Medya: 1THE9- Blah bu şarkıyla dinleyin bu bölümü.
Minho bir plan yapmadan direk binaya girme kararı vermişti. Nereden giderse gitsin babasının adamları ile karşılaşacağını biliyordu. Boşuna çaba sarf etmek istemiyordu.
Arabayı park bile etmeden harabelerin olduğu yöne doğru koşmaya başladı. İyikide vermişti ona o kolyeyi. Yoksa yerini bulamazdı.
Minho koşarken bir yandan Jisung'u düşünüyordu. Lanet ediyordu kendine. En kısa zamanda Jisung'tan uzak tutmalıydı kendini.
Binaya girdiğinde görüş alanına girmeye başladı babası. Minho'nun suratı ise buzdolabından çıkmış gibiydi.
"Jisung nerede?" ellerini dişlerini sıka sıka söylemişti Minho.
"Asansörde elleri ağzı ayakları bağlı." sesini bile duymak istemediği babası konuşmuştu.
"Ne istiyorsun?" Minho daha fazla sesini duymaya katlanamıyordu.
"Ne isteğimi az çok tahmin ediyorsundur. Senden belgeleri istesem binlerce kopyası var. Jisung'u bıraktıktan sonra onları polise verebilirsin. Sadece senden biraz olsun intikam almak istiyorum. Seni ya da Jisung'u öldürsem kopyalar polise gidecek."
Minho bunu asla yapmak istemezdi ama buna mecburdu. En azından sevdiği için dayak yemiş olacaktı.
Emin olmayan adımlarla babasına bir kaç adım attıktan sonra bir dizini kırdı. Babasına kabul ediyorum anlamında kafa salladıktan sonra diğer dizini de kırdı. Şuan babasının önünde diz çökmüş dayak yemek için bekliyordu.
Ellerini arkasına koyduktan sonra
"Vur. Vur hadi durma!" diye bağırmıştı.Babası iğrenç bir gülüş attıktan sonra yumruk yapıp Minho'nun suratına savurdu. Dudağı patlamıştı.
Minho tam kalkıp karışıklık verecekler babası "şşt şşt sakın. Jisung'u unutma."
demesiyle Minho geri adım atmıştı.Dayak yemeğe alışmıştı zaten. Kollarından iki adam daha tutmuştu Minho'nun yerinde durması için.
Babası ardarda suratına geçiriyordu. Minho dayanabilirdi biraz daha.
Fakat birden adamlar sopalarla vurmaya başlamıştı. Minho ise kendini kanlar içinde yere atmıştı. Bir yandan karnına tekme atıyorlar bir yandan sopalarla vuruyorlardı.
Minho'nun taakati kalmamıştı ama biraz daha dayanmak istiyordu. Ama sanki yapamıyordu. Kalkmaya çalıştıkça birileri tekmeliyor tekrar yere düşüyordu.
******************
Hyunjin bir yandan arabayı sürerken bir yandan Seungmin'e yapması gereken şeyleri anlatıyordu.
"Bak şimdi iyi anladın mı. Bina'ya arka tarafından girip merdivenlerden aşağıya inersen muhtemelen ordadır makine odası. Çalıştırıp Jisung'u alıp bizim olduğumuz yere gelin. Muhtemelen biz adamları halletmiş oluruz."
"Tamam anladım Hyunjin bin defa anlatmana gerek yok." bıkkınlıkla söylemişti Seungmin.
Bina'ya gelip arabadan indikten sonra ayrıldılar.
Hyunjin bunu görmeyi beklemiyordu. Minho adamları döver diye düşünmüştü. O kadar boşuna eğitim almamışlardı sonuçta.
Hyunjin piç smile atarak mekanda giriş yapmıştı.
"Mekanın sahibi geldi bebeleri pistten alalım hahaha" sanki içmişte gelmiş gibiydi bu neyin kafasıydı. Dediğine yerde yatan Minho bile gülmüştü.
Adamlar ise mal mal birbirlerine bakıyorlardı. Hyunjin Minho'nun yanına gidip eğildi.
"Hadi dostum. Baban sana böyle mi öğretti?" o sırada Hyunjin'in gözleri o sırada Minho'nun babasının gözleriyle buluştu.
