Bu ufaklığı da 2817 kelime ile veda ediyoruz. Daha fazla yazmak isterdim. Ama yazmak istediğim o kadar çok kurgu var ki hangisini ne zaman yazacağımı bilmiyorum. Bu zamana kadar hikayeyi okuduğunuz ve yorumlarınızla süslediğiniz için teşekkürler sabah kahvelerim. Başka bir fic de görüşmek üzere Keyifli okumalar...
İşler son zamanlarda can sıkıcı bir hal almıştı. Jongin Sehun'nun ondan bilerek kaçtığının farkındaydı. Yine de tek kelime etmedi. Eğer diğerinin istediği buysa bir süre aranın ikisine de iyi geleceğini düşünüyordu. Bu yüzden şimdi Sehun bavulunu toplarken salonda oturmuş edebi dergilerinden birini okumaya devam etti. Her ne kadar gitme diye bağırmak istese de.
Kağıdın çevirme sesinden başka bir şeyin duyulmadığı evde bavulun tekerleklerinin sesi Jongin'nin kulağına ulaşınca başını dergisinden kaldırarak salonun girişinde sanki onu saklayabilecekmiş gibi davulunun arkasına saklanan öğrencisine baktı.
"Babamın fırında yardıma ihtiyacı varmış. Bir süre eve dönmem iyi olacak."
Esmer başını salladı olumlu anlamda. "Ne zaman dönersin?"
Sehun bacaklarına diktiği bakışlarını kaldırarak Jongin'le göz göze geldi. "Bilmiyorum."
Odadaki küçük sessizlik iyice yayılırken Sehun gergince ağırlığını birinden diğerine verdi. Jongin'nin gözlerinin hala üzerinde olduğunu biliyordu ama ağlamamak için diğerinin gözlerinin içine uzun süre bakmaktan kaçınıyordu. Gitmek istemiyor olsa da bir araya ihtiyaçları olduğunu düşünen tek kişi Jongin değildi.
"Derste görüşürüz o halde."
Sehun evin içinde dolaşan gözleri diğerine odaklandı son kez "Görüşürüz."
Ama görüşmediler. Sehun hayatında bir kere bile Profesör Kim'in dersini ekmemişti. Dersi tekrar almasının tek sebebi esmeri daha fazla görmekken nasıl derse girmemezlik yapabilirdi ki. Bu nedenle de yoklamadan muaf tutuluyordu. Bu durumu bir gün Jongin'den kaçmak için kullanacağını hiç bilmiyordu sadece.
Sehun'nun babasının küçüklüğünden beri işlettiği bir fırınları vardı. Annesi ile bu fırında tanışmışlardı. Dolayısıyla aileyi bu küçük kasabaya bağlayan şeyde bu küçük fırının anılarıydı. Ne zaman canı sıkkın olsa babası onunla bu mutfakta kek yapardı. Bu yüzden Sehun kendini bu mutfakta bulmuştu yine.
Küçük dükkanın kapısındaki zil bir müşterinin geldiğini haber vermek için şıngırdadığında Sehun küçük kekleri fırına yeni atmıştı. Babası bu gün mutfağın ihtiyaçları için sabahtan alışverişe gittiği için fırını o açmıştı. Açıkçası bu saatte pek de bir müşteri beklemiyordu ama mutfak kapısından çıkar çıkmaz pastaların olduğu vitrinin önünde gördüğü yüze her halükarda şaşırırdı.
"Jongdae Hyung?"
Büyük olan başını kaldırarak şaşkınca Sehun'a baktı. Belli ki o da Sehun'u bu küçük kasaba fırınında görmeyi beklemiyordu. Yine de kendini hızla toparlayarak yüzüne sevimli bir gülümseme oturttu.
"Hey Sehun! Ne tesadüf."
Diğeri ona ne kadar Jongin'i hatırlatıyor olsa da Sehun da Jongdae'ye aynı gülümsemeyle karşılık vermeye çalıştı. "Buraya hangi rüzgar attı."
"Açıkçası ben de bunu merak ediyordum. Şimdi anlıyorum sanırım."
"Ne?"
Sehun şaşkınca kasanın önüne doğru yürüyen adamı izledi. Jongdae diğerinin bu tatlı tepkisine kıkırdayarak karşılık verdi ama açıklama ihtiyacı duymadı. İkilinin arasına girmek istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Profesör Kim//SEKAI
FanfictionDudakları dudaklarıma yaslıyken parmaklarının sımsıkı kavradığı kalça yanaklarımı ikiye ayırdı. Nefesimi tutmuş bir sonraki hamlesini bekliyordum. "Acımayacak Sehun" diye fısıldadı deliğime doğru Jongin. Deliğime çarpan nefesi dudaklarımdan tutmaya...