14.Portre

150 31 14
                                    

At arabasından indiğimizde başımla selam verdikten sonra arabacının gitmesi için işaret ettim. Park Jimin her zamanki gibi büyük bir servet değerindeki kıyafetlerini ve aksesuarlarını giyinmiş, şehrin içinde boy gösteriyordu. Hava daha yeni kararmaya başlamıştı ve baharın yaklaşması ile daha ılıman bir hava hâkimdi. Tiyatro salonuna doğru adımlarımızı atarken insanların bakışları bizim üzerimizdeydi, kendi aralarında fısıldaşıyor veya parmakları ile bizleri gösteriyorlardı.

Park Jimin onlara kulaklarını kapatalı çok olmuş olmalı ki hiç aldırmadan asil yürüyüşüne devam ediyordu, ben ise huzursuz bir şekilde istemsizce onlarla göz göze gelebiliyordum. Ben de Park Jimin'i taklit etmeye karar verip yavaş ama emin adımlarla yürümeye devam ettim, başım dikti.

Bu akşam tüm sosyetenin ve bilet almaya parası yetebilen herkesin katılacağı oldukça büyük ve önemli bir oyuna davetliydik. Oyunda şarkı söyleneceği ve dans gösterileri bile olacağı söylenmişti. Bu hayatımdaki ilk tiyatro oyunu olduğu için heyecanlıydım. Gösterişli kapıdan içeri geçerken tiyatro salonun sahibi olduğunu çok sonra öğrendiğim uzun boylu adam gülümseyerek bizleri içeri davet etti.

"Park Jimin, sizleri bu akşam aramızda görmek ne büyük bir şeref!"
"Asıl nazik davetiniz için ben teşekkür ederim, oyunun güzel olacağına şimdiden tüm kalbimle inanıyorum."
"Kalbinize dokunacak bir oyun olacak, kendinizi hazırlamanızı öneririm."

Tiyatro sahibi sevecen birine benziyordu, son cümlesinden sonra boğuk bir şekilde gülmüş ve bizimle adımlamaya devam etmişti. Anlaşılan Park Jimin'i seven zenginlerden biriydi, genelde gittiğimiz yerlerde bu kadar içten karşılanmıyorduk.

Orta sınıflardan ve diğer soylulardan daha yukarıda özel olarak ayrılmış koltuklarımıza oturduğumuzda kendimi oldukça heyecanlı hissediyordum. Bizim gibi özel olarak davet edilmiş pek çok soylu hiç samimi olmayan selamlarını bize sunduktan sonra kendi oturacakları yerlere geçtiler. Bazıları ise bizim yanımıza oturmamak için birkaç koltuk yanımıza veya arkamıza oturmuştu. Bu gülünçtü ama yine de bu geceyi sinirlenmeden bitireceğime kendime söz vermiştim. Tam bu sırada sanki benim sözüme olan bağlılığımı test eder gibi yaşlı bir kadın yelpazesinin arkasına sığınarak yanındaki kadına beni gösterdi.

"Park Jimin'in yardımcısı olduğunu söylüyorlar ama sevgilisi de olabilir, inanabiliyor musun gerçekten?"

Arkamı dönerek onlara gülümsedim, yelpazesiyle yüzünü kapatan yaşlı kadın telaş içinde bakışlarını bana kaldırdı.

"Bir şey mi dediniz?"
"Ha-hayır... Bu geceki oyunda iyi vakit geçirmenizi temenni ederim."
"Sizlerin de leydim."

Yaşlı kadınlar tedirgin bir şekilde konuşmayı bırakırken ben de gülümseyerek yanıma döndüm. Park Jimin donuk diyebileceğim bir ifade ile oyunun başlamasını bekliyordu. Tam onu keyiflendirmek için bir şeyler söyleyecektim ki ismimi duymamla sağıma döndüm.

"Jeon Bey! Bu ne tesadüf!"

Mose Bey'in kızı Lore Hanım tüm gücüyle bana gülümsüyordu. En son karşılamamızda ona karşı pek kibar olamadığımı hatırlayınca biraz pişmanlık duydum.

"Lore Hanım, nasılsınız? Son karşılaşmamızda sizinle pek sohbet edememiştim, bağışlarsınız umarım."
"Hiç sorun değil, asıl yoğun bir zamanda işinizi böldüğüm için ben özür dilerim."

Lore ve birkaç güzel arkadaşı gülüşerek yanımıza yerleştiklerinde Park Jimin de yalandan onlara gülümsemişti. Balo gecesi beni Lore Hanım'dan kıskandığı için onu sevmediğini düşünüyordum. Lore Hanım ise bukleli saçlarını geriye atarak Park Jimin'e yaklaşmaya çalıştı.

The Last Portrait ° JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin