bana teşekkür et bence

662 81 4
                                    

Donghyuck: senden nefret
ediyorum ya

Mark hyung: :)

keşke ben de görebilseydim

Donghyuck: rezil ettin beni

nasıl değiştirdin arama sesini

ya bu yapılır mı ama cidden

herkes altıma sıçtım sandı

çok gıcıksın

Mark hyung: şuan sınıfta deli gibi kahkaha atıyorum

ama bu iyidi kabul et

Donghyuck: evet

keşke ilk benim aklıma gelseydi

off sınıf değiştireceğim senin yüzünden

Mark hyung: sınıf arkadaşlarına rezil olman bu kadar önemli mi

Donghyuck: evet

benimle konuşmak istemeyecekler

Mark hyung: yani?

Donghyuck: arkadaşım kalmayacak?

Mark hyung: sınıfındakilere arkadaş mı diyorsun sen

bana teşekkür et bence

onlardan kurtulmuş oldun

Donghyuck: bak

sen kimseye ihtiyaç duymuyor olabilirsin

ama ben duyuyorum

yalnız kalmaktan hoşlanmıyorum

ve arkadaş istiyorum

Mark hyung: tamam

seni benim arkadaşlarımla tanıştıracağım

Donghyuck: ne

yeni insanlarla tanışmayı sorun etmem de

böyle daha fazla görüşmek zorunda kalmamız gerekmeyecek mi

Mark hyung: ee

Donghyuck: birbirimizden nefret ediyoruz ya hani

Mark hyung: sana benimle arkadaş ol demiyorum ki

arkadaşlarımla arkadaş ol diyorum

sana olan nefretimi azaltmaz
merak etme

çıkışta bekle

Donghyuck: iyi

beklerim

.

Oturdukları kafede sohbet ederlerken Mark bir süre kitap okumaya çalışmış, başaramayınca da konuşmalarını dinlemeye başlamıştı.
Tanıştıkları andan beri Mark'ın arkadaşları Donghyuck'a bayılmıştı, özellikle de Chenle. Hatta Mark şimdiden onu daha çok sevdiklerini düşünüyordu. Çok eğleniyorlardı. Donghyuck sandalyesini çekip Mark'ın düşmesine sebep olunca ortam gerilse de ikilinin arasında geçen "Benim sıramdı." ve "Fazla klişe." diyaloğundan sonra konuyu kapatmışlardı.

İkisi de diğerinin yüzünü görmek istemediğinden birbirlerine olabildiğince uzak oturmuşlardı fakat masanın çapraz köşelerine oturdukları için aralarına kimse girmiyordu. Yani başarısız olmuşlardı.

Aralarındaki gayet basitti. Birbirlerinden nefret ediyorlardı. Öyle ki geldiklerinden bu yana beraber konuşmayı bırakın göz göze gelmekten bile kaçınmışlardı.

Donghyuck okul saatlerinde Mark'la o kadar çok göz göze geliyordu ki,  büyüğün şuanki tavrı onu şaşırtmıştı. Sadece Jeno'nun söylediği bir şeye gülerken aralarında bir bakışma yarışı gerçekleşmişti. Donghyuck Mark'ın ilk kez gülümsediğini gördüğü için bakarken-ki bu onu her şeyden daha çok şaşırtmıştı- Mark neden baktığını bilmiyordu. Jisung'ın seslenişiyle kazananı olmayan bakışma yarışını sonlandırmış, bir daha da birbirlerine bakmamışlardı.

Böyle insanlarla tanıştığı için mutlu olmuştu Donghyuck. Aslında ikisi de Mark'ın neden böyle bir şey yaptığını anlamıyordu. Gerçi Mark için bir sorun değildi bu, kafasına eseni yapmayı severdi çünkü. O an yapmak istemişti ve yapmıştı, onun için fazla kafa yormaya gerek yoktu.

Geri dönüş yolunda ilk önce okula gidip evlere oradan dağılmayı seçmişlerdi. Diğerleri veda edip evinin yolunda ilerlerken Mark ve Donghyuck oradan hemen ayrılmak istediklerini düşünselerde nedense ayakları gitmek istemiyordu. Karşı karşıya durup birbirlerine bakarken Donghyuck sessizliği bozması gerektiğini düşündü.

"Bence bana teşekkür et demiştin...   Teşekkür ederim."

"Dediğim her şeyi hatırlıyor musun?"

Donghyuck arkasını dönüp gitmeden önce göz devirmeyi ihmal etmemişti. Ona göre Mark gerçekten sinir bozucuydu. Çok sinir bozucu.

ᴇᴠᴇʀʏʙᴏᴅʏ ʜᴀᴛᴇs sᴏᴍᴇʙᴏᴅʏ • markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin