#4 Gerçek Yüzler

21 3 0
                                    

 Adımlarımı boşlukta atarken önümde kim olduklarını seçemediğim iki figür belirdi. Yavaş ve meraklı bir şekilde onlara doğru ilerlemeye başladım. Figürlerden birinin kafasında iki boynuz vardı, kafasını bana döndürdüğü için daha net bir şekilde seçebilmiştim. Ama yüzünün olması gereken yerde koca bir boşluk vardı. Diğer figür de kafasını yavaşça bana çevirmeye başlayınca tüylerim diken diken olmuştu. Geriye gitmek için bir adım attığım zaman üzerinde bulunduğum görünmez zemin çatladı ve onun kırılması ile boşlukta süzülmeye başladım. Yüksek sesle bir çığlık attım.

 Birden doğruldum ve gözlerimi açtım, burası Toriel'in bana verdiği odaydı. Kabus görmüş olmalıydım. Vücudumu saran yorganı üstümden atıp ayaklarımı yere koydum. Kalbim çok hızlı atıyordu. Halının yumuşak tüllerini hissetmiştim ayaklarımın altında. Tam o sırada odanın kapısı gıcırdayarak açıldı ve Toriel kafasını uzatıp bana baktı. 

 ''Kahvaltı hazır, küçüğüm. Seni görmek isteyen birkaç kişi var, hepimiz seni bekliyoruz.'' Bana yüzünde kocaman bir gülümsemeyle baktı ve kafasını geriye çekip kapıyı kapattı. Ayağa kalkıp biraz gerindim ve elimle saçlarımı düzeltmeye başladım. Parmaklarımı tıpkı bir tarak gibi kullanıp kısa saçlarımı taradım.

 Odadan dışarıya çıktığımda koridor bomboştu, bu yüzden ben de sağa dönüp koridorun bittiği yere ilerlemeye başladım. Salona geldiğim zaman duvarın yanındaki masada oturan 3 kişi gördüm. Birisi Sans'tı, diğeri de tıpkı ona benzeyen ama daha uzun boylu birisiydi, turuncu bir pelerini vardı. Kafamı diğer kişiye çevirdiğim zaman kısa boylu, sarı saçları olan bir kadın gördüm. Onları ilk kez görüyordum ama hiçbir şey demeden masadaki boş yere oturdum ve gözlerimle Toriel'i aradım. Burada değildi ama masa hazırlanmıştı, işi vardır diye düşünüp onu boş verdim ve masada bana merak ve ilgiyle bakan iki tanımadığım kişiye çevirdim yüzümü. 

 ''Merhaba.'' Utangaç bir şekilde konuşmuştum, sesim biraz titrek çıkmıştı.

 ''SANS İNSAN KONUŞABİLİYOR!'' Sesi oldukça yüksek çıkan turuncu pelerinli adama baktım. Aniden böyle yüksek bir ses duyduğum için irkilmiştim.

 ''evet, kardeşim.'' Sans'ın kurduğu bu cümleden yanındaki adamın kim olduğunu anlamıştım. Ama vücudu iskelet değildi, derisi vardı. Kafamı Sans'a çevirdiğim zaman, kapüşonunu indirdi ve bana mavi gözleriyle baktı. Şoka girmiştim, o da tıpkı kardeşi gibi deriye sahipti. Ağzımı konuşmak için açtım ama konuşamadım.

 ''AH, ONA SIRRIMIZI SÖYLEMEDİN Mİ SANS?!'' 

 ''önce onun doğru kişi olduğundan emin olmam gerekiyordu.'' İki kardeş konuşurken ben hala anlamamış bir şekilde boş boş bakıyordum. Sonunda Sans konuşmaya başladı. ''yaklaşık 20 yıl önce, buraya gelen bir insanın bize verdiği güçler sayesinde buradaki herkes artık istediği zaman insan formunu alabiliyor. yer altındaki canavarların gerçek formu bu değil, onlarınki birer illüzyon. sadece papyrus ve ben gerçeğiz, çünkü bun formlar bizim ölmeden önceki bedenlerimizdi.'' 

 Gözlerim büyümüştü yaşadığım şaşkınlık ve korku ile, yani Sans ve Papyrus aslında ölü müydüler? Aklımda çok soru vardı.

