🍭BÖLÜM 13🍭

542 37 17
                                    

Renkli pastaneye girdiğimde gözlerim masalarda gezinip yalnızca fotoğrafını gördüğüm benden yaşça oldukça büyük olan Nehir'in kuzenini, yani Ömer'i aramaya başladım. Gözlerim Ömer'in mavileriyle kesişince elini kaldırıp kendini belli etti. Babetlerimin üzerinde çekingen adımlarla masaya doğru ilerlerken terleyen avuçlarımı beyaz dar pantolonuma sürdüm. Masaya varınca ayağa kalkmasına müsaade etmeden ahşap sandalyeyi çekip oturdum.

"Merhaba."

"Merhaba. Ne içersin? Ben limonata söyledim kendime." Zoraki bir nezaket gösteriyor gibiydi. Sanki ben zorlamıştım onu gelsin diye!

Tebessüm ettim.

"Bende bir limonata içerim. Eee nasılsın Ömer abi?" Elini kaldırıp garsonu çağırdı ve bir limonata daha istedi. Bacak bacak üstüne atıp kıvırcık saçlarımı omzumun gerisine attım.

"İyiyim. Sen nasılsın Narin? Okul nasıl?" Abi dediğimden dolayı sesi şaşkın olduğunu belli ediyordu. Gülmemek için tuttum kendimi.

" İyiyim. Okulu da idare ediyorum işte." Garson iki tane limonatayı getirip masanını üzerine koyup gittiğinde ellerimi masanın üzerinde kavuşturdum." Emel teyzede çöpçatanlık işine girişmiş herhalde. Tutturdu bir çay içsinler diye. Annemde kıramadı."

"Ya anneme de senin yaşının büyük olduğunu söylemiş o yüzden o da beni zorladı. Kız arkadaşım yaşını söyleyince bir şey dememedi."

"Selam söyle kız arkadaşına. O değilde yine Emel teyzenin istediği olmadı. Çay için diye tutturdu biz, gelsin limonatalar gitsin limonatalar." Gülüp limonatasından bir yudum aldı.

"Ee senin var mı haylazlıkların sevdiğin falan?" Gözlerimi büyütüp üzerine diktiğimde keyifle gülümsedi. "Var." Kız arkadaşından bahsedince niye benim sevdiğim olup olmadığını merak ediyorsa sanki?! Yanaklarım kızardı ve bakışlarımı kaçırdım.
Eklemlerimi saymaya başladım yine.

"Var. Bizim okulda. Benden iki yaş büyük." Ondan bahsetmek hoşuma gidiyordu. Günlüklerimin sayfaları onunla doluydu. Anlat anlat bitiremiyordum.

"Sevgili misiniz?" Bir dal sigara çıkartıp dudaklarının arasına yerleştirdi ve eliyle siper edip çakmağıyla yaktı. Sağ ayak bileğini sol dizine yaslayıp rahat bir pozisyon edindikten sonra sigarayı içine çekip dumanını üfledi. Sarıya çalan açık kahve saçlarını eliyle karıştırıp buz mavilerini yüzüme dikti. Onu izlediğimi fark ettiğinde dudaklarının arasındaki sigarayla yarım ağız güldü.

"Değiliz. Bilmiyor bile onu sevdiğimi. Hatta yeni tanıştık. Tesadüfen gelişti her şey zaten. Yoksa tanışmamız imkansızdı." Parmaklarımla uğraşıyor yüzüne bakmıyordum. Tam o esnada pastanenin kapısının açıldığını haber veren zilin sesi duyuldu ve çok geçmeden gözlerimin irileşmesine sebep olan o sesi duydum.

" Kız kıvırcık! Sen geçen spor salonuna gelen değil misin? Vallahi o." Barış'ın sesi kulaklarımda yankılanırken dönüp yüzlerine bakmama fırsat kalmadan yakındaki masalardan iki tane sandalye çekip yanıma oturdular. Can ve Barış'a şaşkın şaşkın bakatken Mert ve Emre ayakta dikiliyorlardı.

" Siz de oturun isterseniz." Sıcacık gülümsedim Emre' ye. Gözlerimin içinin parladığına emindim. Yanaklarım kızarmıştı. Başımı çevirdiğimde Ömer abiyle göz göze geldim. Tek kaşını kaldırmış yüzüme alaylı bir gülümsemeyle bakarken kül tablasına bastırdığı sigarasını söndürdü.

"Nasılsın Narin?" Mert masaya otururken bana gülümsedi.

"İyiyim. Sizi sormalı?" Emre'nin yanına oturduğunu hissettiğimde iyice gerildim.

🍭L O L İ P O P🍭 ~~ Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin