Mark hyung: DONGHYUCKJAEMİN SÖYLEDİ DEĞİL Mİ
Donghyuck: neyi :)
Mark hyung: ketçaptan nefret ettiğimi
Donghyuck: aa ne oldu ki Mark hyung
Mark hyung: hiçbir şey
sadece su şişemde su yerine ketçap var
manyak mısın sen
Donghyuck: belki biraz
Mark hyung: bir sonraki ders sınav
su içmeden sınava giremem
kantine gitme izni de yok
düşük alırsam sen bittin velet
Donghyuck: yine başlıyoruz
velet deme bana
senin ana dilin ingilizce değil mi kardeşim
neden düşük alasın
Mark hyung: su içemediğim için
9. sınıftan beri her sınavdan önce su içerim
bana başarı getirdiğine inanıyorum
Donghyuck: ne saçma bir inanış
zil çaldı
başarılar sana :)
.
Donghyuck zil çaldığında sınava gireceği sınıfa gelip sıraya oturduğundan beri endişe içindeydi. Çalışsa da yapamadığı tek ders ingilizceydi. Bir türlü kafasına girmediğinden artık çabalamayı da bırakmıştı. Muhtemelen uyurdu ya da kitap okurdu. Son zamanlarda favori hobisi olan kitap okuma, onu yepyeni bir dünya ile tanıştırmıştı. Aklındaki düşünceleri susturup sakinleştirmesi ona iyi geliyordu. Yeni bitirdiği kitaptan alıntılar zihninde belirirken
önündeki sıranın yanında duran Mark'la göz göze geldi. Şaşkınlıktan bir şey söyleyemezken Mark "Yok artık." diye mırıldanıp sıraya oturdu. Sınavda bile karşılaşmışlardı. İkisi de önceden birbirini görmek istemediğinden hayli eminken, şuan ne istediklerini bilmiyorlardı. Artık aralarındaki pek de basit değildi herhalde.Donghyuck su içme olayının gerçekliğini merak ediyordu çünkü Mark oturduğundan beri ayaklarını sallıyordu. Üzerine fazla düşünmemeliydi, bu onun sorunu değildi fakat ne zaman kendini başka bir şeye odaklamaya çalışsa aklına geliyordu. Son günlerde bu kadar aklını meşgul etmesi hoşuna gitmiyordu. Sanki varlığı onu daha az sinirlendirmeye başlamıştı, ona olan nefreti azalmıştı. Bunun iyi sonuçları olmayacağını seziyordu, o yüzden bir şekilde önüne geçmeliydi. Fakat şimdi, son kez olmasını umuyordu, kendi su şişesini çıkarıp su içtikten sonra çantasına geri koymak yerine ön sıraya uzattı.
"Bu ne?"
"Neye benziyor gerizekalı? Al iç işte."
Mark suyu hemen aldı çünkü sürdürdüğü bu saçma alışkanlık onun için saplantı haline gelmişti. Ağzına değdirmeyi umursamadan şişeyi kafasına dikti. Biten şişeyi arkasına dönmeden fırlatınca şişe kafasına isabet eden Donghyuck, sinirle şişeyi alıp Mark'ın kafasına fırlattı. Mark konuşmak için arkasına dönse de yan sırada oturan çocuğun garip bakışları onu durdurdu ve uzatmayarak önüne döndü.
İkisinin de tanımadığı bir hoca sınıfa girip eşyalarını kaldırmalarını söyledi. Öğrencinin birini görevlendirip kağıtları dağıttırırken kendi de herkesin doğru yerde oturduğundan emin oluyordu. Sınav kağıdını görünce sonunun yakın olduğunu anlamıştı Donghyuck.
20 dakika sonra sınavını bitiren Mark,
kağıdını vermek üzere ayağa kalkacakken gözü kitap okuyan Donghyuck'a takıldı. Kağıdında sadece isim yazdığını görünce aklına bir fikir geldi. 20 dakikası vardı zaten, o süre boyunca kendini meşgul edebilirdi. Yapmamalıydı, ama yapmak istiyordu. Bir yandan hocayı gözetlerken Donghyuck'un kağıdını tereddüt etmeden alıp kendinikiyle yer değiştirdi. Donghyuck gözlerini kitabından çekip geriye kalan 20 dakikada Mark'ın sırtına bakakaldı.Öğretmen yanına gelip "Madem bitirdin, versene kağıdını çocuğum." dediğinde bile gözlerini çekememişti. Bunu yaptığına gerçekten inanamıyordu. Neden böyle bir iyilik yapıyordu ki? Şoktan omuzları karıncalanıyordu. Önüne geçmek istediği duygular, hep birlikte yükseliyordu şimdi. Bunun bir sonu gelmeyecekti. Donghyuck ona borçlanmıştı, bir gün ödemek zorundaydı ve beraber oldukları her dakika Donghyuck'un nefretini azaltacaktı.
Öğretmen zil çalmadan çıkabilmelerine izin verince Donghyuck Mark'ın kağıdı öğretmene verip sınıftan çıkışını izledi. Herkes sınıftan ayrılırken o yalnız kalmayı beklemişti. Duyguları ve yattığı yerden onu gözetleyen su şişesiyle birlikte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴇᴠᴇʀʏʙᴏᴅʏ ʜᴀᴛᴇs sᴏᴍᴇʙᴏᴅʏ • markhyuck
Humor[enemies to lovers! au] Sebepleri ve yaptıkları çocukçaydı ama birbirlerinden gerçekten nefret ediyorlardı.