1

2.7K 134 128
                                    

Oldukça uzamış saçlarımı okula gitmek için özenle tararken kendime aynadan şöyle bir baktım. Saçlarım salıkken tatlı görünüyordum, ama bağlarsam kız erkek fark etmeden herkesin ağzının suyu akıyordu. Ne yapacağımı düşünürken benim salak ve tatlı biri olduğumu hatırlayıp saçlarımı açık bıraktım.

"Sanırım artık bunları kestirmeliyim."

Kendi kendime mırıldandıktan sonra dişlerimi inceledim. Köpek dişlerim hâlâ normal boyuttaydı, ten rengim de dünküyle aynıydı... Her sabah bunları kontrol ederken umudumu kaybetmiyor, aksine bana ne kadar yakışacağını hayal edip daha da hırslanıyordum.

"Anne, ben çıkıyorum!"

hyunjin:
neredesin sen kokonat kafa derse geç kaldın yine

jeongguk:
sırf sen kokonat kafa diyorsun diye saçlarımı uzattım ama hâlâ kokonat kafa diyorsun

ya alzheimer'sın ya da mal

hyunjin:
yakışıklıyı tercih ederim:*

her neyse konu bu değil

hoca seni soruyor hasta olmuş diyeyim mi

jeongguk:
otobüse biniyorum şimdi 5 dakikaya oradayım

(görüldü)

Otobüse bindiğim andan beri avını arayan aslan gibi oturacak yer aramış, bir türlü bulamamıştım. Tam omuzlarım düşmüş bir şekilde tutunacak bir direk ararken muhtemelen gözlemleme yeteneği en az benim kadar iyi olan ve yine en az benim kadar genç bir çocuk ayağa kalkıp eliyle az önce kalktığı yeri göstererek bana baktı.

"Teşekkür ederim."

Saygıdan dolayı eğilerek teşekkür ettiğimde o da eğilip yukarıdaki tutamaçlardan birine tutundu. Keyifle boş yere oturduğumda neyse ki hiçbir teyze terörüyle karşılaşmamıştım.

****

"Geç kaldığım için özür dilerim, Bay Wang."

Çince öğretmenimiz anlayışla başını salladığında -okulda vampir olabilecek biri varsa bence kesinlikle oydu- ben de bir şey dememesine sevinerek Hyunjin'in yanına çuval gibi yığıldım.

"Gece yine TWD maratonu mu yaptın sen?"

"Ne yapsaydım Hyunjin, senin gibi Twilight mı izleseydim?"

Yüzümü buruşturup kenara kusar gibi yaptığımda gülerek kafama vurup rahat bir pozisyona geçerek oturmaya devam etti.

"Pişt, kokonat kafa."

"Kokonat."

"Coco."

"Jeongguk."

"Efendim?"

Adımla seslenene kadar cevap vermediğim için hem ciddi kalmaya çalışan hem de bezmiş bir surat ifadesi takınmış arkadaşıma bakmaya başladım.

"Vampir bulma çalışmaların nasıl gidiyor?"

"Yani, herkesin beni röntgenci diye tanımasına rağmen gayet iyi gidiyor. Mesela şu cam kenarında oturan çocuğu görüyor musun?"

Heyecanla o tarafa baktığında gülmeye başlayarak konuştum.

"O çocuk hayatta vampir olamaz mesela, sabah sabah sarımsak yiyip geliyor okula, yüzyüze gelmeye korkuyorum artık."

Yanımdaki hayal kırıklığına uğramış suratın yanaklarını sıktığımda tahtaya bir şeyler yazan Bay Wang'ın sesini duydum.

"Çocuklar, sessiz."

Kafamı özür diler gibi eğip Hyunjin'in yanaklarını hızla bıraktığımda o da gülerek yandan yandan bana bakıyordu. Neye güldüğünü sormak istiyordum ama öğretmen daha yeni uyarmışken konuşamazdım. Ama ben soramadıkça daha çok gülüyor, o güldükçe daha çok merak ediyordum.

"Neye gülüyorsun?"

Fısıldayarak sorduğum soruya cevap verebilmek için gülmesini biraz dindirmesini beklemem gerekti.

"Aklıma beraber Supernatural izlerken korkunç surat çıktığında yerinde sıçrayıp 'tıss orospu çocuğu' dediğin geldi."







Becerebilmişimdir umarım...

Öncelikle Dremin'den gelenler için söylüyorum(gelen varsa tabii), bu Dremin gibi ciddi bir fic değil. Açıklamada da yazdım zaten ama buraya da ekleyeyim dedim.

Ve evet, fantastik yazmadan duramıyorum, şeytan beni dürtüp fantastik bir şeyler yaz diyor resmen.

trouver, jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin