Jongin'nin aynı yatakta yatmaya karşı fobisi olduğunu öğrendiğimden beri beni yatakta yalnız bırakmasına çok içerlemiyordum. Ama ben artık umurumda olmayan dizinin bölümünü izlerken dizime uzanıp uyuyakalan esmeri her sabah gözümü açtığımda göremiyor olmak beni üzüyordu.
Uzanıp alnına dökülen saç tutamlarını yüzünden çektim. Parmaklarım arasındaki yumuşacık saç tutamları kayıp gittikten sonra elimi tekrar omzunun yanındaki koltuğun boş yerine doğru bıraktım. Tekrardan huzurla uyuyan yüzünü biraz daha izlemek için Jongin'e odaklanmıştım ki dudaklarının küçük bir tebessümle kıvrıldığını görünce birden paniklemiştim.
Kirpikleri titreyerek yavaşça açıldı. Yüzünde hala uyku sersemi bir ifade vardı. "Neden irkildin?"
"Hiç" bakışlarımı gözlerimin içine bakan irislerden çekerek televizyona çevirdim.
Küçük bir kıkırtıdan sonra Jongin'den hiç ses gelmediği zaman ona bakma isteğimle başa çıkmak zorunda kalmıştım. Bedeni hiçbir şekilde hareket etmiyordu. Belki tekrardan uyuyakalmıştı. Ya uyumadıysa o zaman hala bana mı bakıyordu? Jongin'nin beni izlediği düşüncesiyle daha fazla kızararak bu sefer başımı ters tarafa çevirdim. Esmerden yanaklarımın kızarıklığını gizlemek ümidiyle.
"Çok tatlısın Oh Sehun. Küçük bir çocuk gibi utandığında..."
Jongin konuşmayı bırakıp durunca ben de merakla ona baktım. Cümlesini bitirmesi için direk gözlerinin içine bakıyor olsam da pek de o niyette değildi.
"Evet?"
"Devamı yok." Jongin birden ayağımdan kalkınca bacağımın üzerindeki ağırlığını bile özlemiştim. Çoğu tercihimden pişman olurdum ama hayatımda ilk defa bir şeyden bu kadar çabuk pişman olmuştum. Keşke hiçbir şey söylemeseydim ve Jongin kucağımda uyumaya devam etseydi.
"Üzüleceğim bir şey mi?"
"Benim üzüleceğim bir şey."
"Bu da ne demek?"
Profesör hiçbir cevap vermeden yatak odasının olduğu koridorun içinde kaybolurken arkasından bakakalmıştım. Gerçekten ne dediğine dair hiçbir fikrim yoktu. Bu kötü bir şey miydi? Yani onun üzüleceği bir şey olması. Ne söyleyecekti ki kendini üzecek.
Jongin ile olan ilişkim beni gerçekten çok yoruyordu. Hem mental olarak hem de fiziksel olarak. Her öğrencisi gibi ben de ilk başta güzel yüzün düşmüştüm onun. Ama artık yalnızca yakışıklı ve çekici bir adam olmadığını biliyordum.
Mesela köpekleri çok seviyordu. Ama kedileri asla ayırmazdı. Küçükken eve getirdiği sokak hayvanlarından bahsetmeyi severdi. Laktoza alerjisi vardı. Bu yüzden her şeyin soya sütünden olması gerekiyordu. En çok da yemekte et varsa etleri kesip tabaklarımızı değiştirmesini seviyordum. Beni önemsediğini hissediyordum.
Ben düşüncelerim içinde dolaşırken Jongin az önce karma karışık olan saçları güzelce geriye doğru taranmıştı. Giydiği kot ceket onu yaşından daha genç gösteriyordu. Çoğu zaman olduğu gibi zaten ışıl ışıldı. Gözüm duvardaki saate doğru kaydı. Güneş çoktan batmıştı ve Jongin normalde bir yere gitmeden önce bana söylerdi.
"Markete gidiyorsan bana da tatlı bir şeyler alır mısın? Canım çok fazla çikolata istiyor şuan." Canımın istediği tek çikolata Jongin'den başkası değildi ama zaten konu tatlı değildi. Bu nereye gittiğini bana söylemesi için bir yemdi.
"Dönerken bir şeyler alırım."
Profesör blöfümü yememişti. Şaşırdığımı söyleyemezdim eğer boşluğuna gelip bir şey söyleseydi o zaman iyi olmadığını düşünürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Profesör Kim//SEKAI
FanfictionDudakları dudaklarıma yaslıyken parmaklarının sımsıkı kavradığı kalça yanaklarımı ikiye ayırdı. Nefesimi tutmuş bir sonraki hamlesini bekliyordum. "Acımayacak Sehun" diye fısıldadı deliğime doğru Jongin. Deliğime çarpan nefesi dudaklarımdan tutmaya...