"Onun gibi biraz YÜZSÜZ ol. Hahaha kalk ve dövüş." Hyunjin gerçekten piskopat gibi konuşuyordu. Onun bu kadar ileri gideceğini tahmin etmemiş olsa gerek bir anda Minho'nun babasının ve adamların yüzleri morarmıştı.
Hyunjin Minho'nun elini uzatıp
"Eve gidelim birde ben dövecem seni."
diye Minho'nun kulağına fisıldamıştı.Minho ise olanlara sadece gülüyordu. Zar zor ayağa kalkıp üstünü sirkelemişti.
"Ah oysaki ne kadar da pahalıya almıştım bu sweatshirt'ü."Sırt sırta vermişlerdi artık. Adamalar dövülmeye hazırdı.
"Hyunjin.."
Biraz bekledi Minho.
"3!"
İkiside adamları dövmeye başlamışlardı. Diğerleri ise neye uğradığına şaşırmıştı.
Bir adam Hyunjin'e sopayla vurmaya çalışırken Hyunjin altından geçip sopayo çevirdi. Böylece adamın kolu ani bir hareketle kırılmış oldu. Hyunjin bir ayağıyla adamın bacaklarının arkasına vurunca adamın atakları yerden kesilmişti. Tuttuğu sopayla sağ arka tarafındaki adamın burnuna geçirince bu adamda şok etkisi yaratmış olacak ki bir süre burnunu tutup geriledi. Önündeki adama da kafa attıktan sonra arkasından bir adam ona adeta sarılmıştı. Hyunjin ise sol dirseğiyle adamın karnına geçirip sağ eliyle adamı üstünden yere fırlatmıştı. Sonra elini tutup çevirince kolu da kırılmış oldu.
Adamların acı dolu çığılıkları depoyu dolduruyordu.
Minho ise karşısına gelen şişman yapılı adamın direk karnına yapışmıştı adam bunu tutacam derken Minho ilk hamleden kilit kalmak istemediği için soldan gelen 2. Adamın karnına sopayı fırlattıktan sonra karnını tutan adam'a izin verip ceketini çıkarmıştı. Minho ise bunu fırsat bilerek ceketin kollarını adamın sırtında bağlayarak adama tekmeyi koydu. Bu sırada ayağına gelen darbeyle yere düşen Minho'nun üstündeki adam onu boğmaya çalışıyordu. Minho ellerine vuruyordu ama bir fayda etmiyordu. Minho ayağıyla göğsüne tekme atarak adamı üstünden atmıştı. Adamın üstüne çıkarak ona ardarda yumruklar atmaya başlamıştı.
Herkes bittikten sonra babası kalmıştı bir tek Minho'nun.
Minho ve Hyunjin yavaş yavaş babasına yaklaştılar. Üstleri oldukça kirlenmişti.
Kanayan dudağı ve kaşıyla
"Tatmin oldun mu şimdi izin verirsen onu kurtarmaya gideceğim.". demişti Minho nefes nefese."Seviyorsun değil mi onu? " ibne gülümsemesiyle sormuştu.
"Sevmiyorum dedim ya! Her zaman yaşadığım tek geceliklerden biriydi. Benim için kullanılmış kağıt parçasından farksız!" Minho babasına bağırıyordu.
"O zaman neden onu kurtarmaya geldin?"
"Sadece benim yüzümden suçsuz biri korksun istemedim."
"Doğru söyle bana küçükkenki alışkanlığın hala duruyor yalan söylerken gözlerime bakamıyorsun." demişti babası.
Minho ise daha fazla sinirlenerek daha çok bağırmıştı. Babasının gözlerinin derinliklerine bakmıştı.
"Kaç kere diyeceğim anlamayacak mısın! O küçük orospu umrumda değil! Sadece eğlendim!"demişti arkasında onu dinleyen Han Jisung olduğumu bilmeyerek....
Medya nasıldı?
Ve bu grup dağıldı mı hakkında bir şey bilen varsa yazsın lütfen.
Ve kitabın gidişatı nasıl?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elevator Fear//(Jisung×Minho)
Teen Fiction™✓ Jisung asansör korkusu olduğu için 17 katı yürüyerek çıkmak zorunda kalıyordu.