"İster misin?"
Okulun bitmesi için dersleri dinlemek yerine saatleri saymıştım, saatleri saymaya devam ettikçe zaman daha yavaş akıyor gibi gelmişti ama sonunda okul bitmişti ve ben de en sevdiğimle birlikte zaman geçirmeye başlamıştım.
Birlikte okulun yakınında olan pastaneye girmiştik, ben kendime çikolatalı kurabiyelerden alırken o beni yine şaşırtmamış, elma şekeri almıştı ve şimdi aldığımız şeyleri yiyerek yürüyorduk. Yoluma baktığım yoktu, onu izliyordum ve onun adımları nereye doğru gidiyorsa ben de ona ayak uyduruyordum. Kendimden geçmiştim tamamen.
"Hayır, ben kurabiye sevmiyorum." Uzattığım kurabiye kutusuna tiksinir gibi bakarak söylediğinde üzülmüştüm çünkü kurabiye sevmemesi beni büyük hayal kırıklığına uğratmıştı. Kurabiyeleri ve asıl eğlenceli olan lunapark oyuncaklarını sevmiyordu, en sevdiğim beni bu konuda üzüyordu.
Ona uzattığım kutuyu kendime çektim ve ağzıma tekrardan bir kurabiye attım. Sonra yine ona bakmaya başladım. İzlendiğinden haberi yok muydu, yoksa bana oyun mu yapıyordu bilmiyordum ama bakmaması beni feci rahat tutuyordu. Büyük ihtimalle kafasını bana çevirse utançtan altıma falan işerdim.
"Peki sen elma şekerimden yemeye ne dersin?" Kafasını bana çevirmeden elindeki şekeri dudaklarıma yaklaştırdığında ödüm koptu. Onu izlediğimin yüzde yüz farkındaydı. "Hayır." Sesim titremeden söylediğim için şaşkındım, ben normalde şu anda acayip titreyip yere yığılırdım, ne olmuştu şimdi böyle?
"Sen sevmiyor musun elma şekerini?" Dudaklarımdan uzaklaştırıp kendi dudaklarına götürdü ve şekeri emdi. Dudaklarının kırmızılaşmasını hayranlıkla izledim. "Yoo, seviyorum."
Bu cevap hem elma şekeri hem de Baekhyun içindi.
"O zaman neden teklifimi reddettin?" Yüzüme bakmadan konuşmaya devam etmesi beni fazla germeye başlamıştı aslında. Ne diyeceğimi de bilmiyordum üstelik.
"Bilmiyorum." Verdiğim cevabın saçmalığına sıçmak istedim o an, ne olurdu sanki şu an canım istemiyor, deseydim.
"O zaman şekerimden al." Bu sefer kafasını bana çevirip şekeri dudaklarıma yaklaştırdığında yutkundum. Bakışları bir başka mıydı yoksa bana mı öyle geliyordu?
"Tamam." Gözlerinin içine hipnotize olmuş gibi bakarak söylediğimde dudaklarının kenarı havaya kalktı ve şekeri dudaklarıma değdirdi.
Dudaklarıma değen şekerle şekeri emdim ve benim dudaklarımın da kıpkırmızı olmasına izin verdim.
Bir dakika, az önce Baekhyun'un emdiği yeri mi emmiştim ben? Bu dolaylı yoldan bir öpüşme sayılır mıydı? Bence sayılırdı.
"Bana tekrardan elma şekeri borçlusun, ya da kendine elma şekeri aldığında senin elma şekerinden otlanabilirim." Şekeri benim dudaklarımdan çekti ve kendi dudaklarına götürüp emdi. Tam benim emdiğim yeri emmişti, kalbim hiç iyi değildi.
"Alırım ben sana elma şekeri." Şaşkın bir ses tonunda söylediğimde kıkırdadı. "Şaka yapıyorum. Şekerin yüzde birini bile yemedin."
Şakaydı veya değildi, ben ona elma şekeri almaya her zaman hazırdım. O isterse gidip uçurumdan bile atlardım, öyle bir deliydim ben.
"Nereye gidiyoruz buradan?" dediği şeye cevap vermeyip konuyu değiştirdim yoksa karşısında utançtan ölebilirdim. Bu durumda konu değiştirmek benim için en mantıklı seçenekti.
"Bilmiyorum, boş boş geziyoruz işte." O da nereye gittiğini bilmiyordu, bu beni güldürmüştü işte.
"Okuldan bahsetsene. Hiç aynı sınıfta olamadık, okulda neler yapıyorsun anlatsana biraz." Şekerini emdikten sonra sırf konu olsun diye bunu söylemişti. Aslında anlatacak hiçbir şeyim yoktu, ne anlatacaktım ki şimdi?
