Masal SAYGIN
Sabah kalktığımda mutfaktan annemin yemek yaparken söylediği şarkının bir kısmın işittim.
" yine gelir bahar, açar teninde papatyalar..." diyordu şarkısında. Kıkırdayarak merdivenlerden aşağıya indim. Annemin yanına sessizce gittim ve arkasından ufakça çığlık atarak korkuttum. Benden daha çok çığlık atarak elindeki krep tavasını yere düşürdü ve bu sefer korkan bendim.
" Ayy kızım, sen miydin?" diye normal bir şekilde konuştu. ' hiç korkmamış gibi'. " Evet anne bendim." sonra gülerek ekledim. " Çok korktun bakıyorum da". Annem alayla güldü ve " Ben mi korktum? Yanlış görmüşsün". Tekrar kıkırdadım ve
" Tamam yanlış görmüşüm" dedim.
" Hadi, hadi çok konuşma da domatesleri doğra"
Annemin söylemi üzerine domatesleri doğramaya başladım. Kahvaltıdan sonra Simay ile buluşacaktık. Bana anlatacağı şeyler varmış. Telefonda anlatamayacak kadar önemliymiş o yüzden çok heyecanlıyım. Ve merak dolu.Babamın duştan çıktığını gördüğüm sırada masayı hazırlamaya başlamıştım. Çok sürmeden bitmişti ve babama seslendim. Beraberce bir kahvaltı yaptıktan sonra annem ve babam klasik kahvaltı sonrası çaylarını içerken çabucak Simay'ın yanına gitmek için hızlıca kahvaltı sofrasını toplamaya başladım. Bittiğinde ise yukarı jet hızıyla çıkmaya çalışarak merdivenlerden düşmeme sebep oldum. Pes etmedim ve yukarı çıkmaya devam ettim, yoksa merakımdan ölebilirdim.
Odamın önüne geldiğimde kapıyı açmak için uğraştım ama lanet kapı açılmıyordu. Sonra derin bir nefes aldım ve sakince kapıyı açtım bu sefer açılmıştı ve 'ohh' çekerek içeri girdim. Dolabımın kapağını açtığımda hızlı bir şekilde siyah bol, cepli pantolonumu ve beyaz tişörtümü çıkardım. Ardından uzun altın sarısı zincirli kolyemi bulamadım. Bu yüzden anneme seslendim.
"Annee!" bir şey söylemeden devam ettim.
-"Altın sarısı zincirli kolyemi nereye koydun yaa!"
-"Aynalı dolabının önünde!"
-"Hani yaa, nerede?"
-"Kız görüyon mu?"
-"Anne yok burada, gel bak!" Annem odama geldi ve "Al işte burada ya!" diyerek kolyemi bana uzattı. Gözlerimi açarak anneme baktım. "Ama yoktu"
"Tövbe estağfurullah" diyerek odamı terk etti. Bu kolye benim için çok değerliydi. Çünkü Simay'ın ilk yapıp sattığı elbisenin parasıyla aldığı bir kolyeydi. Uzun altın zincir ve ucunda küçük altın bir kalp vardı. Onu da takıp aşağıya indim. Ayakkabı seçerken Simay'ı aradım.-"Alo hazır mısın?" diye telefonu açtı.
-"Hazırım, hazırım. Pastaneye gel. Oraya gidiyorum.
-" Tamam, görüşürüz." diye telefonu yüzüme kapattı. Beyaz converselerim-in bağcıklarını bağlayıp, arabama gittim. Ve Pastaneye doğru yola çıktım.Pastaneye vardığımda Simay kapının önünde ayağını yere vurarak 'ağaç oldum' duruşu sergiliyordu. Bense bu haline gülerek arabadan indim ve kapıyı açmak için anahtarlarımı çıkardım. Ben kapının kilidini açarken Simay hâlâ aynı şekilde bakıyordu. Ona dönmeden "Bana öyle bakma. Ben yavaş gelmedim, sen çok hızlısın" dedim. Ona bakmasam da gözlerini devirdiğini hissetmiştim. Bu çoğunlukla böyle olurdu. Ben her sabah Simay'ı bekletirdim. Kapıyı açtım ve içeri girdik. Meraktan tamamen çatlamak üzereyken sonunda Simay'a döndüm. " Dün neler oldu? Hâlâ anlatmadın, merak - tan ölüyorum!" Bunu demem ile Simay tüm pastaneyi dolduran bir kahkaha attı. " Tamam, sakin ol anlatacağım" dedi ve anlatmaya başladı.
"Dün Egemen — " demesiyle kapı açıldı ve uzun boylu, yakışıklı olan birisi içeri girdi.
Gülümseyerek "Merhaba" dedi.
Aynı şekilde Simay da ona gülümsedi ve tabi ben bunu anladım. Egemen bu olmalıydı.
" Sanırım dedikodum yapılıyor." dedi muzırca gülerek. Simay "Yoo, ne alaka? " demeye başladı. Ne kadar inkar etse de Egemen anlamış olacak ki gülümsemesi genişledi. Konuyu değiştirerek.
-"Simay'ın bana getirdiği kurabiyelerden var mı?" diye sordu. Simay'a baktığımda hayranlıkla Egemen'e bakmak ile meşguldü. Küçük bir tebessüm ederek Egemen'e döndüm.
