-"Yorum mu yapacaksın yani?" diye sordum gülerek. O da güldü ve
-"Merak etme iyi yorumcuyumdur" dedi. Kahvaltımız gelmeden önce çaylar geldi ve kurabiyelerde birlikte yemeye başladık. Egemen ilk kurabiyeyi yedikten sonra konuşmaya başladı.
-"Vay. Çok güzelmiş. Nereden aldın?"
-"Neden sordun?"
-"Bir arkadaşım kurabiyeleri çok sever. Onun için de alacağım. Hangi pastaneden aldın?" dediği şeyle birlikte acaba arkadaşı kızmıydı diye düşünmeden edemedim. Ardından beni ilgilendirmediği için boşverdim ve
-"Pastaneden mi aldım? Sence bunlar Pastaneden alınmış gibi mi? Ne kadar uğraştım bunlar için haberin var mı?"
-"Sen mi yaptın bunları?" dedi şaşırarak.
-"Hayır!" ve bir kahkaha daha. Yumruk yaptığım elimi karın boşluğuna yavaşça geçirdim.
-"Ahh" dedi gülerek. Yumruğumu yüzüne doğru tuttum ve
-"Hâlâ gülebildiğine göre..."dedim cümlemi yarım bırakarak. Ellerini havaya kaldırdı ve
-" Tamam, tamam"dedi gülmesini durdurmaya çalışarak. Nihayet sakinleştiğinde
-"Kim yaptı O zaman?" diye sordu.
-"Bir arkadaşım" dedim. Ağzına bir kurabiye daha atarken
-"Yetenekli bir arkadaşmış. Dün karakolda yanında ki kız mı?"
-"Evet o" kahvaltılarımız gelince onları yemeye başladık.
-"Ee Simay?" dedi Egemen.
-"Ne ee?"
-"İsmin dışında bir şey bilmiyorum. Gerçi Mehmet Abinin kızısın. Kötü biri değilsindir."
-"Kötü değilimdir tabi. Yani kimine göre farklı."
-"24 yaşındayım. 25 olmama az kaldı. Sen?"
-"25. Okuyor musun peki? Mesleğin ne?"
-"Okumuyorum. Moda tasarımı mezunuyum."
-"Öyle mi?" dedi şaşırarak. Başımı salladım."
-"Nerede çalışıyorsun peki?"
-"Hiçbir yerde"
-"Nasıl yani?"
-"Kendim çalışıyorum. Evimin yanında küçük bir atölyem var."
-"Peki hiç şirkete falan başvuru yaptın mı?"
-"Hayır hiç denemedim."
-"Peki denemek ister misin?" dediği şeye kaşlarımı çattım.
-"Bilmiyorum. Neden?"
-"Bir arkadaşım var. Babası şirket sahibi. Arkadaşım da tahmin edebileceğin gibi orada yönetici. Bir tasarım şirketi ve şuan işçi bakımından açıkları var. Eğer istersen oraya başvuru yapman için bir akşam yemeği hazırlatabilirim." dediği şeye şaşırdım kaldım. Belki de artık bir şirkete geçiş yapmalıydım.
-"Sen istersen biraz düşün. Ama bu kariyerin için iyi bir fırsat olabilir." Gülümseyerek başımı salladım. Sonrası biraz daha muhabbet ederek geçti. Masal'ın pastanesinden bahsettim ve karakola gittik çünkü arabam oradaydı.
-"Kurabiyeler için tekrardan teşekkür ederim."
-"Rica ederim" dedim gülümseyerek.
-"Sana söylediğim şeyi iyice düşün tamam mı?"
-"Tamam. Ben akşam haber veririm."
-"Nasıl vereceksin?" dedi tebessüm ederek.
-"Telefon —"derken demeye çalıştığı şey aklıma geldi ve gülümsedim.
-" Numarını verir misin? "
-" Nereden bileceğim ben senin kötü niyetli biri olmadığını "dedi gülerek. Bende aynı şekilde güldüm ve" Bilemezsin. "dedim. Beraber güldükten sonra arabama bindim. Ona el salladım ve karakoldan ayrıldım. Ben gidene kadar karakola girmemişti. Masal'a bir mesaj attım ve AVM'ye gelmesini söyledim. Beraber aynı kafeye gittik ve oturduk. Ardından 'keşke yanıma şemsiye alsaydım' diye düşündüm. Çünkü Masal yine soru yağmuruna tuttu. Birkaç saat daha orada oturduktan sonra 2 küçük çocuk gibi AVM'de dolaştık. Nihayet akşam olduğunda ayrıldık. 2 gündür Masal' da kalıyordum.Arabayı evin önüne park ettim ve kapıyı açarak içeri girdim. Evimi özlemiştim. 'Evim, evim, güzel evim' dercesine bir 'ohh' çektim. Daha sonra üzerimi değiştirip film izleyen babamın yanına gittim ve yanağını sulu sulu öptüm. Ardından kısa bir kahkaha attım. Babam da beni kolumdan çekerek yanına oturttu ve saçlarımı karıştırdı.
-"Hiç büyümeyeceksin değil mi?" dedi gülerek.
-"Büyüdüm ya" diyerek ayağa kalktım ve birlikte güldük.Babamla film izledikten sonra odama çıktım ve düşünmeye başladım. Bu şirket belki de benim için iyi olabilirdi. Telefonumu çıkardım ve Egemen'e mesaj atmak için WhatsApp'ın yeşil logosuna tıkladım.
Simay : Selam.
Simay : Sabah konuştuğumuz şeyi kabul ediyorum. Görüşmekten bir sakınca olmaz.
Mesajı yazdıktan yaklaşık 10 dakika sonra mesaj geldi.
Egemen : Harika ben sana tarihi ve yeri mesaj atarım.
Simay : Teşekkür ederim.
Attığım mesajı görmeden önce çıktım ve kendimi yatağa fırlattım. Uykum gelmiyordu. Uyuyamam sanmıştım ama çok geçmeden uyuya kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Sen
Teen FictionBir evetle başladı. Onu çok seviyordum. Ama onun takıntılı ve saplantılı biri olduğunu nerden bilebilirdim ki... O zamanlar deli gibi aşık olduğum adam gitmiş yerine hiç tanımadığım biri gelmişti. Ama o hayatımın son noktasını koyacağım an gördüm on...