"Okulda fazla yaptığım bir şey yok aslında. Sadece gidip geliyorum, derslerim de iyi değil zaten."
"Edebiyatta olan ününü biliyorum yalan söyleme bana." İşte yakalanmıştım. Edebiyat okulda tek iyi olduğum dersti ve edebiyat sevgim herkese, hatta okulun beden hocasına bile, yayılmıştı.
"Sadece edebiyat ama." Utançla söylediğimde tekrardan kıkırdadı. "Bende o bile yok. Tek yaptığım şey müzik."
"Ben de müzikle uğraşmak isterdim. Bence senin uğraştığın şey matematik ya da fizik yapabilmekten çok daha havalı." Öyleydi, müzikle ilgili yeteneğim olsun isterdim ama yoktu işte, dümdüz sıradan bir on yedi yaştım. Baekhyun ise asla öyle değildi, o mükemmelliğin vücut bulmuş haliydi.
"Ben de edebiyat yapmak isterdim. Şiirlere aşık olmak, ya da kitaplara; yazılar yazmak falan, güzel olmalı. Ben beceremiyorum." İkimiz de birbirimizin ilgi alanlarını övüyorduk ve bu manyak gibi hoşuma gitmişti.
"Hatta edebiyat sınavlarından yüksek almak bile yeterdi." Gülerek söylediğinde ben de dediği şeye güldüm. "O kadar mı kötü edebiyatın?"
"Müzik hariç her şeyim kötü." deyip kahkaha attığında ona uydum ve ben de kahkaha attım.
"İstersen sana edebiyat çalıştırabilirim." Teklif ettiğim şeyle kafasını aniden bana çevirdi. Yanlış bir şey mi dedim diye kendi kendimi yemeye başlamıştım bile, ciddiyetle bana bakıp şekerini emdiğinde titredim. Hem korkup hem heyecanlanmıştım.
"Olur." Dudaklarının kenarı havalanırken rahat bir nefes aldım. Yanlış bir şey mi dedim diye birkaç saniyede kendimi yiyip bitirmiştim, deliriyordum az kalsın.
"Sana piyano çalmayı öğretebilirim. Ya da gitar." dediği şeyle ben de onun yaptığı gibi ilk önce ona ciddiyetle baktım ve sonradan gülümsedim. "Hayır."
Şu anda kafam hiçbir şeyi götürecek gibi değildi, bu yüzden müzikle falan da ilgilenecek gücüm yoktu.
"O niye?" Şekerinin elmasından bir ısırık alıp ağzı dolu şekilde konuştuğunda omzumu silktim. "Bir şeylerle uğraşacak gücüm yok. Kalmadı yani."
"Arada bana da oluyor öyle. Eğer bir gün istersen gelip bana söyle, beraber çalışırız." Göz kırpıp söylediğinde kalbim tekledi. Bir anlığına kalp krizi geçiriyorum sandım.
Göz kırpmasına baya etkilenmiştim, tek kelime edemedim ve sadece kafamı salladım. Bana tekrardan o ilahi gülüşünü sundu ve kafasını başka tarafa çevirdi.
"Evimin önüne gelmişiz."
Dediği şeyle kafamı karşıdaki binaya çevirdim onun gibi. Bu kadar kısa süre onunla vakit geçirmek istememiştim ki ben.
"Gidecek misin?"
"Evimin önüne gelmişim, gitmeyeyim mi?" Tek kaşını kaldırıp söylediğinde sorduğum soruyu aşırı saçma buldum. Tabii ki gidecekti, benimle bir tur daha atacak hâli yoktu ya.
"Evet, git sen. Ben saçmalıyorum işte." Kafamı iki yana sallayıp söylediğimde güldü. Gülümsemesi beni bulutların üstüne çıkarıyordu.
"Bize gelsene."
Bunu şu anda kesinlikle kabul edemezdim, tamam manyak gibi onunla daha çok vakit geçirmek istiyordum ama şu an utançtan yerin dibindeydim, evine gitmem olmazdı yani.
"Yok. Eve gideyim annem merak etmiştir zaten." Klasik bir bahane ürettim ve Baekhyun bu bahaneme anlayışla karşılık verdi. Onu her şeyden çok seviyordum.
"Görüşürüz o zaman, yarın okulda." Benden bir adım uzaklaşırken söyledi ve el salladı.
Ben de ona aynı şekilde el salladım ve kapıdan içeri girene kadar onu izledim. İçeri girdikten sonra da yarı yaşar hâlde eve yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
byun baekhyun'un elma şekerleri // chanbaek
Fanfiction"Ve ben yanıldığımı fazlasıyla geç anladım. Tahminen ne zaman mı anladım? Sen elinde o elma şekeriyle müzik odasına girdiğin anda, bendeki aşkın tanımı bambaşka bir şeye dönüştü."