♡7☆

915 138 156
                                    

"Sen yine niye geldin bizim eve?"

Baekhyun'la okul çıkışında dışarıda gezmemizin üstünden iki gün geçmişti, bugün okulda Baekhyun sınıfıma gelip edebiyat çalışmak istediğini söylemişti ve ben de anında kabul etmiştim isteğini. Bize gelecekti, evi tarif etmiştim ama anlamamıştı, ben de mahallenin başındaki çiçekçinin ismini söylediğimde orayı bildiğini ve oraya geldiğinde beni arayacağını söylemişti. Evine gidip onu alabileceğimi ısrarla söylesem de kabul etmemişti ve biz böylece sözleşmiş olmuştuk.

Okul çıkışında eve gidip masamın üstünde evde edebiyatla ilgili ne var ne yoksa yığmıştım ve heyecandan evde duramayıp benim çok sevgili alt sınıfım ve arkadaşım olan Yun'un yanına gitmiştim. Ama Yun yine odunluğundan taviz vermeyip bana anlamaz gözlerle ve azarlayıcı bir ses tonuyla bu soruyu sormuştu.

"Baekhyun'u bekliyorum." Ellerimin titremesini durdurmak için ellerimi bacaklarımın arasına sokarken söylemiştim.

"Burada mı?" Kendi odasını göstererek söylediğinde kafamı salladım. "Heyecandan ne yapacağımı bilemedim sana geldim."

"Şapşal mısın?" Ciddi ifadesi anında yüzünden silinmişti. "Ben senin heyecanını alamam ki."

"Azıcık cesaret versen yeter. Ders çalıştıracağım ona ama elim ayağım titriyor ya saçmalarsam?" Ki çok büyük ihtimalle saçmalayacaktım. Kendimi çok iyi tanıyordum.

"Bu konuda nasıl cesaret verilir bilmem ki." Kısa saçlarının arasına ellerini geçirirken söyledi ve konuşmaya devam etti. "Bu cesaret verme örneği sayılmaz ama ders anlatırken kendini derse ver böyle Baekhyun'u falan izlemeye kalkışma. Heyecanın tamamen gitmez ama en azından elinin ya da ayağının titremesi durur."

Yanımda Baekhyun varken kendimi derse vermek mi? Bu mümkün değildi işte.

"Denerim." dedim daha fazla uzatmak istemeyerek çünkü Yun kesinlikle bana tavsiye falan vermeyecekti, onun vereceği tavsiyenin de gerçek bir tavsiye olacağını sanmıyordum pek.

Bu sırada cebimdeki telefonum çaldı ve yerimde titredim. Sonra da elimi cebime attım ve telefonu açtım.

"Efendim?"

"Ben çiçekçinin önüne geldim." Telefonun arka tarafından en sevdiğimin sesini duyduğum an yeniden titredim, elimin titremesi yetmezmiş gibi bir de terlemişlerdi, resmen boka basmıştım.

"Geliyorum." Cılız sesimle söyleyip telefonu kapattığımda Yun ayağa kalktı, ardından da ben kalktım. "Gidiyorum."

"Fark ettim onu."

"Bana şans dile." Yalvarırcasına söylediğimde güldü ve kafasını salladı. Odasından çıktım ve o da peşimden geldi, sonra da kapıdan dışarı çıktım. Artık tamamen yalnızdım.

-----

"Baekhyun." Üç dört dakikalık yürüyüşümün ardından çiçekçinin önüne gelmiştim ve geldiğim gibi de bana arkası dönük bir şekilde duran balımı görmüştüm. Mayıs ayındaydık, hava fazlasıyla güneşli ve sıcaktı, bu yüzden kargo bir kremrengi şort giymişti bacaklarına, üstünde de kot montu vardı ve bana arkası dönüktü. İsmini seslendiğimde bana döndü ve direkt gülümsedi.

İçindeki koyu yeşil tişört de ona ne kadar güzel yakışmıştı...

"Seni bu taraftan bekliyordum." Arka tarafını işaret edip yeniden güldüğünde onunla birlikte ben de güldüm ve o konuşmaya devam etti. "Evi gerçekten anlamamışım."

"Ev bu arada, buranın alt arasında değil." Geldiğim tarafı işaret ederek söylediğimde başını salladı ve alt dudağını ısırdı. Bilerek yaptığını düşünmüyordum, senelerdir bunu durduk yere bile yapıyordu, alışkanlık gibi bir şeydi.

byun baekhyun'un elma şekerleri // chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin