"Kaç kere diyeceğim anlamayacak mısın! O küçük orospu umrumda değil! Sadece eğlendim!"
"Sevmiyorum dedim ya! Her zaman yaşadığım tek geceliklerden biriydi. Benim için kullanılmış kağıt parçasından farksız!"
Jisung arabanın arka koltuğunda otururken bu cümleler beynini yiyordu.
Hyunjin araba sürerken Minho'da sinirli bir şekilde yan koltukta oturuyor , Seungmin ve Jisung'da arkada oturuyorlardı.
Jisung asansörde kalmaktan nefret ederdi. Ama bu sefer asansörde kaldığı için değil duyduklarının doğru olma olasılığı olduğu için korkuyordu.
Kafasını hafifçe yanında oturan Seungmin'in kafasına düşürünce Seungmin ona
"Jisung korkma tamam mı geçti bak. Minho'da var." dedi.Jisung Minho kelimesini duyduğu anda içine birşey oturmuşcasına göz yaşlarını serbest bıraktı. Asansörde çok korkmuştu evet. Ama Minho onu daha çok korkutmaya başlamıştı.
Jisung'un ağlaması şiddetlenince Seungmin ona sarılmaya başlamıştı.
Nihayet Hyunjin'in diğer evine geldiklerinde içeri girer girmez hepsi kendini koltuklara atmıştı. Minho ise merdivenlerden yukarı çıkıp başka bir odaya gitmişti.
Aradan bir 10-15 dakika geçtikten sonra Seungmin ayaklanıp ilk yardım çantasının nerede olduğunu sordu. Hyunjin ise yukarı katta koridorun sonunda olduğu söyledikten sonra Seungmin çantayı almaya gitmişti.
Hyunjin kafasını koltuğun başlığından kaldırırdıktan sonra
"Jisung. Eğer Minho'nun dediklerini ciddiye aldıysan alma. Babası oradadır diye öyle söylemiştir." diye ikna edebilmek için çabaladı."Yine de ağır konuşmamalıydı." diye somurtarak cevap verdi Jisung.
"Eğer ağır konuşmasaydı babası ikna olmazdı." dedi Hyunjin.
"Ya gerçekse Hyunjin? Ya dediklerinde doğruysa?" biraz sesini yükseltmişti.
"O zaman Minho'ya sor. O da öyle cevap verecektir. Eminim."
Seungmin içeriye girdikten sonra sohbete aniden dahil oluvermişti. Çantadan biraz pamuk ve batiodin ve yara bandı paketini Jisung'a fırlatıp "Hyunjin haklı. Git onunla yüzleş." dedi.
Jisung gidiple gitmemek arasında kalmıştı. Ama sonunda gitmeyi seçmişti. Bir şeylerle yüzleşmesi gerekti. Belkide gerçekten babası var diye öyle söylemişti. Belkide Jisung gerçekten abartıyordu.
Paketleri sıkıca kavradıktan sonra Hyunjin ve Seungmin'e tebessüm atıp merdivenlere yürüdü.
Biraz yürüdükten sonra kapısına gelmişti Minho'nun. Kıyafetini düzeltip içeri girdi.
Minho yatakta üstünü bile değiştirmemiş şekilde yatıyordu.
Jisung yatağın kenarına hafifçe oturmuştu.
Minho ise geldiğini anlayıp yatakta dik pozisyona geçti.Jisung pamuğa bir kaç damla batiodin damlatıp narin bir şekilde Minho'nun yanağına sürüyordu. Yüzleri yakın olmuştu böylece. Oraya yara bandı yapıştırıp dudağına geçmişti.
Minho öpüp öpmek arasında kararsızdı. Jisung bir yandan pamukla dokunuyor bir yamdam sanki eliyle taciz ediyordu.
Pamuğu bıraktıktan sonra yanağını avcunun içine alıp dudaklarına dokunmaya başlamıştı. Minho çok iyi hissediyordu.
