"Nereye gideceğiz şimdi?"
Okuldan zar zor kaçmıştık. Birlikte yavaşça bahçeden çıkıp spor salonuna gider gibi yapıp ardına da spor salonunun arkasında hep açık bıraktıkları kapıdan çıkıp gitmiştik ve kimsenin ruhu da duymamıştı. Ama ne yapacağımızı pek biliyormuş gibi değildik, daha çok her şeyi akışına bırakmış gibi yavaş yavaş yürüyorduk ve ben huzur doluydum. Baekhyun mu? O da hâlâ elma şekerini emiyordu, dudakları her seferinde daha da kırmızı oluyordu ve onu öpme isteğim gitgide artıyordu. Bir kere öpsem ne olurdu sanki o kiraz dudaklarından?
"Hiç bilmiyorum." Gülerek söylediğinde yüzünü güldürdüğüm için kendimle gurur duydum, ilk defa kendimle gurur duydum.
"O müzik odasında tıkılıp piyano çalmaktansa dışarıda boş boş gezmeyi yeğlerim ama." Tekrardan elma şekerini ağzına götürdü ve bu sefer elmayı ısırdı.
"Şeker ister misin?" Şekeri benim ağzıma yaklaştırıp söylediğinde kafamı iki yana salladım. "Hayır, sen ye."
Keşke en azından küçük de olsa değdirseydim dudağımı. Anında pişman olmuştum işte.
Cevabımdan sonra şekeri tekrardan ağzına götürdü ve elmadan küçük bir ısırık daha aldı. Elma şekerini hevesle yerken güzelliğine güzellik ekleniyordu, daha fazla aşık oluyordum.
Bir süre sessizce yürüdük ve Baekhyun elma şekerini yemeye devam etti. Ben de onu izledim. Ama sonra yine o güzel sesiyle konuşmaya başladı. "Chanyeol."
İsmimi öyle güzel söylüyordu ki, ölecek gibi hissettim. Kendi kendimi hemen toparlayıp cevap verdim. "Efendim?"
"Teşekkür ederim ben, şeker için, dün benimle birlikte geldiğin için, şimdi benimle birlikte yeniden geldiğin için. Her şey için teşekkür ederim."
Her şey için teşekkür ederim, cümlesi bana hep üzüntülü ayrılıkları hissettirirdi. Şimdi hikâyemiz başlamadan bitmezdi, değil mi? Öylesine söylemişti, değil mi?
Bir süre dilim tutuldu, iki kelimeyi bir araya getiremedim ama en sonunda başardım. "Bir şey değil."
Fazla mı odunca olmuştu bu yoksa? Eğer öyle olmuşsa oturur şurada ağlardım.
"Şey diyorum ya, lunaparka mı gitsek?" Aramızdaki sessizliği yine bozan en sevdiğim olmuştu. Verdiği fikirle manyak gibi gülme isteğiyle dolup taştım. "Olur aslında." Hem kimse de olmazdı bu saatte, lunaparkı sessiz sakinken manyak gibi severdim.
"O zaman, lunaparka gidiyoruz." Sırtındaki çantayı düzeltip gülerek söylediğinde ben de gülerek kafamı salladım. Hayatımın gerçek anlamda en güzel dakikalarını geçiriyordum.
"Bak önceden söyleyeyim beni o korkunç şeylere bindirmeye kalkma, her birinden kusarak kalkıyorum ve kendimi dayak yemiş gibi hissediyorum." Ben sana zarar verecek bir şeyi yapar mıydım balım benim, dememek için zor tuttum kendimi ve demedim. Ama yine de bir şeyi denemek istiyordum. "Bari gondola binsek, o kadar da korkutucu değil gibi."
Değildi canım, korkutucu falan değildi. Ayrıca midesini de bulandırmazdı.
"Hayatta olmaz, gondola bir kere zorla bindirildim ve çıktığımda midem ağzıma gelmişti. Ayrıca, gerçekten iğrenç bir makine." Ya o kadar da kötü değildi ki, eğer kötü olursa üstüme bile kusabilirdi, sesimi asla çıkarmazdım. İstediğim tek şey şu an onunla gondola binip manyak gibi boş boş çığlıklar atmaktı.
"Peki oraya gidip neye bineceğiz?" İşte asıl merak ettiğim buydu.
"Bilmem. Ama kesinlikle zararsız olan şeylere binmek en iyisi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
byun baekhyun'un elma şekerleri // chanbaek
Fanfic"Ve ben yanıldığımı fazlasıyla geç anladım. Tahminen ne zaman mı anladım? Sen elinde o elma şekeriyle müzik odasına girdiğin anda, bendeki aşkın tanımı bambaşka bir şeye dönüştü."