Tembelce televizyonun kanallarını değiştirirken izlemek için bir şeyler arıyordum. Jongin'nin okuldaki bakışlarından sonra akşam Baekhyun'da kalmayı düşünmüştüm ama bunun işleri daha kötüleştireceği ortadaydı. Bu yüzden tıpış tıpış eve gitmiş ve sesimi çıkarmadan esmer profesörün gelmesini beklemiştim. Ama Jongin gelir gelmez çalışma odasına girip hala çıkmamıştı. Bu beni biraz daha endişendirmedi dersem yalan olurdu.
Ayaklarımı uzatarak yayıldığım koltukta Jongin'nin ayak seslerini duymamla doğrulmak için hareketlendim. Esmerin gözleri elinde tuttuğu sanat dergisinin üzerindeyken ezberlediği salonda emin adımlarla tekli koltuklardan birine doğru ilerledi. Güzel bacaklarını üst üste atarak onu yol boyunca takip eden gözlerimi tamamen görmezden geldi.
"Televizyonunu izlemeye devam edebilirsin."
Birkaç saniye daha ona şaşkın bakışlar attıktan sonra dediğini yaparak televizyona yöneldim. Normalde de çok garip davranışları olduğunu düşünüyordum profesörün. Aramızdaki iq farkı nedeniyle onu anlayamamam normaldi bana göre ama bu gün daha da garipti.
Zaten oynayan şeyle pek ilgili değildim bu yüzden Jongin'nin gözlerini üzerimde hissettiğimde olduğum yerde huzursuzca kıpırdandım.
"Bir şey mi soracaksınız Bay Kim?"
Jongin sanki az önce göz ucuyla beni izleyen o değilmiş gibi başını dergisinden kaldırarak benimle göz göze geldi. "Hayır, bunu da nereden çıkardın?"
"Normalde derginizi çalışma odanızda okursunuz. Televizyonun sesi dikkatinizi dağıttığı için."
Jongin'nin dudakları yaramaz bir gülümsemeyle yukarı doğru kıvrıldı. "Dikkatimi dağıtan şey televizyonun sesi değil."
Kim Jongin bir şeyle meşgulken onun dikkatini dağıtabiliyor olmak egomu besliyordu. Bunu ilk fark ettiğimde dersinde kalemimin arkasını dişliyordum. Daha sonra dudaklarım arasına aldığım şey kalem olmamıştı. Onun beni etkilediği gibi onun da benden etkileniyor olması bu ilişkiye tutunmamı sağlayan tek şeydi.
"Peki neden buradasın şimdi? O şey artık dikkatini dağıtmıyor mu?"
Bunu sırf şakasına söylemiştim ama evet derse yerle bir olurdum büyük ihtimalle. Gözlerim beklentiyle esmerin hareketlerini izliyordu. Profesörün dudaklarındaki tatlı gülümseme hiç solmadan başını tekrardan eğip dergisine döndü. Uzun parmakları sayfayı tutup çevirene kadar belki bir şey söyler diye bekledim. Ancak o gerçekten dergisini okumaya dönmüş gibi görünüyordu.
"Bu gün beni sarılırken gördüğün ARKADAŞIM Chanyeol benim mahalleden dostumdu. Benim abim gibidir."
Jongin başını tekrar dergisinden kaldırdı. Bu sefer yüzündeki gülümseme biraz daha genişlemişti. "Pekala"
"Merak edersin belki diye diyorum."
Başını yavaşça aşağı yukarı salladıktan sonra birden oturduğu yerden kalkmasıyla ben de ayaklandım. Jongin tek kaşını kaldırarak sorgulayıcı bir ifadeyle yüzüme baktığında dudağımı ısırdım.
"Bana kızgın mısın?"
"Neden böyle düşünüyorsun? Sana kızmam gereken bir şey mi yaptın?"
"Çok konuştum ve dergini okumana izin vermedim."
Jongin'nin gür kahkahası birden televizyonun sesini bastırarak salonu doldurdu. Ay gibi kısılan gözlerine şaşkınca bakmaya devam ettim. Neden güldüğünü hiç anlamamıştım. Kahkahaları dindiğinde yüzüne küçük bir tebessüm bıraktı. Aramızdaki birkaç adımı kapatırken o gülümsemeyi izledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Profesör Kim//SEKAI
FanfictionDudakları dudaklarıma yaslıyken parmaklarının sımsıkı kavradığı kalça yanaklarımı ikiye ayırdı. Nefesimi tutmuş bir sonraki hamlesini bekliyordum. "Acımayacak Sehun" diye fısıldadı deliğime doğru Jongin. Deliğime çarpan nefesi dudaklarımdan tutmaya...