 ''Yeter amma da çok konuştunuz, izin verin biraz da ben sohbet edeyim onunla.'' Sarı saçlı kadın bana ilgiyle bakıyordu, heyecanlı gibiydi. ''Merhaba Frisk, Sans senden bahsetmişti. Benim adım Alphys, yer altının ve kralın profesörü olarak bilinirim. Tanıştığımıza çok memnun oldum.''

 ''Merhaba Alphys, annem bazen bana uyumadan önce bir profesörle yaşadığı maceralardan bahsederdi. Sen o olmalısın.'' Sıcak bir şekilde gülümsediğim zaman Alphys'in yüzünü garip bir ifade aldı. Sans dirseği ile Alphys'in kolunu dürtünce Alphys, hemen surat ifadesini değiştirdi.

 ''İNSAN UNDYNE'I TANIYOR MU?'' Papyrus bana gülümseyerek baktı. Bahsettiği kişinin kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. 

 ''Hayır, Undyne kim?'' Sorumun cevaplanması için beklerken Toriel'in sesi yükseldi yan odadan.

 ''Her şey hazır! Hadi bakalım herkes önündekilerden yemeye başlasın, eminim ki bu kadar çok muhabbet sizi acıktırmıştır!'' Eline giydiği eldivenlerle sıcak bir turta taşıyordu, onu masadaki tahta bir parçanın üzerine koydu. Bu sırada herkes sofradaki şeylerden yemeye başlamıştı bile. Ben de elime bir çatal aldım ve önümdeki yiyeceklerden yemeye başladım.

 Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan yaklaşık 2 saatimiz biraz yemek yiyerek, biraz da sohbet ederek geçmişti. Alphys bazı ilginç deneylerini anlatmıştı, Sans buraya ilk geldiğim zaman Bun'ın bana neden öyle kaba davrandığını, beni de kötü bir insan sandığını anlatmıştı ve onun adına benden özür dilemişti. Oldukça kısa sürede kaynaşmıştık, herkes masada komik birer anılarını anlatmış, kendilerini bana tanıtmışlardı. Ben de onlara biraz kendimden bahsetmiştim. Papyrus ve Alphys kendi aralarında küçük bir tartışmaya girmişlerdi, ben de fırsattan istifade hemen masadan kalkmış ve evin dışındaki bahçeye çıkmıştım. Çimlere oturmuş uçuşan kelebekleri izlerken arkamdan hışırtı sesleri gelmeye başlamıştı. Kafamı yavaşça çevirip omzumun üzerinden baktığımda Sans'ın yaklaştığını gördüm. Gülümsedim ve gözlerimi kapattım. Yanıma oturduğu zaman ceketinin fermuarını çimlere koyduğum elimin üzerinde hissetmiştim. 

 Gözlerimi açıp bir şey diyeceğim sırada onun ses çıkarmadan bana baktığını fark ettim. Ben de araladığım dudaklarımı birbirine bastırıp söylemeyi düşündüğüm cümlelerden vazgeçtim ve tamamen çevrenin verdiği huzura odaklandım. Sans'ın bu hali çok sevimliydi, aynı zamanda da şaşırtıcıydı. Tek elimi yavaşça kaldırıp onun yanağına dokunduğum zaman bir ölüden beklediğim gibi soğuk değildi. Aksine sıcacık ve içi yaşam doluydu, sanki kalbi yeniden atmaya başlamıştı. Yüzümdeki meraklı ifadenin yerini, huzurlu bir ifade almıştı. Yaptığım her hareketle onun yüzünün biraz daha kızardığını görüyordum. Onun gözlerine birkaç saniye daha baktıktan sonra kafamı onun omzuna yasladım ve gözlerimi kapatıp kuşların cıvıltılarını dinlemeye başladım. 

 Sans, ben kafamı onun omzuna koyduğumdan beri hiç kıpırdamamıştı. Ben de bu huzuru bozmamak için hiç hareket etmiyordum. Ama bir süre sonra kontrol edemediğim bir şekilde uyku bastırmıştı. Kafamdaki bir sürü soru ve düşünceler yavaşça sönmeye başlamışlardı. Yerini sakinliğe ve uykuya bırakıyorlardı.

Devam edecek... <3

Yer Altındaki YıldızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin