6.Portre

220 45 22
                                    

Korkunç bir rüyayla uyandım henüz Güneş'in yüzünü göstermediği bu gecede.

Çanlar çalıyordu, sanki öyle kuvvetli çalıyordu ki kulaklarım uğulduyordu. Şehrin merkezine koşuyorum rüyamda, etrafta çok insan var. Kan ter içinde kalıyorum ve sonunda çan sesinin kaynağını buluyorum. Uzun sakallı bir Rahip çanı var gücüyle sallarken kalabalığın ortasında Park Jimin'i görüyorum. Elleri birbirine kenetli, Tanrı'ya dua ediyor. Gözlerinden kanlar akıyor, üstünde bir tül var. Mezarlıklara koyulan Meryem Ana heykellerini hatırlatıyor bana. Koşarak yanına gidiyorum, ellerini tutuyorum ama parmakları taş gibi sert ve birbirine kenetli. Var gücümle çekiyorum ama gelmiyor. "Artık kaçamayız Jungkook, artık kaçamam." diyor ve hareket ettiremediğim taş elleriyle benim ellerimi kavrıyor. Çekmeye çalışıyorum ama olmuyor, sanki ben de taşa dönüşüyorum. Gözlerimden ve ağzımdan kan akıyor, paslı demir tadını alıyorum dilimde. Rahip kaşlarını çatarak bakıyor bize, daha bir kızgın sallıyor çanı. Jimin tekrar ediyor, "Artık kaçamayız..."

Kan ter içinde kalarak uyandığım bu rüyayı, Park Jimin'i yatağına yatırıp de odama döndükten yaklaşık 2-3 saat sonra gördüm. Aydan gelen ışık tüm odamı aydınlatırken gece, her zaman olduğundan daha da sessizdi. Gömleğimin koluna alnımda biriken terleri sildikten sonra yavaşça tekrar yatağıma uzandım. Ben ne yapmıştım? Madem Tanrı'nın emirlerinden bu kadar korkuyordum neden Park Jimin'e dokunmuştum? Ona karşı koyamıyordum ama bir yandan da kafam karışıktı. Bir anda olup bitenler beni yormuştu ama kendimi suçlu da hissetmiyordum.

Gecenin sessizliği, gördüğüm uğursuz rüyanın kalbimde yarattığı büyük kargaşayı biraz olsun dindirebiliyordu. Onun karanlıkta parlayan bedenini düşündükçe vücudumda tekrar filizlenen kalp çırpıntısı ve heyecan beni daha önce hiç olmadığım birine dönüştürüyordu. Daha önce hiç tatmadığım, çok yeni hislerdi benim için. Biri tarafından dokunulmak, ismimin kulağıma fısıldanması, vücudumun kontrolünü kaybeder gibi olmak... Aklımı mı kaybediyordum acaba? Ne tarafa dönersem döneyim sakinleşemiyordum. Güneş'in doğuşuna az kalmıştı ki biraz olsan uykuya dalabilmiştim.

"Jeon Bey... Jeon Bey uyanın lütfen..."

Gözlerimi zoraki aralayabildiğimde bahçıvan Arno'yu başımda dikilirken buldum. Apar topar yataktan doğrulduktan sonra cep saatime baktım. Saat çoktan sekiz olmuş ve hatta geçiyordu. Yutkunarak Arno'ya baktım o ise kaygılı bir şekilde bahçeyi işaret etti.

"Park Jimin sizi bahçede bekliyor, geç kaldınız."

Hemen kalkıp üzerimi tüm kuvvetimle giyinirken, kasıklarımda duyduğum acıyı ise yeni hissetme şanssızlığına erişiyordum. Oflanarak giydiğim pantolonum ve deri kemerim ile tamamen hazır olunca koşarak bahçeye çıktım. Bugün saat sekiz buçuk da diğer asil aileler ve Park Jimin birlikte at binmeye ve keşfe çıkacaktı. Bu yolda bizzat onunla gidecek olan ben uyuyakalarak büyük rezillik çıkarıyordum. Bunun tek sebebi Park Jimin'in kendisi olsa da dile getirecek saygısızlığı gösteremezdim.

Bahçeye vardığımda Park Jimin çoktan atının üzerine yerleşmiş, Conrad da onun yanında durarak atı sakinleştiriyordu. Şapkamı çıkartarak saygıyla eğilip yanlarına geldim. Dün yaşadığımız şeylerden sonra Park Jimin'in yüzüne bakmaya biraz çekiniyordum. Çok göz göze gelmeyerek Park Jimin'e yaklaştım.

"Efendim çok özür dilerim, uyuya kalmışım ama şimdi tüm aksamaları düzeltip tam zamanında ulaşmanız gereken yere kadar size eşlik edeceğim."
"Uyuya mı kaldın? Seni uykusuz bırakacak kadar yorucu veya huzursuz edici şey bu evde ne olabilir ki Jungkook?"

Duymayı hiç beklemediğim bu soru ile aynı tatsız rüyamdaki gibi ellerim ve ayaklarım, ardından da vücudum taş kesilmişti. İster istemez "Hatırlamıyor musunuz?" der gibi gözlerimi yüzüne çevirdim ama her zaman görmeye alışık olduğum hafif asık ama yine de dinç duran ifadesi vardı. Park Jimin'den benim gibi vasıfsız bir adamı sevmesini veyahut bana değer vermesini asla bekleyemezdim ama yine de hiçbir şey olmamış gibi ve hatta alay eder gibi böyle bir soru sorması benim gururumu kırmıştı.

The Last Portrait ° JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin