🍭BÖLÜM 28🍭

167 10 4
                                    

Emre'den

Sitenin içerisindeki birbirinin kopyası olan müstakil evlerden birinin önünde, çaldığım kapının açılmasını beklerken tedirgindim. Evin dışarıdan görüntüsü çok büyük sayılmazdı fakat bizim 2+1 apartman dairemizden büyük olduğu aşikardı.

Kapının ardından birkaç topuklu tıkırtısı duyulduktan sonra kapı yavaşça aralandı ve yirmili yaşlarında bir genç kız küçük bir gülümsemeyle beni selamladı.

"Hoşgeldiniz Emre Bey, Helin Hanım da gelmenizi dörtgözle bekliyordu." Tam içeri girecekken afallayıp olduğum yerde donakaldım. Helin Hanım? Yanlış mı anlamıştım acaba? Annemin adı Gülin'di? Kendini Helin diye tanıtmış olamazdı değil mi?

Kapıdaki kızın, yüzündeki ısrarcı gülümsemeye tezat, sabırsızca niye içeri girmediğimi sorgulayan bakışlarıyla karşılaşınca kapının pervazından içeriye adımı atarak içeri girdim. Yağmurdan sırılsıklam olmuş montumu omuzlarımdan tutarak çıkartıp vestiyere astı ve eliyle salona doğru buyur etti. Ferah bir salona adım attığımda yalnız başıma olduğumu fark ettim.

Salonda beni karşılayacak kimse yoktu.

"Buyrun oturun şöyle. Ben Helin Hanım'a haber vereyim. Bir isteğiniz var mıydı?" Yanlış duymamıştım, Helin demişti. Önümde saygıyla dikilen esmer kıza bakıp gülümsedim.

"Teşekkür ederim." Başının önüne eğip salondan çıktı ve düzenli topuk tıkırtılarıyla beraber uzaklaştı. Sade bir salonlar vardı. Geniş bir televizyonun altında siyah televizyon ünitesi vardı. Lacivert koltuk takımları kadifeydi. Çok fazla incelememe fırsat kalmadan bir anda girişten cıvıl cıvıl bir ses işittim.

"Hoş geldin!" Başımı girişe doğru çevirdiğimde bir yetmiş boylarında, turuncu saçlarının sol tarafı kazınmış sağ tarafı çenesine kadar uzanan, burnunun üstünde minik minik çilleri olan on dört on beş yaşlarında bir kızla karşılaştım.  Kalın çerçeveli gözlükleri vardı. Sol kulağında bir sürü küpe vardı. Üzerine ise siyah oversize bir sweatshort, altına ise yine siyah dar bir pantolon giymişti. Ayağında gri renkte pandufları boynunda ise su yeşili kulaküstü kulaklukları vardı. Kocaman koyu yeşil gözleri ışıl ışıl parlıyordu. "Ben Helin!" Bana doğru uzatılan ele baktığımda oturduğum yerden kalktım.

"Bende Emre," Benim büyük elimin içinde kaybolan küçük elini sıktım. "Memnun oldum."

"Ben de. İnan seninle tanışmayı o kadar çok istiyordum ki... Gülin ablaya yalvardım ama beni hep geçiştirdi. Bende kendim senin için bir akşam yemeği hazırlama kararı aldım." Hızlı ve hevesli bir şekilde konuşurken araya girme ihtiyacı hissettim.

"Bir dakika bir dakika, benim kafam karıştı." Susup merakla yüzüme baktı.
"Sen annemin neyi oluyorsun ve annem nerede?"

"Ups!" Elini alnına vurdu. "Haklısın. Çok pardon. Ben senin üvey kardeşinim, Helin. Gülin ablayla babam da birazdan burada olurlar." Sertçe yutkunup kızın gözlerine baktım.

"Üvey kardeşim?"

"Bilmiyor muydun? Çok özür dilerim, böyle öğrenmeni istemezdim." Yüzü gerçekten endişeli ve üzgün görünüyordu.

"Sen o adamın kızı mısın? Yani annemin nişanlısının..?"

"Evet."

"Bir kızı olduğunu duymuştum ama hakkında hiçbir şey bilmiyordum."

"Nasıl bilmezsin?! Bana bir abim olduğunu söylediklerinde seni o kadar merak ettim ki seninle tanışabilmek için elimden geleni ardıma koymadım! İnan bana şu an çok mutluyum!" Sevinçle kurduğu cümleler o kadar hızlıydı ki...

🍭L O L İ P O P🍭 ~~ Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin