3.BÖLÜM: KARŞILAŞMA

34 5 1
                                    

🎭

Yanıldım. O kadar büyük yanıldım ki şaşkınlıktan öteye bile gidemiyordum.
İncesenle alışverişe çıkarken aklıma en sonki hali bile gelmişken bunu gözardı etmek resmen aptallık. İçten içe böyle olacağını biliyordum ama en azından onu yönlendirebilirim diye düşünmüştüm.

Ama dediğim gibi yanıldım.

Çünkü deli gibi kıyafet değiştirip satın alan kadın fikrimi söylediğimi bile umursamıyordu. İtirazlarıma hiçbir şekilde karşılık bile vermedi. Sanki ben onun hizmetçisiyim de onun  aldığı kıyafetleri tutmakla görevlendiriliyorum. Evet, aldıklarını hamalı gibi bana taşıttıyordu. İnanılır gibi değil ama öyleydi.

Sinirlendiğimi derin derin aldığım soluklarımdan anlarken, avuçlarımın arasındaki poşeti Sıkıp sıkıp duruyordum. Ciddi anlamda bunaldığım ise terlerden parıldayan gerdanımdan ve nefes alamıyormuş gibi sık sık aldığım nefeslerden belli oluyordu.

Ama tüm bunları görme gereği bile görmeyen incesen, hala askılara bakmakla meşguldü. Heyecanlı ifadesi kabak gibi ortadayken beni gerçekten farketmediğini düşünmeye başlamıştım. Belki de beni unutmuştu. Girdiğimiz  bu onuncu mağazadan Sonra bence de beni unutmuştu.

"İncesen..."

İnilti şeklinde çıkan sesim ne acıdan, ne de zevkten fısıldanmıştı. Sinirden olduğunu beni gerçek anlamda tanıyan biri anlardı ve incesen beni bu kadar tanımayarak daldığı kıyafetlerden gözlerini çekerek bana baktı.

Muhtemelen canımın acıdığını zannediyor olacak ki ifadesi endişeli bir hal aldı.

"Ne oldu, iyi misin?"

"Sadece iki dakika," diyebildiğimde sözlerime son bir gayretle devam ettim.

"İki dakika içinde buradan çıkmazsak bir daha yüzüne bile bakmam."

Gözleri irice açılırken şaşkınlıkla yüzüme bakakaldı. Ne dediğimi anlamaya çalışıyor olmalıydı zira ifadesi tam da bunu kanıtlar bitelikte meraklıydı.

Onu en başında sıkıldığım an bırakabilirdim ama bunu yapmadım. Çünkü zaten bir tane olan arkadaşımı da kaybetmek istemedim. Tamam Tamam, onu seviyorum ama bazen sinirlerimi bozuyordu ve bu o anlardan biriydi. Derhal buradan çıkmalıydık yoksa onunla gerçekten konuşmayacaktım.

"Kaç saniyemiz var?"

Ciddi olduğumu farkettiği an söylediği  en mantıklı şeyi sordu. Çünkü biliyordu iki dakikanın geçen kırk beş saniyesi içinde buradan çıkmazsak bir daha onunla konuşmayacağımı.

"Bir dakika, on beş saniye."

Gözleri irice açıldı, telaşla yanıma gelirken dolu olan iki kolumdan birini tutarak uzakta kalan çıkışa koşturmaya başladık.  Sonunda kendimizi dışarı atabildiğimizde birazda olsa o mağazadan uzaklaşmiştik.

"Susadın mı? Gel bir şeyler içelim."

Sadece başımı sallamakla yetinirken güzel bir kafeye girdik. Yoğun olan dükkânın püfür püfür esen havasını soluduğumda,  bunalan ben neredeyse neşeyle gülecektim. Neyseki aklım başımda olduğu için bunu yapmadım, onun yerine incesenle boş bir masaya yerleştik. Poşetleri yanımdaki sandalyeye yerleştirirken garson geldi. İncesen limonata, çilekli yaş pasta isterken; ben buz gibi bir kola sipariş vermekle yetindim.  Garson siparişler için yanımızdan uzaklaşırken, incesen çenesini boş tutmayarak yine konuşamaya başladı.

"Mezuniyetimize çok az kaldı. Ne giymeyi düşünüyorsun?"

Bezmişlikle solurken, bu kızın neden böyle olduğunu sorgulamayı bıraktığıma sevinerek arkama yaslandım. Eğer bunu yapmış olmasaydım muhtemelen incesen artık arkadaşım konumunda olmazdı.

ÖLÜ KARANFİLLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin