🎭Geçmiş, hep geçmiş derler. Neden böyle dediklerini küçücük bir çocuk bile anlayabilir. Çünkü geçmiş, şimdi ki ânın değil. Her şeyi saniyeler içinde yaşarsın, sonra saniyeler içinde geri alamayacağın geçmişlerine katılır. Bu yüzden geçmişlere takılı kalmayın der insanlar.
O insanların içinde elbetteki ben de varım. Hatta bunu defalarca söyleyen topluluklar arasında en başta yerim olabilir. Çünki bana göre de geçmişler üzerinden geçtiği için unutulmasada, takılmaması gereken anılar arasında yer alır. Böyle düşünen biri olarak, elimde beş yıl önce bir anda başladığım günlüğümü tutuyor olmak, en önemlisi okumak istemem açıkçası ironi bir duruma düşürüyordu. Ben değilmiydim geçmişe fazla takılı kalınamamalı, yoksa çıldırabilirsiniz diyen. Evet, bunu diyen bizzat bendim. Ama garip olmuştur hep ardımızda bıraktıklarımız.
Hatalarınızın, sevinçlerinizin, ilklerinizin bulunduğu o anlar hep geri dönmek istediğiniz zamanlar olur. Belki yanlışlar değil ama mutlaka dönmek istediğiniz anılar vardır. Demek istediğim, şimdiler ve gelecek hep belirsiz. Ama geride kalanların ne olduğunu biliyorsunuz ve bu size her şey kontrolünüz altındaymış gibi gelir. Çünkü bazı anlarınızın sonunu bilirsiniz. Nerede hangi hatanızı, ufak bir ayrıntıda nasıl hareket edeceğinizi bilirsiniz. Belki de geçmiş sanıldığının aksine o kadar da kötü değildir? Belki de biz abartıyoruzdur?
"İnanamıyorum..."
Şaşkın ve hayret dolu tebessümümle elimdeki oldukça kalın, siyah kaplı deftere bakıyorken, bir yanımın heyecanla kasıldığını fark ettim. Elbetteki kaybettiğimi düşündüğüm bu defteri bir anda bulmak, beni sevindirmişti. Belki çokça şaşkındım lakin mutlu yanımın daha ağır bastığını biliyordum.
Hafif irileştiğini bildiğim gözlerimle odanın bir köşesinde olan çalışama masama ilerlediğimde, kırmızı siyah dönen sandalyemi aceleyle çekerek oturdum. Masanın üzerine yaydığım kalın kalın kitaplarımı kenara çektiğimde, siyah deri defteri tam önüme koydum.
Derin nefesler eşliğinde kapağını araladığımda, siyah sayfalarının olduğunu fark ettim. Kaşlarım eğlenceli bir şey varmışcasına havaya kalktı. Safirlerim defterin yan kısmına lastikle bağlanmış dış kabuğunun siyah ama beyaz yazdığını bildiğim tükenmez kaleme takıldı. Hemen ardından ise ilk sayfada beyaz, çirkin diyebileceğim bir yazıyla yazılmış satırları fark ettim. Normalden daha neşeli hissetmem pek benlik olmasada küçük bir kız gibi heyecanlı hissettiğim bir gerçek. Sanırım bu yüzden on yedi yaşımdaki benin ne yazdığını, hayatın o zamanlardaki ben için neler yaptığını büyük bir sabırsızlıkla yad etmek istedim.
"28/09/2015
Ee, selam.Merhaba günlük ben,didem gülyüz. Açıkcası nasıl veya neyden bahsedeceğimi pek bilmiyorum. Seni bir anda elime tutuşturdu abim. Daha bir şey soramadan 'al bunu, isteyipte elde edemediklerini, sevipte uzamayan sevgini, Her şeyi buraya yaz. Sen başka kimsede bilmesin.' Diyerek elime verdi. Neden böyle bir şey yaptığını bile sorgulayamadan gitti.
Tam iki haftadır çekmecemde duruyorsun. Bu iki haftalık sürede sana neler yazacağımı elbetteki düşündüm. Fakat daha önce günlüğü olmayan biri neler yazabilir bilemiyorum. O yüzden saçma salak davra- ah, hayır. Sen canlı değilsin ki sana saçma salak davranayım. Kısacası saçma salak yazarsam, pek takma. Hoş, senin gibi nesneden ne tepki gelebilir ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ KARANFİLLER
Teen FictionYa iyi olanlar kötü, kötü olanlar iyi çıkarsa? Belki de ortada iyi namına hiçbir şey yoktur.