Şuan öpüşseler nolurdu ki. Daha önce sevişmişlerdi bile.
Jisung ansızın bir atak yaptı ve sorması gereken soruyu sordu.
"Ben senin için ne ifade ediyorum?"
Minho bunu zaten bekliyordu."Duydun işte. Cevabını bilerek sorma."
Jisung sinirlenmişti. Kalbide kırılıyordu.
"Ne yani ciddi misin? Ben senin gözünde tek gecelik küçük bir orospu muyum?"
"Neden anlamak istemiyorsun?" diye sesini yükseltmişti Minho.
"Anlamak istemiyor muyum? Bana düzgün cevap ver!?"
Ortalık iyice karışıyordu.
"Cevabını hala almadın mı Jisung. Sorma işte!"
"Lafı çevirip duruyorsun!"
"Lafı falan çevirdiğim yok Jisung!"
"Öyle miyim değil miyim söyle!"
"Öğrenince ne değişecek?"
"Ne mi değişecek! Şu sıçtığım dünyasında ilkimi sana verdim. Beyefendinim dediklerine bak!"
"Ben sarhoştum Jisung. Sen değildin. Engelleyebilirdin!"
"Sadece adam gibi cevap ver. Ben senin için neyim?"
"Duydun işte anlamak istemiyor musun?!"
"Yani ben senin için orospu muyum!?"
"Sikeyim Jisung!" Minho gözlerini kaçırarak söyleyince Jisung elleriyle Minho'nun çenesini tuttu.
"Gözlerime bak ve söyle!"
"Bunu mu duymak istiyorsun! Sen benim gözümde tek gecelik küçük bir orospusun oldu mu!?"
Jisung daha fazla katlanamıyordu. Çenesindeki ellerini çekmişti hemen. Demek ki gerçekten böyleydi. Sanki dünyası başına yıkılmış harabeler altında kalmıştı.
Gözlerinden akmasına izin vermiştş göz yaşlarının.
Han Jisung şuan gercekten paramparça olmuştu.
Hyunjin ve Seungmin ise sesleri duyup koşarak gelince olan biteni görüp duymuşlardı.
Jisung koşarak odadan çıkarken Seungmin onun peşinden gitmiş Minho ise odayı darmadağın etmişti.
Masanın üstündeki eşyaları elleriyle yıkıp eline geçen vazoyu duvara fırlatmıştı. Bir yandan da bağırmayı ihmal etmiyordu.
******************
Jisung kendini atış poligonunun olduğu odaya kilitlemiş sabaha kadar ağlamıştı.Seungmin ise gece boyu yalvarmış, sabah birşeyler atıştırıp tekrar yalvarmaya gitmişti.
Jisung asla ses vermiyordu. Minho ve Hyunjin ise salonda Jisung'u bekliyorlardı. Minho Jisung'un telefonuna bakmıştı.
Annesinden milyon tane cevapsız çağrı ve mesaj vardı. Anne yüreği işte.
Minho Jisung'u düşünmekten uyuyamamıştı ve gözlerinin altında morumsu torbacıklar vardı artık. Yemek dahi yemişti oda Jisung gibi.
Seungmin tekrar yalvarıp salona geçmişti.
Hyunjin ise " Hala mı açmıyor?" diye sorunca Seungmin hayır anlamında kafasını sallamıştı. Cevap vermeye bile gücü yetmiyordu.Fakat o an herkesi şoka sokan bir ses duyuldu.
1 el ateş sesi...
Eee sonra nolmuştu şsmdşdmldjeşsşaözööxösçslrkşs.
Artık bu bok yolundaki kitabı bitirecem ve THE SERİAL KİLLER HAN JİSUNG'a geçmek istiyorruuuuummm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elevator Fear//(Jisung×Minho)
Novela Juvenil™✓ Jisung asansör korkusu olduğu için 17 katı yürüyerek çıkmak zorunda kalıyordu.