Byun Baekhyun.
Oturduğum andan beri başımı kaldırmadığım masadan önüme konulan o küçük kağıt ve isimle başımı kaldırmıştım. Önüme resmen atılan kağıt ve üstündeki gördüğüm isim beni hareketlendiren şey olmuştu elbette.
"Ne bu?" Kaşlarımı çatarak başımda dikilen üst sınıfım Zhang Yixing'e söylediğimde güldü. Gülünecek hiçbir şey olmamasına rağmen güldü. Sanırım deliydi. "Kağıt."
"Hadi canım." Yerimden yavaşça kalkarken söylendim. Benim söylenmemle gülen yüzü silinmiş, anında korkutucu bir yüz ifadesi takınmıştı. Sanırım deliydi.
"Kağıtta yazan isme bak, nöbetçi." Masanın üstünde duran kağıdı ayağa kalkarken elime almamıştım, hâlâ masanın üstünde duruyordu. Çenesiyle masayı işaret etti. Ben de kafamı kağıda tekrardan çevirdim. "Tamam. Ama kağıtta neden Byun Baekhyun yazdığını anlayamadım."
Kafasını sağa doğru çevirip hafifçe kendi kendine gülmüştü. Yemin ederim hareketlerinden bir bok anlamıyordum. "Derdin ne?" Masanın arkasından yüzümü yüzüne yaklaştırarak söylediğimde benden bir adım geriye kaçtı. Tch tch, Zhang Yixing nasıl kaçabilirdi yahu, özellikle de benim gibi korkak bir alt sınıfı olan Park Chanyeol'den?
"Baekhyun'u çağır. Rehberlikçi istedi de." Emir vererek konuştuğunda onu asla ciddiye alasım gelmemişti. Tekrardan nöbetçi masama oturup kitabıma kaldığım yerden devam etmek istiyordum, gerçekten. "Bunu neden yapayım?"
"Sevgilimi görmek istiyorum, seni kalın kafalı." İşaret parmağını yüzüme doğrultup söylediğinde bu sefer geriye kaçan ben olmuştum. Zhang Yixing parmağını gözüme bile sokabilirdi.
"Sevgilini teneffüste de görebilirsin. Derste çağırtıp beni zor duruma sokuyorsun." Keşke son sınıfların katında nöbetçi olmasaydım, keşke.
"Bu durumda ikimizden biri zor durumda kalırsa o kişi sen değil ben olurum ve inan ki, başıma gelecek şeyleri asla sikime takmıyorum. Şimdi git ve bana sevgilimi getir, nöbetçi."
Sevgilim demesi de ayrı bir batıyordu ya, neyse.
"Benim bundan kazancım ne olacak, okulumuzun gururu Zhang Yixing?" İnanın bu cesaretim nereden geliyordu bilmiyordum. Sabahleyin yürek falan da yememiştim üstelik!
"Güzel bir yumruk. Siktirip gitsene lan." dediği şeyle yüzüne gözlerimi kocaman yapıp baktığımda elini yumruk yaptı. Sırf korkumdan masadaki kağıdı elime alıp merdivenlere yöneldim.
Yemin ederim Baekhyun'u çağırmak istemiyordum. Karşımda canlanacak görüntüyü az çok biliyordum ve bunun sonunda da büyük zarara uğrayacağımı da biliyordum. Bu yaptığım şey kendime acı çektirmekten başka hiçbir şey değildi.
Yavaşça merdivenlerden çıkıp on birinci sınıfların katına geldiğimde derin bir nefes aldım. Gerçekten Baekhyun'un sınıfına gitmek istemiyordum, keşke şu an ölseydim de onu çağırmasaydım. Sevgilisiyle yaşayacağı şeylere canlı canlı şahit olmamak için, en sevdiğim kendini sevgilisinin kollarına atarken onları görmemek için şuracıkta ölseydim yeterdi benim için.
Ama ölmedim. Bunun yerine Baekhyun'un sınıfının kapısına gelip derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı tıklattım ve içeri girdim.
"Hocam, rehberlikçi Byun Baekhyun'u çağırıyor." Tek nefeste söylediğimde Baekhyun'un küçük gözleri bana çevrildi. Oysaki sınıfa girdiğimde kafasını bile bana çevirmemiş, cam kenarında oturduğundan dışarıyı izlemeye devam etmişti.
Baekhyun'un gözleri beni bulduktan birkaç saniye sonra yörüngesini değiştirdi. Hocaya kaymıştı bu sefer bakışları, gidebilir miyim der gibi bakıyordu. Ulan o bakışlara hoca bile hayır diyemezdi ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
byun baekhyun'un elma şekerleri // chanbaek
Фанфик"Ve ben yanıldığımı fazlasıyla geç anladım. Tahminen ne zaman mı anladım? Sen elinde o elma şekeriyle müzik odasına girdiğin anda, bendeki aşkın tanımı bambaşka bir şeye dönüştü."