"Olmaz olur mu, hemen bir kutu hazırlıyorum" dedim ve içeriden kurabiyeleri almaya gittim. Onları yalnız bırakarak.Geldiğimde ikisi de konuşmadan birbirlerine bakıyordu. Geldiğimi anlasınlar diye hafiften öksürdüm ve Simay "Ee... Şey..." demeye başladı. Egemen'e döndüğümde ise elini ensesine götürmüş Simay'ın bu haline gülümsüyordu ve ben bunları shipledim. 'artık favori çiftim sizsiniz' gülüşü attım kısacık. Ardından Egemen'e kurabiyeleri uzattım ve bana para uzattı. Elimi kaldırıp 'hayır' anlamında salladım. 'Eniştemsin sonuçta' dedim kısık bir sesle. Egemen kaşlarını çatarak bana baktı ve "Efendim?" dedi. "Yok bir şey" diye mırıldandım. " Bu arada ben Masal" dedim elimi uzatarak. Tebessüm ederek elimi sıktı ve "Bende Egemen" dedi. " Biliyorum. Simay senden çok bahsetti." ufak bir beyaz yalan söyleyerek. Simay gözlerini açıp bana bakarken. Egemen kaşını kaldırarak bana baktı ve "Öyle mi?" dedi şaşırarak. Cevap vermek yerine gülümsedim. Egemen ve Simay göz göze gelmemeye çalışıyorlardı. Egemen 'in saklamaya çalıştığı gülümsemesini gördüm. Saklamaya çalışıyordu fakat başaramıyordu. Egemen boğazını temizledi " Ben artık gitsen iyi olur. " dedi. Ardından pastaneden çıkıp gitti. Simay sinirle bana döndüğünde ona göz kırptım. Simay göz kırpmama karşılık şeytani bir gülümseme ile bana baktı. Ve konuşmaya başladı.
"Şimdi canım arkadaşım bilirsin ki gülüşümün altında her zaman bir plan vardır." dedi ve o an yaptığım şeylerden pişman oldum. Dudaklarımı araladığım sırada
"Şşt" diyerek beni susturdu ve devam etti.
"Şimdi bir yemeğe davetliyim, sende benimle gelmek zorundasın. Yaptığına karşılık küçük bir ceza." dedi. Zorla bir şey yapmayı sevmiyordum. Bu yüzden ona göz devirdim."Masal bu benim için çok önemli. Sana anlatacağım şey de buydu. Bir iş teklifi aldım. Egemen bana adresi ve saati mesaj atacak. Lütfen beni yalnız bırakma"
"Sanki gelmek istemesem bile zorla götürmeyeceksin. Duygusal konuşma yapma" dedim ve karşılıklı olarak güldük.
"Aferin. Beni iyi tanıyorsun. Ve bu akşam benimle geliyorsun. Bırakmam. Bizde kalacaksın" dedi. Gerçekten de bırakmazdı.Bütün gün pastanede kaldık ve ardından Simay'ın evine gittik.
Eve geldiğimizde Mehmet Abi bir müşterisine eldiven satıyordu. Ona kafa sallayıp eve yöneldik. Ev boş olduğu için perdeler falan çekilmemişti. Perdeyi çekmeye de gerek yoktu zaten geç olmuştu birazdan hava karırdı. Bu yüzden lambayı açtım.
Simay mutfağa gitmiş ve makarna yapıyordu. Suyu yeni koymuştu. "Aslında pizza sipariş edebiliriz." dedim gülerek. Arkasını hızlıca dönerek " Sen ödeyeceksen neden olmasın" dedi ve saçlarını savurarak çantamı bana getirdi. İlk baş anlamasamda paraları görmek istiyordu. Gülerek çantamı aldım ve bir tutam parayı elimde salladım. Bunu görür görmez telefonu alıp pizzacıyı aradı ve karışık büyük boy pizza ile kola sipariş etti.
Yaklaşık yarım saat sonra kapı çaldı. Parayı ben ödeyeceğim için Simay hiç kıpırdamadan telefonundan kafasını kaldırdı. "Bekleme yapma, pizzalar soğuyacak. Hadi, hadi." dedi bağırırcasına.
Pizzaları alıp yemeye başladık. Bir- iki dilim yedikten sonra kalanları bıraktık. Ve film izlemeye televizyonun karşısına geçtik. Ardından Simay'ın hiç izlemediği Titanik filmini izlemeye başladık.
Filmin sonlarına yaklaştığımız da ikimizde ağlamaya başladık. Çünkü Jack ölüyordu. Ben hıçkıra hıçkıra ağlarken aniden bir mesaj sesi geldi. Simay'a döndüm. Simay benim aksime gözleri yaşlı ama gülümseyen bir şekilde bir bana bir elinde tuttuğu telefona bakıyordu. Anlamaz bir şekilde bakınca. Cevapladı.
-"Egemen..." dedi ve devam etti.
-"Arkadaşı görüşmeyi kabul etmiş. Yeri ve tarihi mesaj attı." dedi sevinç çığlığı atarak.
-"Ama tek bir sorun var"
-"Ne sorunu?"
-"Görüşme yarın. Saat 18.00 ' da olacakmış" dedi.
Dediği şey ile şaşkınlıkla ona baktım ve aklımdan onca giyeceğim kıyafetler geçti. Daha sonra tekrardan film izlemeye devam ettik.X
Merhaba arkadaşlar bir bölümün daha sonuna geldik.
1)Simay karakterini değiştirsek mi?
2)kitabın ismini değiştirsek mi?
3)Değiştirirsek eğer kitabın ismi sizce ne olsun?
Cevaplarınızı bekliyorum. Hoşçakalın.
😘😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Sen
Teen FictionBir evetle başladı. Onu çok seviyordum. Ama onun takıntılı ve saplantılı biri olduğunu nerden bilebilirdim ki... O zamanlar deli gibi aşık olduğum adam gitmiş yerine hiç tanımadığım biri gelmişti. Ama o hayatımın son noktasını koyacağım an gördüm on...